Kumbaracı 50’nin oyuncusu, işletmecisi, karıncası özetle "Kumbaracı 50’nin kadını" Gülhan Kadim Sertdemir’le hem son oyunları "Katilcilik"  hakkında hem de yakın tarihteki projeler hakkında konuştuk.

 

Geçtiğimiz günlerde Kumbaracı 50’ de "Katilcilik" i izledim. Oyunu, Yiğit Sertdemir yazıp yönetmiş… Dekor tasarımını da Yiğit Serdemir’ in yaptığı oyunda Aslı Can Kortan, Gülhan Kadim Sertdemir, Şirin Keskin, Ebru Gözdaşoğlu/Seda Özen Yürük. Erkan Kortan/Yaman Ömer Erzurumlu, Onur Tuna/İhsan Dehmen ve Seyfi Erol oynuyor. Oyunun müziklerini Onur Kahraman, kostümlerini Candan Seda Balaban, ışık tasarımını İsmail Sağır yapmış.

 

Özlem Ünaldı: Kumbaracı 50 oyunlarını nasıl seçiyor?

Gülhan Kadim Sertdemir: Bu sezonun başında sabit ekiplerin devamlı olmasına ve kendi repertuarımızı sürdürmeye karar verdik. Çok proje çıkınca kendimize yer açma ihtiyacı duyduk. Özellikle bir oyun seçiminden çok, fikirleri öncelikli tutuyoruz. Bizim belirli bir tarzımız yok; önem verdiğimiz şey, anlatmak istediklerimiz. Yazarımız genelde Yiğit Sertdemir… Oyunlarımız birbirinden çok farklı. Kendi metinlerimizi en doğru yoldan anlatmak istiyoruz o kadar…

 

Özlem Ünaldı: Tiyatronuzun sayfasına girdiğimizde "Altı-üstü Oyun" diye bir şeyle karşılaşıyoruz. Nedir bu "Altı-üstü Oyun"?

Gülhan Kadim Sertdemir: Altı farklı yazar var. Projenin ana teması "bugün"… Her yazarın dili, ele aldığı konu ve bugüne bakış açısı elbette farklı. Her biri, bu proje için birer oyun yazdı. Belirgin olan tek ortak nokta, seçilmiş tema. Bu sezon üç tanesini hayata geçirdik; seneye de diğer üçü ve belki de daha fazlasıyla devam edeceğiz.

 

Özlem Ünaldı: Bir yazar grubuyla mı çalışıyorsunuz?

Gülhan Kadim Sertdemir: Hayır . "Altı-üstü Oyun" için bir araya gelmiş bir ekip var. Bu yazarlar, zaten dışarıda yazmayı sürdüren, üretken yazarlar. Civan Canova, Ebru Nihan Cerkan, Yeşim Özsoy Gülan, Mirza Metin, Ayşe Bayramoğlu ve elbette Yiğit Sertdemir… Biz zaten daha çok yazar odaklı bir ekip olduğumuzdan, yazarların bir araya geleceği bir proje yapmak istedik.


Özlem Ünaldı: Burada "Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi"yi izledim ve çok sevdim . Her şey bir yana, Beyoğlu’nda yokuşlu bir sokaktayız ve biz oyunu seyrederken, aynı anda yan apartmanda yaşanması olası bir hikayeyi seyrediyoruz. Büyük şans…. O oyun için ayrı bir röportaj yapmak isterim. Bahsetmeden geçemeyeceğim. Sahnenizin ortasında bir sütun var, ne iş?

Gülhan Kadim Sertdemir: O sütun artık bir karakter bizim için. Her oyunumuzda var hatta başka sahnelerde oynadığımız zaman sütunun eksikliğini hissettiğimiz için portatif bir sütunumuz bile oldu… Eğlenceli bir şey haline geldi açıkçası.

 

Özlem Ünaldı: Çok yakın bir tarihte sizde "Katilcilik"i izledim. Bu oyunu şimdi oynamanızın özel bir nedeni var mı? "Şimdi bu oyunun tam zamanı" dedirten şey ne?

Gülhan Kadim Sertdemir: Var tabii… Bizim karar süreçlerimiz biraz ilginç oluyor aslında. Yiğit ‘Katilcilik’ i 2006 ‘da yazmaya başlamıştı ve o zaman sanal dünya şimdikinden farklıydı. İnsanlar sanal ortamda, kendilerini saklı tutmayı hatta tamamen farklı kimliklerle var olmayı seçiyordu. Şimdi ise tam tersi; tamamen teşhir üzerine kurulu bir sanal ortam var. Yiğit de 2006’da başladığı bu oyunun temasını, teşhir odaklı hale getirerek tamamladı. Üç karakterin, internet üzerinden kurdukları bir ilişkiyi, buluşarak yeni bir hale getirmesiyle başlıyor her şey…

 

Özlem Ünaldı: Tam da bu üç karakterin arasındaki şeyle ilgili bir sorum var. İzlerken de geldi aklıma: Tenessa Williams, Arzu Tramvayı’ nda ‘Bir yabancının yanında, bütün sırlarını anlatacak kadar özgürdür insan.’ dedirtir karaktere. Çok sevdiğim bir fikirdir. Katilcilik’ te; ‘tanıdık olma’ ve ‘yabancı olma’ düşüncesi oyunculuk tercihlerinizde, rejisel kararlarda etkili oldu mu?

