…Ermeni toplumu Soykırım’dan dolayı aileye ve çocuğa çok önem veriyor ve üreyerek çoğalmak istiyor. 1915 öncesine dönmek istiyorlar belki de. LGBTİ bireylerini de, bu çoğalmanın engeli olarak görüyor ve dışlıyorlar, “Siz nasıl Ermenisiniz?”, “Dedelerinize ayıp” diye toplumda ötekileştiriliyorlar…

%84’ü eşcinselliği bulaşıcı bir hastalık olduğunu düşünüyor.

%50’si eşcinsel bir ailede doğan çocukların eşcinsel olacağına inanıyor. 

%66’sı Batı’nın kültürel etkisinin bireyi gey veya lezbiyen yaptığını düşünüyor. 

%90’ı eşcinsel evliliğe karşı. 

%86’sı LGBTİ yasaklanmalı diyor.

Araştırmadan bağımsız olarak, birçok Ermeni vatandaşı da İŞID’i, Hitler’i LGBTİ bireylere uyguladıkları zalimlikten dolayı destekliyormuş. Diktatöryal ve vahşi uygulamalardan medet umarak ötekileştirmek! Sanki yokmuş gibi davranmak! Sanki hiç olmayacaklar gibi kafayı kuma gömmek, sorunları halının altına süpürmek! Çağımızın hastalığı galiba bu anlayış biçimi! Kritik soru şu olmalı: "Yarın öbür gün bu insanlar da başkaları tarafından ötekileştirilirse ne olur o zaman? Aynı diktatöryal baskıyı görürlerse o zaman ne yapacaklar?"

"Ermeni Soykırımı"nı tartışırken ve dünyanın önemli ülkeleri parlamentolarında bu kararı kabul etmişken, bir taraftan da günlük sadece Ermenistan’da değil dünyanın her yerinde yaşam mücadelelerindeki engellere odaklanmak gerekiyor. Yani banal ırkçılık ve linç kültürü vb… Evet böyle büyük bir Felaket yaşandı ve hepimizin bir şekilde yüzleşmesi gerekiyor. Fakat bir taraftan da, cinsiyet (kadın sorunu) cinsel yönelimin (LGBTİ) kabulü ile ilgili  mücadelelerle de yüzleşmek gerekiyor kanımca. Çoğunlukla demokrasiyi içine pek sindirememiş ülkelerdeki mücadele daha da sert, acımasız ve vahşi olabiliyor. Ermenistan’ı Soykırım için desteklerken, kendi toplumunda yaşattığı krizleri ve baskıları da tartışmamız gerektiği kanısındayım. Evet, yukarıda okuduğunuz oranlar gerçekten iç karartıcı ve sevimsiz. Dilerseniz bu oranların arka planına bakalım. 

Dünyanın globalleştiğini, kimlik mücadelesinin arttığı, demokrasi talebinin oldukça yükseldiğini düşündüğümüz anda, sanki insanlar daha çok muhafazakar ve içe kapanmacı bir yaşama doğru ilerliyorlar. Yukarıda gördüğünüz oranlar Ermenistan’da binbir zorluklarla yapılan bir araştırmadan alınan veriler. Bize bu verileri 23 Haziran Perşembe akşamı Taksim Nor Zartonk’ta “Ermenistan ve Diaspora’da LGBT Olmak” adlı panelde Kyle Khandikian sundu. Araştırmadan da anlayacağınız gibi, Ermenistan’daki LGBTİ bireylerin yaşadığı sıkıntıların ve tehlikelerin farkında olmak gerekliliği açık ve net.   

Kyle Khandikian ABD’de doğup büyümüş son bir yıldır da Ermenistan Erivan’da yaşamakta olan bir LGBTİ aktivisti. Pink Armenia Topluluğu’nun bir üyesi olan Khandikian, toplumu LGBTİ hakkında bilinçlendirmek için çalışmalarını hem Erivan hem de Amerika’da sürdürüyor. Khandikian Ermenistan bağlamında LGBTİ’lerin sorunlarını anlatırken, Türkiye’deki LGBTİ’lerin daha görünür olduklarını anlıyoruz. Bu durum, Türkiye LGBTİ bireyleri açısından çok özgür bir ülke anlamına gelmiyor elbette. Evet, Türkiye belki bir parça daha ileri Ermenistan’a göre. (Gerçi bugün yapılmak istenen Onur Yürüyüşü polis tarafından engellendi. Çok ileri mi tartışılır herhalde??) Kyle Khandikian’ın bu panelde dile getirdiği Ermenistan ve Diaspora ile ilgili görüşlerini kısaca özetlemeye çalışacağım. 

