A password will be e-mailed to you.

Drake Doremus imzalı Aşk Uğruna (Equals) insanların duygularından arındırıldığı bir dünyayı anlatan ve distopik bilim-kurgu filmlerinden referanslarla izleyiciyi etkilemeyi hedefleyen bir film. 

Drake Doremus imzalı Aşk Uğruna (Equals) insanların duygularından arındırıldığı bir dünyayı anlatan ve distopik bilim-kurgu filmlerinden referanslarla izleyiciyi etkilemeyi hedefleyen bir film. 

1984” büyük bir dehanın kalemin çıkmış ve insanların yaşadıkları zamana, içinde bulundukları toplumsal düzenin ne olduğuna dair tüm kanılarını alt üst etmişti. Muhtemelen ilk distopik başyapıttı (Yevgeni Zamyatin’in Biz’i daha erken yazılmıştı elbette ama 1984 çok daha büyük bir etkiye sahipti) ve tam da anlattığı yılda çekilen Michael Radford imzalı filmi, Orwell’in dehasına yaklaşamasa da, bir hayli olumlu eleştiriler almış, türünün seçkin örnekleri arasına girmişti. İşin ilginç yanı, Orwell’den Ballard’a hemen tüm edebiyatçılar distopyanın aslında "ütopya"dan doğduğunu anlamışlar ve ikisi arasında bir fark olmadığını göstermeye çalışmışlardı. Doğrudur, mükemmel olduğunu düşündüğümüz her toplumsal rejim bir süre sonra totaliterleşir ve distopya belirir, insanoğlunun ütopyayla imtihanı hep zayıf not almasıyla sonuçlanır.

Orwell’in zamansız ve ölümsüz romanını aklımıza düşüren ise şu sıralar vizyonda bulunan ve belirsiz bir gelecekte geçen distopik aşk filmi Aşk Uğruna (Equals) oldu. Daha önce Like Crazy adlı filmini izlediğimiz Amerikalı sinemacı Drake Doremus’un imzasını taşıyan film bireylerin tüm duygusal temaslardan arındırıldığı ve bunun bir suç kabul edildiği ütopik bir dünyada geçiyor. Belirsiz bir geçmişte yaşanan ve adına “Büyük Savaş” denen bir felaket yüzünden insanlığın büyük ölçüde yok olduğunu ve kalanlarla yeni bir yaşam düzeni kurulmuş olduğunu arada geçen kısacık aktarımlar sayesinde anlıyoruz. Toplumsal hayatın huzur içinde sürdürülebilmesinin yegane yolu ise insanoğlunun tüm duygularından arınması (ki nefretin yanı sıra aşk da devreden çıkıyor ister istemez) olduğu için her türlü “çift”leşme hali hemen engelleniyor ve duyguların açığa çıkması da tedavi gerektiren bir hastalık muamelesi görüyor. Bu mükemmel sistemde biri yazar diğeri illüstratör olarak çalışan Mia (Kristen Stewart) ve Silas’ın (Nicholas Hoult) beklenmedik yakınlaşması ve aşkı keşfetmeleri onları suçlu ve kaçak konumuna yerleştiriyor, ki zaten filmin gittiği nokta da bu iki aşığın nasıl bir yol izleyeceğiyle ilgili. 

Soğuk renklerin hakim olduğuı minimalist görsel tasarımıyla akla George Lucas’ın THX 1138’ini akla getiren ve distopik gelecek tasavvuruyla Andrew Niccol’un Gattaca’sını anımsatan Aşk Uğruna ne yazık ki tüm bu referansların altında kalan ve yer yer bir hayli sıkıcılaşan bir yapım. Son yıllarda genç oyuncuların sürüklediği nice distopik/post apokaliptik macera filmi izledik (Hunger Games, Maze Runner, Divergent vb.) ve bu furyaya eklemlenecek gerçekten anlamlı bir halkanın gelip hepsine hiza vermesini umduk ama Aşk Uğruna buna da ilaç olmuyor maalesef. Bir kere kurmaya yeltendiği dünyanın kodlarını fazla belirginleştirmiyor ve farkını ortaya koyamıyor. Bunun kabahati büyük ölçüde senaristin elbette. Oysa ki Duncan Jones imzalı Moon’un senaristi olan Nathan Parker’ın adını görünce bir hayli umutlanmıştık. Öte yandan aşkın yasaklandığı bir dünyada iki gencin aşık olmasının anlatıldığı bir filmin de daha çarpıcı, daha etkileyici bir duygu yaratması beklenir, ama ne yazık ki film bunu da başaramıyor. Romeo ve Juliet çağrışımlarının fazla iz bırakmadığını, aşkın hayatlarına girdiğinde onları nasıl alt üst ettiğinin görülmediğini ve hatta aşksızlığın insanları nasıl mutsuz ettiğinin bile anlatılmadığını söyleyelim, siz karar verin. Oysa yukarıda sözünü ettiğimiz 1984 ve Gattaca gibi filmler sözde mükemmel toplumlarda mutsuz olan ve bu mutsuzlukları yüzünden harekete geçmek zorunda kalan bireylerin öyküsünü anlatır ve bu yüzden bizi etkiler. Onların çektiği yoksunluğu biz de kendi hayatımızda çekeriz çünkü ve biz de onlar gibi bir çıkış yolu aradığımızı hissederiz. Haksızlığa karşı isyan eder, perdedeki karakterlerle birlikte nefes alıp vermeye başlarız; onların yaşadıkları bizi bağlamaya başlar bir anda ve nihayet, film gerçekten başarılıysa, değişiriz ya da değişmenin mümkün olduğunu anlarız. Aşk Uğruna ise bu değişim ihtimalini bize sunmadığı gibi aşk duygusunu bile geçiremiyor. Karşımızda yalapşap yazılmış hissi veren bir senaryo ve belli referanslarla sayı toplamayı hedefleyen ama bunu da beceremeyen bir film var maalesef.

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 15:36:23