Gülhan Kadim Sertdemir: Tabii ki. ‘Yabancı’ olmak çok önemli bir şey. Kurguda; tanışmaları, gecenin ilerleyen zamanları, olaydan sonraki günler, özel bir tercihle parçalı kullanıldı. Dolayısıyla, yabancı olmanın tehlikesi, bir görünüp bir kayboluyor sahnede… Tedirgin edici bir durum bu denge…

 

Özlem Ünaldı: Bu oyunda ve hayatın geri kalanında da , insanların birbiriyle ilgili çok şey bilmesi, ilişkiyi zorlaştırıyor mu kolaylaştırıyor mu sence?

Gülhan Kadim Sertdemir: Bu oyunda zorlaştırıyor aslında… Çünkü belli ki insanların birbirine söyledikleri yalanlar var. Oyuna başladıklarında o yalanların üzerine giderek daha çok deşifre etmeye başlıyorlar. Giderek sertleşmeye ve acımasızlaşmaya başlıyorlar. Her biri kendi söylediği yalandan yola çıkarak karşı tarafa güvensizliğini çoğaltıyor.

 

Özlem Ünaldı: Birbirimizi tanıdıkça birbirimize karşı daha acımasız oluyoruz; bunu hatırlatan bir oyun. Ürkütücü… Şunu da çok merak ediyorum. Karakterler arasında bariz bir kopukluk var. Bu özel bir tercih mi yoksa gerçekten çok gizli bir bağ mı var aralarında?

Gülhan Kadim Sertdemir: Aslında o gizli bağ oyunun sonunda oluşuyor. Başlangıçtaki kopukluk kesinlikle özel bir tercih. Sadece bu ilişkisizliğe odaklı sahneler de var çünkü değişimler için en kuvvetli dayanak bu bile olabilir… Her karakterin yalnız olma durumunu ve bu yalnızlıkla güçlenme durumunu özellikle göstermek istedik. Yalnızlık, kendinden başlayarak herkese acı verme istediği uyandıran bir şey haline geliyor oyunda da, hayatta olduğu gibi…

 

Özlem Ünaldı: Seyirci bu oyuna neden gelsin?

Gülhan Kadim Sertdemir: Bilmem. Aslında çok da net bir cevabım yok. Ben psikolojik bir olgu olduğunu düşünüyorum ‘katil’ olmanın. Yiğit’ in de sürekli söylediği gibi "hayvani" bir nokta. Öyle bir an geldiğinde herkesin katil olma olasılığı var. Kısacası, psikolojik bir durumu böyle bir kurguda seyretmenin tuhaf ve güzel bir deneyim olacağını düşünüyorum…

 

Özlem Ünaldı: Dekor tasarımı çok kullanışlı ve gerçekçi. İnsan seyrederken kendini röntgenci gibi hissediyor. Yoksa kurgusu nedeniyle merakı ortadan kaldıran bir hikaye akışı var, "neyin cevabını bulmaya çalışıyorum" diye belirsiz bir merak duygusu… Bu yaratmak istediğiniz bir duygu muydu?

Gülhan Kadim Sertdemir: Oyunun başında sonunda olacakları verdiğimiz için, olayı ipuçlarıyla çözeceğiniz bir hikaye değil; biz sadece "nasıl" sorusunu canlı tutmak istedik… Dekorun seyirciyle arasındaki mesafenin sürekli değişmesi, sonlara doğru seyirciye iyice yaklaşması gibi özel tercihler var, hepsi rejinin bir parçası…


Özlem Ünaldı: Gerisini hiç kurcalamayacağıma söz vererek bir şey soracağım: Gülhan… hiç… birini… öldürmek… istedin mi? (Oyundan bir replik bu tabii ki …)

Gülhan Kadim Sertdemir: (Elbetteki gülüşmeli ve esli bir cevap aldım) Bu sorunun cevabını provalarda çok düşündük ama insan itiraf etmek istemiyor. Açıkçası ben pek de kurcalamamayı tercih ettim. Yok etme istediği, kendini yok etme isteğiyle de başlayan bir şey. Bunu herkes bir kez düşünmüştür en azından. Evet ya , cevabım evet yani…

 

Özlem Ünaldı: Peki… Herkes sezonu kapatırken Kumbaracı 50’ de yeni bir tempo başlıyor. Mayıs ayında seyirciyi neler bekliyor sahnenizde?

Gülhan Kadim Sertdemir: Alltıdan Sonra Tiyatro’nun seneye 15. senesi ve repertuvarımıza baktığımızda 15 tane oyunumuz olduğunu gördük. Aslında 15’ten fazla ama kendi metinlerimiz olan 15 oyun gördük ve dedik ki; neden Mayıs ayını bütün repertuvarımızı oynayacağımız bir ay olarak programlamayalım? Bunun altında tabii ki sezonu bitirirken, mekanın yaşayabilmesi için bir destek fikri de vardı. Hem tiyatromuzun yaşamını desteklemek hem de 15. yılımızı seyircimizle kutlamak istedik. Kastlarımızda seyircimize sürpriz olacak değişiklikler yaptık; birkaç tanesini söyleyebilirim: Mesela "Öldüm Duydun mu?"da Tomris İncer, Ayşenil Şamlıoğlu ve Yiğit Sertdemir oynuyor. "Bekleme Salonu"nu Sevinç Erbulak, Beyti Engin ve Yiğit oynuyor… Kendi ekibimizden İsmail Sağır ve Murat Kapu yeni kastlardan. İlyas Odman, Özer Aslan, Cem Uslu, Sezgi Mengi, Sinem Öcalır gibi sürpriz isimler de var oyunlarımızda.

 

Özlem Ünaldı: Gülhan’a teşekkür ederken, seyircimizi Kumbaracı 50’ nın dolu dolu programını takip etmeye davet ediyorum. İyi seyirler…

Fotoğraflar:Sevgi Can-Cengiz Türker

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 05:48:21