Khandikian, Ermenistan’ın nüfusunun üçte birinin fakir olduğunu  ve gelir adaletsizliğin ciddi boyutlara ulaştığını söylüyor. Yapılan seçimlerin gerçek anlamda vatandaşların iradesini yansıtmadığını, ifade ediyor.  Azerbaycan ile yaşadıkları Dağlık Karabağ sorunu ile artan ırkçılık ve Rusya ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin çoğunluk tarafından istenmesi ayrı bir gerginlik olarak ortaya çıkıyor. Genel sıkıntıların dışında Ermeni toplumu için ailenin çok önemli bir değer olduğunu söylüyor. Ermeni toplumu aile kurumunu üremek yani çoğalmak adına çok önemsediğini ifade ediyor. Erkekler arasında cinsel ilişki 2002 yılına kadar yasakmış. Bu yıldan sonra, LGBTİ aktivizmi hareketlenerek 15 LGBTİ aktivisti  “Gay Lesbian Armenian” topluluğunu kuruyor. Fakat gelen baskılar sonucunda bu hareket kapanmak zorunda kalıyor. Ardından 2007 yılında Pink Armenia adlı ilk LGBTİ sivil toplum örgütü kuruluyor. Şu an Ermenistan’da faaliyet gösteren en aktif LGBTİ topluluğu. Pink Armenia kurulduktan sonra çok ciddi baskılarla karşılaşıyor ve saldırılar devam ediyor. Khandikian, saldırganları faşist diye tanımlıyor. 2007’den 2012’ye kadar geçen süre içinde Ermenistan’da LGBTİ hakları ile ilgili bir konuşma veya toplantı yapılamadığını, devamlı engellendiğini söylüyor. Ta ki DAY adlı bir Gay Lezbiyen dostu barın kundaklanmasına kadar. Hatta, yangını çıkaranlara değil de, barın sahibine ceza vermeyi bile düşünüyorlar. Homofobik “faşistler” durumu ülkeye ihanet olarak nitelendirmişler. Bu olaydan sonra  iyi tarafından bakılınca, LGBTİ hakları konuşulmaya, toplumda daha fazla görünür olmaya başlanmış. Bu görünürlüğün verdiği güven ile Pink Armenia ve Kadın Araştırmaları Enstitüsü Erivan’da yürüyüş yapmak istemişler. Fakat bu yürüyüşe faşistler, homofobikler milliyetçi taşnak marşlarıyla sert bir şekilde cevap vermişler. Bu olay gösteriyor ki, Ermenistan’da homofobi ciddi boyutlara ulaşmış. Hatta 2013 yılında Vladimir Putin’in Ermenistan’a ziyareti sırasında Rusya’da da LGBTİ’lere uygulanan baskılardan dolayı ciddi protesto gösterileri olmuş. Bir grup Gökkuşağı bayrağını yakmış. Fakat aynı DAY barın yakılmasından sonraki süreçteki gibi, toplum  bayrağın anlamını bu eylemlerden sonra anlamış ve az da olsa bir farkındalık sağlanmış. Bunun verdiği güçle, geçen sene Erivan’da LGBTİ etkinlikleri gerçekleştirilmiş. Forumlar düzenlenmiş. Bazı LGBTİ bireyleri bu özgürlük alanında cinsel kimliğini açıklamış. LGBTİ görünürlüğü arttıkça Pink Armenia’ya ciddi ölüm tehditleri gelmeye başlamış. Hatta faşistler milliyetçilik ve erkeklik hali üzerinden “İbneler Bakü’ye" diye pankartlarla protesto etmişler. Erivan Emniyeti erkek erkeğe olan ilişki ve propogandasını yasakladığını açıklamış. Ardından Ermenistan’da çıkan günlük sağcı bir  gazete LGBTİ’lerle muhatap olmayın diye uyarmış, hatta işlerinden çıkarın diye yayın yapmışlar. Tek tek LBGTİ bireylerinin fotoğraflarını yayımlamışlar. (Hatırlarsanız, Barış için Akademisyenler’in fotoğraflarını ve çalıştıkları üniversiteleri bir haber sitesi yayımlamıştı) Gazete, LGBTİ’leri uluslararası eşcinsel lobisine hizmet etmekle ihtam etmiş. Böylece 60 kişiden 15’i bu suçlamalardan dolayı mahkemeye başvurup gazeteye dava açmışlar. Fakat dava sonucunda, mahkeme gazeteyi suçsuz bulmuş ve davanın ifade özgürlüğü olarak ele alınmasına karar vermiş. Bu karar gösteriyor ki, nefret suçuna dair bir yasa bulunmamakta ve toplum veya devlet statükoyu koruyor ve kolluyor. Hükümet, emniyet, mahkemeler ve devlet kurumları nefret suçluları ve söylemlerini engellemek yerine homofobiyi ve transfobiyi yayıyor. Bu da korkuyla yaşayan Ermeni LGBTİ’ler için ciddi bir tehlike. Kısaca söylemek gerekirse, Ermenistan’da can güvenlikleri yok demek. LGBTİ bireyleri işte bu riskler altında yaşamaya çalışıyorlar. Khandikian, maalesef eşcinsellerin gizli olarak yaşamak zorunda kaldığını belirtiyor. Bu yüzden de LGBTİ bireyleri korkuyor, polise başvurmuyorlar çünkü hayati tehlikeleri bulunuyormuş. 

