Dikkat spoiler içerir!
Cannes- Alarmı andıran, gerilim yaratan, tekinsiz bir nota dizisiyle başlıyor, Andrey Zvyagintsev’in Sevgisiz’i. Sevgisiz, bir otomobil yolculuğu sırasında radyoda çalan ve rahatsızlık veren heavy metal parça dışında müziksiz bir film. Karakterlerinin hayatlarındaki sevgi eksikliğini izleyiciye hissettirmek için müziğin eksikliğini bile isteye vurgulayan, sessizlikten anlam yaratan bir film. En etkili sahnesi de boşanmak üzere olan ebeveynleri kıyasıya kavga ederken ikisinin de kendisini kuracakları yeni hayatta kendisini istemediğini duyan on yaşındaki Alyoşa’nın kapının ardında, hiç ses çıkarmadan katıla katıla ağlaması…
Mutlu aileler birbirlerine benzerler
Akla hemen Rus edebiyatının büyük ustası Tolstoy’un Anna Karenina romanının açılış cümlesini getiriyor Sevgisiz: “Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” Küçük Alyoşa’nın ortadan kaybolması onu başlarından atmak ve yeni eşleriyle birlikte olmak isteyen ebeveynlerin bir anda kendilerini kaygı içinde, polis ve gönüllülerle birlikte onu ararken bulmalarına yol açıyor. Ve bu kayıp başka kayıplar da verdiriyor mutsuz karakterlerine…
Zvyagintsev ilk uzun metrajlı kurmacası Dönüş’ten bu yana sinemasını değişen ve dönüşen bir toplum fonunda aile ve yuva kavramını irdeler. Erkek eş – kadın eş, ebeveyn – çocuk ilişkilerini bir yandan psikolojik boyutuyla derinlemesine ele alırken bir yandan da devlet – yurttaş, kilise – cemaat, Tanrı – kul, otorite – ezilen / başkaldıran ilişkilerinin metaforu olarak sosyolojik boyutuyla kullanır.
Leviathan kadar epik olamayan bir Sevgisiz
Zvyagintsev, çok katmanlı ve bol metaforlu metinlerini son derece duru ve şiirsel bir sinematografiyle anlatabilme yeteneğini Sevgisiz’de bir kez daha sergilemekle birlikte yeni Rus burjuvazisine eleştirel bakışını fazla da inceltmeye gerek görmeden yansıtıyor. Belki Batı toplumlarının cep telefonuna bağımlı yaşar hale gelmesi olağan bir şey ama elinden telefon düşürmeyen, bol bol fotoğraf çekerek yediğine içtiğine varıncaya dek sosyal medyada paylaşan bir ‘eski Sovyetler Birliği’ yurttaşına hala daha şaşırabiliriz… Sevgisiz, Zvyagintsev filmografisinde Dönüş kadar rafine, Leviathan kadar epik olamayan, Elena’ya yakın duran bir film, belki. Ama onun da çok güçlü yanları var.
Açılış planında, yeni tuttuğu belli kar lapa lapa yağarken, devasa bir ağaç görüyoruz. Kamera manzarayı başka açılardan gösterirken aile ve soyu simgeleyen bu ağacın bulunduğu parkta, rüzgarla ve zamanla eğilmiş, neredeyse yere paralel büyümüş, deforme gövdeli ağaçları görüyoruz. Zvyagintsev çekirdek ailenin dekonstrüksiyonu diye tarif edebileceğimiz süreçte olanları anlatırken kar, beyazlık, saflık, temizlik, arınma kavramlarını da ters yüz ediyor. Sevgisiz, ailenin kutsallığını yerle bir ederken kar da örtüp saklıyor ama temizleyip arındırmıyor…
Filmin son planını anlatmak istemezdim ama
Önüne gelen kadını hamile bırakan baba, anne olmayı hiç istememiş anne ve doğumu istenmemiş çocuktan oluşan mutsuz ailenin en yakın akrabası, şefkattan nasibini almamış bir anneanne… Ki hala “demirperde” ardında yaşayan paranoyak bir kadın olması onu Rusya’nın bugünkü halinden sorumlu komünist, Sovyetler Birliği simgesi olarak öne çıkarıyor. Damadının “etekli Stalin” diye bahsettiği bu kadın, kızının sevgisizliğinin sebebi… Çocuğuyla sert konuşan, ona disiplin veren ama sevgi veremeyen Rusya Ana… Köktendinci Ortodoks bir işadamının şirketinde çalışan baba ise uçkurune hakim olamayan, tipik bir lümpen. Filmde insan ilişkilerinin ele alınış biçimi, sevişme sahnelerindeki tutku, kavga sahnelerindeki yırtıcılık hakikaten usta işi…
Filmin fonunda Rusya – Ukrayna savaşına dair Rus yanlısı haber bültenleri radyo ve televizyonlardan bütün evlere yayılıyor. Bu yayınlar git gide milliyetçi olan bir halk için alarm zillerini çalıyor. Tarkovsky’nin de çok sevdiği karlı puslu manzaralar, Solaris, Ayna ve Andrey Rublev’de örnek aldığı. Baba, Pieter Bruegel’in Karda Avcılar tablosunu hatırlatan planlarla bezeli finale ulaşmadan önce ormanda ve harabelerde gergin bir arama kurtarma çalışmasına fon oluşturuyor.
Filmin son planını anlatmak istemezdim… Ama güçlü anne Jenya’nın göğsünde Rus-sia yazan, ortasından fermuar geçen eşofmanla yürüme bandına çıkması hakikaten çok çarpıcı!