A password will be e-mailed to you.

Cem Dinlenmiş’in 18 Mayıs’ta x-ist‘te başlayan “Blok Sakinlerinin Dikkatine” başlıklı dördüncü kişisel sergisi 16 Haziran 2018’e kadar devam ediyor. Karikatürist ve sanatçı kimliğini bir arada taşıyan Dinlenmiş, bu sergisinde kamusal alanlara odaklanarak 1980’li ve 1990’lı yılların sosyokültürel değişimlerinin kentsel topoğrafyaya yansımalarının izlerini sürüyor. Sanatçı ile sergisinin oluşum sürecini konuştuk.

 

Son kişisel serginden bu yana neler değişti?

Taşındım, Penguen kapandı, Uykusuz‘da çizmeye başladım, New York’ta ISCP’nin 3 aylık misafir sanatçı programına katıldım; afişler, kısa animasyonlar, kitaplar için illüstrasyonlar ve bol bol resim yaptım.

 

Serginin adı ve kavramsal çerçevesi nasıl ortaya çıktı?

İlk önce hem Türkiye’den, hem de dünyadan postmodern mimarlık örneklerini incelemeye başladım; sonra Türkiye’de 80’lerin ikinci yarısından başlayan on yılı kapsayan döneme odaklandım. Bu dönemi anlatmak için hem sembolik bir estetik ruh, hem de toplumsal hafızada izler barındıran örneklerden bir seçki yapmaya çalıştım. Liste ve araştırma alanı aslında daha genişti; daraltarak ilerledim. Ayrıca listeye benzer estetik duygular uyandıran fakat günümüze ait olan bir yapı grubunu da ekledim. Son bahsettiğim bu grup, yeni yapılan cezaevlerinin giriş binaları, sergide yedi resimlik bir seri olarak yer alıyor. Düşünce aşamasında bloklardan oluşan site benzeri oluşumlar, ya da monoblok yapıların ön planda olduğunu fark ettim. Blok kavramı üzerine düşünürken, Pınar Öğünç’ün çok sevdiğim Aksi Gibi kitabındaki “Sayın D1 Blok Sakinleri” öyküsünden de esinlenerek sergiye “Blok Sakinlerinin Dikkatine” ismini vermeye karar verdim. Resimlerde ‘bloklar’ ve ‘sakinleri’ genellikle iç içe ve ilişki halindeler; sergi ismin anlamını bu bağlamda karşılıyor.

1980’ler, hatta 70’lerin ikinci yarısı Türkiye’de çarpık kentleşme süreçlerinin başladığı dönemler olmasına karşın, özellikle 80’lerde ve sonrasında doğan birçoğumuz için bugünlerle kıyaslayınca “ne güzeldi” dedirtiyor. Bunun çocukluğa duyulan daha derin bir özlemle ilişkisi olabilir mi sence? Çocukluğa dair belleğimizle bizi bugün saran kent dokusu arasındaki uçurum mu bizi bu kadar mutsuz eden?

Aslında bu sorunun yanıtı, çarpık kentleşmeyle neyi kastettiğimizle yakından ilgili. 1950’lerde ve Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında da yıkımlara yol açan süreçler var. Benim ilgilendiğim nostalji ya da çocukluğa özlem değil. Bu sergide, önceki sergimde konu ettiğim yapılarla da ilişkili estetik bir anlayışın peşinden gitmeye çalıştım. Burada geçmişe dair olanlar, çeşitli açılardan kendi geçmişime dair olanlarla kesişiyor ama yok olmakta olan bir dönemin ürünlerini anlatmak dışında, eskiyi övmeyi ya da özlemeyi içeren bir bakış açısı içermiyor.

 

Karikatür alanında yaptığın çalışmalarla güncel sanat pratiğin arasında nasıl bir ilişki görüyorsun?

Hepsini güncel sanatın içinde görüyorum; sergide gündelik olaylardan uzaklaşıp araştırmak istediğim konular üzerine uzun soluklu çalışabileceğim bir alan yaratabiliyorum. İkisinin bir arada sergilenebilirliği üzerinde de uzun süredir düşünüyorum. Karikatürde kullandığım dile yakın bir işi önceki sergimde göstermiştim. İstanbul’un Esenyurt ilçesiyle ilgili resimlerin yanında, Esenyurt’un resimli, mizahi bir haritasını yapmıştım. Bir konu çevresinde karikatür, resim, çizgi roman gibi farklı anlatım biçimlerini kullanarak dolaşma fikrini zihnimde ilerletmeye çalışıyorum.

Esarete Giriş, Cem Dinlenmiş, Blok Sakinlerinin Dikkatine

Bir yandan grafik tasarımcıların süreç şemalarını, diğer yandan Bruegel gibi ressamların kompozisyonlarını andıran bir dilin var… Nerelerden besleniyorsun? İlgiyle izlediğin, beğendiğin sanatçılar kimler?

Marmara Üniversitesi’nde grafik okudum. Çok farklı alanlardan insanları izlesem de bence başından beri en çok hayran olduklarım çizerler ve çizgi romancılar. Aslında bu sergi aracılığıyla “Ben çocukken nelerden etkilendim de zevklerim, eğilimlerim bu yönde gelişti” sorusunun yanıtını da aradım, özellikle kent ölçeğinde. Mesela evde Pieter Bruegel‘in kitabı da vardı, illüstrasyon, grafik tasarım kitapları da; özellikle küçük yaşlarda içinde bulunulan çevrenin etkisi oldukça fazlaymış gibi geliyor bana.

 

Sanatın adına en büyük hayalin?

Bana anlamlı gelen işleri yaparak yaşamımı sürdürebiliyorum; umarım böyle devam eder.

 

İLGİLİ HABERLER

“Gelişigüzel değil hiçbir şey”

Kalabalıkla bir hesaplaşma: Kuşatılmış

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 08:25:53