PATTU, İstanbul Modern’de Yeni Mimarlık Programı’nı (YAP) kazanan mimarlık ofisi.  Mimar Cem Kozar ve peyzaj mimarı Işıl Ünal tarafından kurulmuş. Projeleri, ABD, New York’taki MoMA PS1, Santiago’daki CONSTRUCTO, Roma’daki XXI. Yüzyıl Sanatları Ulusal Müzesi (MAXXI) ve Seul’deki Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’ndeki (MMCA) yarışmaları da içeren daha büyük bir programın parçası olan Istanbul Modern’deki YAP’ın ikinci yılına damgasını vuruyor. PATTU’nun kazandığı adını Marx’tan esinlenen ‘KATI OLAN HER ŞEY’ projesi, Galataport olarak bilinen bölgenin tarihinden ve bölgenin fiziki, sosyal ve endüstriyel durumlarından esinleniyor. BLOUIN ARTINFO, binanın 10 Haziran’da sergilenmesi için beklerken, Cem Kozar’la konuşma fırsatını yakaladı. "Duvar inşa etmek politik bir eylemdir" başlıklı söyleşiyi Billur C. Yılmazyiğit çevirdi.

 

-PATTU Kimdir?

Ben mimarım, Işıl peyzaj mimarlığından mezun. Her ikimiz de bir süre mimarlık bürolarında çalıştık ama, kısa süre içinde geleneksel mimarlık stüdyolarının bizim için uygun olmadığını anladık. İkimiz de başka alanlarla ilgileniyorduk; Işıl grafik tasarımıyla, ben tarih/şehircilik ve teknolojiyle ilgileniyordum. Bütün bu farklı alanlarda bir şeyler yapmaya başladık, arkeolojik kazılarda çalıştık, bienallere katıldık, ilüstrasyon ve grafik tasarım işleriyle uğraştık. Şimdi bütün bunlar ağırlıklı olarak her zaman değilse de ara sıra mimarlıkla ilgilenen kültürel projelerle uğraşan bir stüdyoya evrildi.

 

-‘Katı olan Her Şey Havaya Karışır’ adlı projenizin, Istanbul Modern çevresindeki mekanı parçalara bölme ve ardından geçmiş ve şimdiye dair elemanları yeniden bir araya getirme, ve mimarlığın nasıl da kısa ömürlü olduğunu gösterme amacı güttüğünü açıkladınız. Istanbul Modern çevresindeki mekanda sizi çeken nedir?

Istanbul’da liman ve tarihi tersaneler hala halka açık değil. Altın Boynuz’daki tersaneler yıllardır terk edilmiş halde. Aynı şekilde, Istanbul Modern’in de yeraldığı Karaköy’deki liman yolcu gemileri tarafından kullanılıyor. Kıyıdaki bu uzun hattın işlevi bir havaalanındaki tahliye köprüsüyle aynı: ana terminale giden arayol. Halk denizi parmaklıklar ardından ve sadece bir anlığına görebiliyor ama, şimdi başta Istanbul Modern çevresindeki bölge olmak üzere bütün bu bölgeler yatırımcılara açıldı ki bu durumu daha zorlaştırmakta. Yatırımcıların ve halkın öncelikleri her zaman çakışmayabilir. Henüz halka açılmamış olan geliştirme projesiyle, daha çok turistlere yönelik bir yolcu terminali, alışveriş merkezi, ofisler, kafeler ve sanat kurumlarını içeren çok amaçlı bir kompleks yaratmak üzere depoların çoğunun yıkılacağı söylentileri var. Bütün bu dönüşümlerin halkı nasıl etkileyeceğini, mevcut sanat kurumlarının bu dönüşümlerden etkilenip etkilenmeyeceğini ya da komplekse dahil edilip edilmeyeceğini bilmiyoruz.

Bu konuda da üretken bir tartışma yok, çünkü yatırımcılar süreç hakkında sessiz kalmayı seçtiler ve duruma muhalefet öfkeli protestolar şeklindeydi. Proje gerçekleşirse, verilecek zararın kentte çok yavaş iyileşecek olan yaralar açacağına inanıyoruz. Mekan yaratmak bölgenin potansiyellerini iyi bir şekilde anlaşılmasını gerektirir ve geçmiş bize bu konuda ipuçları verir. Bölgenin tarihine bakacak olursak, düzenlemesi Venedik’teki San Marco meydanına benzeyen, doğrudan denize açılan, kıyıya yakın alanlarda çocukların oynadığı bir meydan görürüz; eski bir yolcu terminali vardır ama, bütün bir kıyıyı engellemesi gerekmemiştir, sadece tüketimi değil üretimi de görürüz.