Geçen sene yeni yürürlüğe giren Anayasa ile eşcinsel evlilik tamamen yasaklanmış. Bu yeni anayasa öncesinde kadın ve erkekler özgür irade ile evlenebilir diye bir madde varken, yeni anayasada bu madde, sadece kadın ve erkek birbirleriyle evlenebilir olarak değiştirilmiş. Ve böylece tamamen gey, lezbiyen evliliği yasaklanmış. Esasında gey, lezbiyen evliliği bu anayasa öncesi de yokmuş ama yasadaki bu açık maddeden dolayı evlilik imkanı varmış. Fakat yeni anayasa bu duruma el koyarak, bu açık maddeyi de kapatarak sonlandırmış. 

Ermenistan’daki LGBTİ’ler bu durumu esasında Ermeni toplumunun geçmişte yaşadığı büyük travma ile de alakalı diyebiliriz. En azından bir ilişkisi var. Soykırıma uğramalarından dolayı da bu tip bir katı ahlakçılığı savunmaktalar. Gerçekten Khandikian, soykırım hafızasının Ermeni toplumunda çok fazla yer ettiğini, bu yüzden aile olmanın ve çocuk yapmanın önemini birey olmaktan daha fazla önemsediklerini vurguluyor. Ermeni toplumunda hem kültürel hem de yasalarla LGBTİ hakları engellenmiş durumda. Kültürel olarak, önyargılarla, ön kabuller ile yaklaşılıyor. Özellikle eşcinselliğin bulaşıcı bir hastalık olduğu en çok inanılan anlayış biçimi.  Efsanelerle yaşıyormuş toplum. Bilgisizlikten dolayı eşcinsel biriyle kontak kurmak bile tehlike arz ediyor toplum için. Bilgisizliği aşmak için Pink Armenia olarak toplantılar, paneller gerçekleştiriyorlarmış. Genelde eşcinselliğin bulaşıcı hastalık olarak görülmesinin dışında, Ermeni kültürünü, ailesini tehdit eden bir tehlike olduğu düşünülüyormuş. Ve tehlikenin dışardan geldiğine inanılıyormuş. Toplumlarda genel itibariyle genç ve kadınlar LGBTİ bireylerine daha toleranslı iken, Ermenistan’da pek de etkili olmadığını, her yaştan insanın çoğunlukla reddettiğini anlatıyor. Kyle Khandikian, bu durumu genelekselci ya da muhazafakar bir tutum olarak değerlendirmekten ziyade, faşist bir yaklaşım olarak ifade ediyor. 

Diaspora’da Ermeni LGBTİ aktivizmi 1998’de New York ve Los Angles’de Gay Lesbian Derneği kurulmasıyla etkinleşiyor. Birbirleriyle iletişime geçmeye başlıyorlar. Özellikle Amerika’da o tarihten itibaren dayanışma artmaya başlıyor. Diaspora mücadeleye dışardan destek olmaya çalışıyor, Ermenistan’daki LGBTİ bireylerinin seslerini mümkün olduğunca duyurmak istiyorlarmış.  Los Angles UCLA Üniversitesi’nde okuyan bir öğrenci Ermeni LGBTİ bireylerin araştırmasını yaptığını söylüyor. Diasporadakilerin sanat ve aktivizme daha yakın olduklarını anlatıyor. Tüm engellere rağmen bir şekilde birbirlerini bulduklarını belirtiyor. Özellikle Facebook’u aktif bir şekilde kullanarak tüm dünyada yaşayan Diaspora LGBTİ bireyleriyle irtibatta olduklarını ifade ediyor.

Bu panelden çıkardığım genel sonuçlar ise, Ermeni toplumu Soykırım’dan dolayı aileye ve çocuğa çok önem veriyor ve üreyerek çoğalmak istiyor. 1915 öncesine dönmek istiyorlar  belki de. LGBTİ bireylerini de, bu çoğalmanın engeli olarak görüyor ve dışlıyor. “Siz nasıl Ermenisiniz?”, “Dedelerinize ayıp” diye toplumda ötekileştiriliyorlar diye ifade ediyor Khandikjan. Bu sunumdan çıkardığım diğer noktalardan biri de, Ermeni toplumunun ağırlıklı olarak patriyarkal ve milliyetçi olduğunu anlıyoruz. Özellikle dış düşmanlar Azerbaycan ve Türkiye iken, iç düşman ise LGBTİ bireyleri. Her devletin kendince yarattığı düşman imgelerinin benzerini Ermenistan için de söylenebilir. Evet, tarihte yaşanılan büyük felaketin getirdiği travmayı da göz ardı etmemeliyiz. Hrant Dink de belki bunu söylüyordu 301’den yargılandığı o sözler için. Dinlemedik galiba…

Kyle Khandikian sözlerini “Sınırlar kapalı olsa bile, beraber dayanışmaya çalışacağız, birbirimizle görüşeceğiz” diyerek bitiriyor.

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 14:10:26