A password will be e-mailed to you.

10 Şubat’ta SALT Galata’nın üçüncü katında yer alan Yararlı Sanat Ofisi’nde, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim bölümüne bağlı halı atölyesinin direktörü Gülçin Aksoy ve Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Kulübü’ne bağlı Açık Atölye’nin yaratıcısı ve 15. İstanbul Bienali’nde ‘Kirli Kutu’ isimli çalışmasıyla yer alan Bilal Yılmaz, ‘Atölyede Öğrenmek’ konu başlığı altında iki saat süren bir konuşma yaptı. Konuşmada bu iki isim atölyelerin öğrenme sürecine katkısını, kolektif yapısını, bu kolektif yapıda gerçekleşen üretimlerin bireylere faydalarını kendi deneyimleri üzerinden anlattı. 

En basit anlamıyla uygulamalı sanat ve tasarım atölyeleri, güzel sanatlar alanında okuyan ve çalışan kişilerin gündelik hayatının merkezinde olan alanlardır. Atölyelerin oluşumunda birinci etken bir ihtiyaçtır. İhtiyaçların karşılanması bazen bireysel çalışmalarla bazen de kolektif bir bilinçle mümkündür. Bireylerin tek başına çalışması mı daha iyidir, yoksa ortaklaşa çalışması daha yaratıcı ve verimli işlerin ortaya çıkmasına mı neden olur? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Gülçin Aksoy ve Bilal Yılmaz’ın düşüncesi kolektif çalışmadan yana. 

Atölyeler doğurgandır. Doğurganlık kavramına örnek olarak Gülçin Aksoy’un sorumluluğunda olan halı atölyesi gösterilebilir. Girişinde “90’lardan beri halıdayız” yazan atölye. Buranın kapısının herkese açık olduğunu belirten Aksoy, insanın kendini inşa etme sürecinde açık kapıların önemine değiniyor. Atölyede malzemeden ziyade orada bulunan kişilerin düşünceleri ön planda. Bu düşünce doğrultusunda malzeme ve mekan istenildiği gibi kullanılabiliyor. Bu atölyede kişisel ihtiyaçlar ve kolektif bilinç, akademinin dayatmış olduğu müfredattan daha önemli. Gülçin Aksoy atölyenin işleyişiyle ilgili “Biz atölyede her gün halı dokumuyoruz, istediğimiz zaman dokuyoruz” diyor. Bu konuda Bilal Yılmaz “Atölyede ilk zamanlar atık malzemeler ile iş yapıyorduk. Öğrencilerin dışında okuldaki bahçıvanlar bile bize malzeme getiriyordu. Böylelikle ilk olarak kedi evini, sonrasında kuş evini yaptık” diye devam ediyor sözlerine…

Bilal Yılmaz, Açık Atölye

Atölyeler özgür ortamlar olmalıdır. Atölye dağınık olabilir. Bu dağınıklıkta başarılı işlerin üretilebilir olması, onun değişim ve dönüşüm değerine sahip olduğunu gösterir. Gülçin Aksoy halı atölyesinin her zaman hareketli olduğunu, öğrencilerin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda atölyeye müdahale edebildiklerini belirtiyor. Amaçları bir yaşam ve üretim alanı oluşturmak. Aksoy özgürlük kavramını halı atölyesinin kapısının herkese açık olmasıyla tanımlıyor. Bunun anlamı halı atölyesinde farklı bölümlerden öğrencilerin de çalışabilmesi. Zaten atölyenin sloganı; “Çekinmeyin, rahat atölyedesiniz.” Bu doğrultuda halı atölyesinin bir kısmı resim bölümü öğrencilerine ayrılmış. Bilal Yılmaz,  Boğaziçi Üniversitesi’nde 2011 yılında kurduğu atölyeye ilk iki yıl dışarıdan insanların gelebildiğini söylüyor. Daha sonra güvenlik ve okulun girişine turnikelerin yapılması nedeniyle bu özgürlük kısıtlanmış.