-‘Katı olan Her Şey’in arkasında yatan kavram nedir?

Başlık adıyla başlayalım. Karl Marx’ın ünlü bir deyişi bu ve bölgenin tarihiyle mükemmelen örtüşüyor. Kapitalizm, yangınlar veya sadece kötü şans diyelim, alan varolduğundan bu yana defalarca yıkıma uğramış ve yeniden inşa edilmiş. Ve şimdi yeniden yıkılacak ve yerine tamamen yeni bir şeyler kurulacak. Mevcut ekonomik mantık bir binanın yaşam süresini 25 yıl olarak belirler, bölge yatırımcıya 35 yıllığına kiralandı. Mimari ve kentsel alanların maksimum yaşam süresi midir bu?

Tasarımımız sanki anlık bir anıt gibi, neyin nerede olduğunu ve gelecekte neler olacağını hatırlamak için. Bölge uzun bir süre kent yaşamından mahrum edildi. Kısa bir süre önce Istanbul Modern’le, çağdaş İstanbulluların anılarında bir yer edinmek üzere geri döndü. İnsanların bir yerle gerçek bağları ve anıları yoksa, o yere özen göstermeyi unuturlar. Bu sohbeti başlatmak ve yeni anılar oluşturmak için tasarımı bir araç olarak kullanmayı amaçlıyoruz: Öncelikle geçmişini anlatarak ama, daha önemlisi geleceğine ilişkin sorular sorarak.

İkinci bölüm; insanları konuşmaları için davet ederek, kent oyunları yaratarak ve bunu bir açık hava sinemasına dönüştürerek, dans gösterileriyle veya sadece gölgelik bir yerde oturup Boğaz’dan geçen gemileri seyrederek gerçekleştirilecek. Şu anda inşaat beklemede, çünkü mahkemeden izin bekliyoruz. Bu ara aşama, yatırımcılara olduğu kadar halka da bölgenin potansiyelini gözler önüne serme fırsatı veriyor. Bu herkes için yararlı olabilir. Geçici olmakla, daha kalıcı mimari yapıların yolunu açabilecek geleneksel olmayan çözümleri deneyimleme avantajını yakaladığımıza inanıyoruz. Bu başlığı, tasarıma eşlik eden sergide, mevcut projeyle ilgili bütün tartışmaları içeren bir gazete arşivinin yanısıra, bölgelerin kentsel gelişiminin görsel ve kronolojik temsilini içeren bir araştırma duvarı yaratarak, detaylandırdık. 


-Mimari bir pratik olarak PATTU’nun işleyişi ne şekilde?

Kendimizi sadece mimarlık, kentsel tasarım veya grafik tasarımıyla sınırlandırmıyoruz. Bütün bu elemanları birleştirmek istiyoruz ve sanırım insanların bizimle çalışmayı yeğleme nedeni de bu. Kentsel çevrenin tasarlanabileceği bir sergi tasarlamak veya bilgisayar programında çalışıyormuşuz gibi bir mimarlık yaratmak istiyorum ama, (en azından mimarlık açısından) gerçekten çok iyi tanımlara sahip olmayan bir alanda çalıştığımız için, daha çok kültürel kurumlar ve müzeler tarafından davet ediliyoruz ve son projelerimizin çoğu müzelerle ilişkili. Bize deneyimleme ve derinlemesine araştırma yapma özgürlüğü veriyorlar ki bu, daha ticari bir proje tasarladığınızda pek mümkün değil.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Istanbul Modern, Pera Müzesi veya SALT gibi müzeler için çok sayıda sergi tasarımı yaptık ve bu kurumlarla kurduğumuz iyi ilişkileri sürdürüyoruz. Ayrıca iki yeni müze projemiz daha var. Müzecilik ve sürekli galerilerden sorumlu olacağız. Ofisimizdeki ana grup sadece ben ve Işıl’dan ibaret ama, yoğun projeler sırasında sayımız artıyor. Istanbul-o-matic projesi sırasında grubumuz neredeyse 25 kişiye ulaşmıştı. Programcılar, film yapımcıları, 3D sanatçıları ve ses tasarımcılarından oluşan aynı grupla düzenli olarak birlikte çalışıyoruz.

 

-Son yıllarda daha eleştirel, sosyal olarak daha katılımcı bir mimari pratiğe doğru bir yönelim olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle bir yönelme var. Mimarlar binanın yapılacağı arsadan çok daha fazlasının varlığını farkettiler. Cadde, kimi zaman boş alanlar ve bir binanın içeriğe neler katacağı, bütün bunlar en az arsa kadar önemlidir. Bir mimarlık öğrencisi olarak Rotterdam’a gittiğimde yaşadığım şoku hatırlıyorum. Dergilerden bildiğim bütün o yeni binalar aslında yanyana inşa edilmişti ve etraflarında ne olduğu umurlarında değildi. Her biri kendi başına hoştu ama, yanyana dizilmiş bir sürü hoş binanın iyi bir kent yaratması gerekmez. Mekan yaratma hayli zor bir iştir ve tasarıma farklı bir yaklaşımın yanısıra, çok sayıda mikro projeyi gerektirir. Mimarlar ellerindeki işe yukarıdan-aşağıya yaklaşmaya alışkındır. Mimarın önceliklerine bağlı olarak bu, iyi kentsel sonuçlara da ulaşabilir ama, bir projenin topluluğun parçası olması için daha aşağıdan-yukarıya bir prosese gereksinim duyarsınız. Biz mimarlar bu durumla nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz.


-Son yıllardaki politik olaylarla bir ilgisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Elbette, bütün dünyada olup bitenlerle hayli ilişkili. On yıl kadar önce akademisyenler, kentlerimizi pazar güdümlü önceliklerle yaratmayı sürdürecek olursak kentte şiddete dayalı çatışmalar yaşanacağını ifade etmişlerdi. Şimdi bu çatışmalara şahit oluyoruz: İşgal Hareketi, Gezi Protestoları, Hong Kong protestoları. Küresel veya kimi zaman yerel politik sorunlardan kaynaklandılar ama, kendilerini kentte, parklarda, kamu binalarında veya caddelerde ifade ettiler. Bu sorunların bir kısmı gerçekten kentle ilişkili. Gezi, kentsel bir tasarım projesi yüzünden başlayan, tarihteki belki de en büyük protestoydu. Bu, halkın çevresinden ne denli haberdar olduğunu ama aynı zamanda mimarların bu sorunlarla başa çıkma konusunda ne denli yavaş veya yetersiz olduğunu gösterir.

 

-Sizce kentsel kapsamda mimarın üstlendiği rol ne olabilir ve ne olmalıdır?

Mimarların bina yapıcıdan çok bir küratör gibi davranması gerektiğine inanıyorum. Küratör sanatçıların yaptıkları işleri alır ve onları bireysel sanat ürünlerinden daha fazlasını yaratabilecek şekilde düzenler. Kentte en az imgeleme sahip olan insanlara, en fazla imgelem gerektiren kısmı teslim ederiz: karar alıcılar. Mimarlığın dünyayı değiştirebileceğini söylemiyorum, bu saflık olurdu ama iyi bir tasarımın fark yaratma gücüne sahip olduğuna inanıyorum.

 

-Mimarlık çalışmalarının işlevini nasıl yerine getirdiğini düşünüyorsunuz? Politik olarak işlevi var mı sizce?

Politika diğer insanları etkileme pratiğidir, dolayısıyla aldığımız gündelik kararların çoğu, bireyler olarak bile, aslında politik eylemlerdir. Mimarlık bunun sadece biraz daha büyük ölçeklisi. Bir duvar inşa etmek politik bir eylemdir, bir avludaki kapıyı açmak politik bir eylemdir, bir arsanın bir kısmını halka açık bırakmak politik bir eylemdir. İnsanların sokakları nasıl kullandıklarını etkiler ve daha büyük ölçekte insanların birbirleriyle ilişkilerini ve topluma nasıl dahil olduklarını veya toplumdan nasıl dıştalandıklarını etkiler. Mimarlar işlerinin çoğunu özel sektörden alırlar ve yıldız bir mimar olmadığınız sürece, müşterinin ekonomik veya politik ajandasını değiştirme fırsatınız çok azdır. Hatta çok az sayıda yıldız mimar müşteriye karşı gelebilir. Mimarlar kendi kavramlarını oluşturmadıkları sürece, hiçbir şey müşterinin politik ajandasını geçersiz kılamaz. Bence kendi kavramlarını oluşturmak için klasik müşteri/mimar ilişkisi dışına çıkıp düşünmeye başlamaya gerek vardır: Size sorulmadığı şekilde davranarak, ilk adımı atan biri olarak.

YAP Istanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı’nı kazanan PATTU, ‘KATI OLAN HER ŞEY’ adlı geçici yerleştirmesini, Istanbul’daki Istanbul Modern’de 10 haziran-15 kasım 2015 tarihleri arasında sergiliyor.

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 15:45:32