Atölyelerin doğurganlığına burada düzenlenen performanslar örnek olarak verilebilir. Performanslar aracılığıyla atölyedeki kişiler farklı perspektifler kazanabilir, birtakım değişim ve dönüşümlerin temelleri atılabilir. Özgürlük yine burada birinci etkendir. Gülçin Aksoy ve halı atölyesi öğrencileri atölyede dev bir ponpon dokumuş ve bu ponponu jüriye sundu. Ayrıca halı atölyesinde ‘Garip Pandik Bir’ adında hazırlığı 1.5 ay süren, 1 günlük performans sergilendi. Performans Gülçin Aksoy’un önderliğinde 4 kişiden oluşan Atıl Kunst ekibi, halı atölyesi öğrencileri ve Hazavuzu grubunun bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Bu etkinlikte yapılmak istenen hiyerarşik eğitim sistemini ve bu sistem içerisinde  yaratılmaya çalışılan tek tip öğrenci modelini eleştirmekti. Ekip kendilerini rahatlıkla ifade edebileceği bir alan açmak amacıyla  ‘Garip Pandik Bir’ etkinliği halı atölyesinde gerçekleştirdi. Etkinlik kapsamında ses performansları, kitap okumaları ve buna benzer eleştirel eylemler hayata geçirildi. 

Gülçin Aksoy kural dışı olduğu halde halı atölyesinde teorik derslerin de yapıldığını söylüyor. Anladığım kadarıyla Gülçin Aksoy’un atölyesi genel olarak eleştirel bir tavra sahip. En güzel örnek ise ‘Garip Pandik Bir’ etkinliğini yapmak için okuldan izin almamış olması. Böyle bir şey sizce mümkün mü? Gülçin Aksoy buna cevap olarak izin alma sürecinin uzunluğundan şikayet ediyor, bu süreçteki prosedürlerin neredeyse altından kalkılamayacak düzeyde olduğunu, belge ve dosyaların kontrol edilmesinin imkansız hale geldiğini de ekliyor. Ayrıca etkinliğe dışarıdan katılacak kişilere okulun ismi verilmeden, doğrudan doğruya atölyenin isminin ve adresinin verildiğini belirtiyor.

Gülçin Aksoy, Açık Atölye

Atölyeyi hem eylem hem de düşünce olarak kolektif yapan şey, orada bulunan insanların duygu ve düşünce ortaklığıdır. Ama temelde atölyede bulunan her bir bireyin kendine ait bir düşüncesinin ve amacının olması yatar. Bu amaçlar doğrultusunda fikir paylaşımları yapılır ve işler üretilir. Atölye kavramsal olarak sinerji ile eş anlamlıdır diyebilir miyiz? Atölyeler bir kolektif olarak tanımlanabilir mi? Gülçin Aksoy buna olumlu cevap veriyor ve atölyelerin kolektif olarak farklı etkinliklerde yer alabileceğini söylüyor. Buna örnek olarak Derya Yücel’in Bilgi Üniversitesi’nde sanat kolektifleri üzerine gerçekleştirdiği bir sergi çerçevesinde halı atölyesinin bir kolektif olarak yer almasını gösteriyor.

Gülçin Aksoy ve Bilal Yılmaz’ın konuşmasından anlaşıldığı üzere atölyeler rahat, verimli ve özgür bir çalışma ortamıdır, buradaki paylaşımlar ve üretimler bireye hem okul hayatında hem de dış dünyadaki yaşantısında fayda sağlar. Atölyelerdeki özgürlük ortamı, oradaki herkesin kendisini inşa etme sürecinde büyük öneme sahiptir. Özgürlük, kişilerin atölyenin iç yapısına müdahale edilebilmesi, malzemelerin ve kaynakların, istekler ve ihtiyaçlar doğrultusunda sınırsız bir şekilde kullanılabilmesi anlamına gelir. Böylelikle öğrenim gerçekleşir. Atölyede teori ve uygulamanın yanında, kolektif bir çalışma sisteminin nasıl olduğu da öğrenilir. Bu bakımdan atölyeler, iş hayatına hazırlıktır denebilir mi? Kolektif çalışmanın yaratıcılığı olumlu yönde etkilediğini ve üretkenliği arttırdığını söyleyebilir miyiz?

 

İLGİLİ HABERLER

Geleceğin çiftçileri SALT’ta buluşuyor

İyi bir komşu 15. İstanbul Bienali’nin konusu mudur?

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 15:20:59