Emrah Serbes’in yeni romanı Deliduman’ı özellikle baş karakteri Çağlar üzerinden Nurinisa Eroğlu ele alıyor.

 

Çağlar İyice’nin oturduğu yerin tam karşısı:  İstanbul. 

9 yaşındaki kızkardeşi hayatta en sevdiği.

Bir başka çok sevdiği, dedesi.. artık yaşamıyor.

Kocasının, sevgilisiyle Prag’a gittiğini öğrendiği gün çeyizindeki porselen takımı paramparça eden, yatıştırıcı ilaçların müptelası güzel annesiyle, arası açık.

‘Gizli gizli sigara içmeyen’ Mikrop, en iyi arkadaşı.

Hiç durmadan kavga ettiği dayısı, belediye başkanı.

Baba: Mimar, entelektüel, muhalif ve ‘kayıp!’  

Çağlar, 17 yaşında.

Ona göre,  dünyanın en şerefsiz hayvanı, martı.

Dünyanın en acımasız adamları, aşçılar: Kare şeklinde kesilmesi gereken domateslerden yalnızca birkaç tanesinin bile dikdörtgen olduğunu gördüğünde.. alemi, öğrencinin başına yıkıyorlar…

Bir mayonezi, ‘olmamış bu!’ diyerek beşinciye yaptıran sadist ruhlu mutfak şefleri de aynı kumaştan…

Çağlar şunu iyi biliyor: Kadınlara iyi şeyler söylenmez! O zaman terk edip giderler! Onlara ‘’Bana yeterince hitap etmiyorsun’, Kırk beş kilo bile olsalar ‘Şişmansın az ye’ demek gerekir… ‘Bu aralar biraz yalnızlığa ihtiyacım var lütfen çok üstüme gelme’ demek gerekir. ‘Ama sen benim ideallerime mani oluyorsun buna hakkın yok’ demek gerekir. ‘Ne yapayım elimde değil annemi yine çok özledim’ demek gerekir!  

 

Çağlar İyice ‘nihilist olmadığı için’ tek başına  içmez.

Bu yaşına kadar ‘kırılmayı hak etmeyen hiç kalbi kırdığı’ görülmemiştir.

 

Ne zaman kendini  ‘ işe yaramaz bir pislik gibi’  hissetse belediyenin arıtma tesisine gider…  Orada kendisiyle konuşur: ‘Çağlar…  Evladım, hayat pastasının lezzetli dilimleri başka yerlerde kalmış, bugün senin payına düşen yalnızlıktır, acıdır, çamurdur ve boktur. Buna alış artık. Alış oğlum. Alış ki daha fazla üzülme.’

 

… Çağlar’ın kendisiyle yaptığı konuşmalardan bir başkası, bir İstanbul akşamında.. Giyotin gibi:  

 ‘İnsanın hayatında öyle bir an gelir ki önünde uzayıp giden karanlık yolda ilerlemekten başka çaresi kalmaz, geri adım atamayacak kadar yorgundur çünkü ve yerinde duramayacak kadar da yıkkın. Hayatta çoğu zaman asıl ihtiyacımız olan şey de budur işte, sağlam kalan parçalarımızı toplayıp kör bir karanlıkta yolumuza devam etmek. Nihayet, dedim kendime, bulvara bakan karanlık konteynırların kuytuluğunda oturmuş ağlarken, asıl konumuza gelmiş bulunuyoruz evladım. İnsana, yani o büyük acıya. Misal, bütün şartlar eşit olduğunda, bu şehirdeki en üzgün insan kim acaba? Sen misin? Neden olmasın. Peki o zaman üzgün insan, şimdi bu akşam, burada, kendine acıma duygusunu daha fazla körüklemenin ne alemi var? Hayatında ters giden her şeyi birbirine bağlayıp moralini daha da bozmanın ne alemi var? Kendine gel deyip bir yumruk salladım kafama. Tek yumrukla, felsefe tarihi…’

 

Üzgün ve öfkeli olduğu zamanlar Allah ile de konuşan -çok güzel, çok ‘tehlikeli’ sorular soran-  Çağlar, bu defa Mikrop’a büyük derdini anlatmakta: ‘En korktuğum şey geldi başıma. Şu tas ü tarağını siktiğimin dünyasında yosmalar içinde kepaze oldum be kardeşim. Kepaze oldum. Affet beni.’

 

 

Kızkardeşiyle birlikte ‘sabırsızlık yorgunu’. ‘Aranmayı beklerken aranmayanlardan’ Çağlar… Tıpkı ‘güzel bir gecenin ardından, ertesi gün aranmayan bütün kadınlar gibi..’ kendi deyimiyle; onlarla aynı safta!

Arada şeytanı diyor ki; ‘vefasızın birine aşık ol (…) ondan sonra da kollarını göğsünde kavuşturup hayatını bombok edişini gülümseyerek seyret bir kenardan..’

 

xxx

 

Çağlar İyice… Emrah Serbes’in son romanı Deliduman’ın başrol oyuncusu! Küfür kıyamet devam eden taze  hayatını izledikçe insan…  her sayfada biraz daha seviyor onu. Sonra.. biraz daha…  ve..  

En nihayet.. Yine kendisiyle konuştuğu bir anın kısa cümlesiyle..şöyle derken buluyor  kendini.. Çağlar: canım benim. 

 

Notlar:

 

1.     İstanbul’a karşıdan bakan o küçük kentte başlayıp Gezi’de biten romanın kahramanı Çağlar, Orhan Pamuk’un Sessiz Ev’indeki unutulmaz kişilerinden cüce Recep’in yeğeni Hasan’ı hatırlatıyor.. Çağlar ve Hasan… İkisini  bir arada.. düşününce.. bir keder kaplıyor ki.. insanı.. o kadar olur.

 

2.     Emrah Serbes, genç ve iyi bir yazar. Bunu herkes biliyor. Dik başlı, cesur ve ödünsüz tavrıyla etrafında oluşan efsaneyi Gezi’de çoğaltarak  hak etmiş bir isim. Dolaysız konuşuyor. Deliduman, tepeden tırnağa küfür dolu.. Buna rağmen..  Hiç rahatsız etmiyor. Neden? Çünkü: Küfür, mazluma ve tepeden tırnağa haklı olana yakışıyor ve onun ‘tek silahı da’ ondan..

 

3.     Deliduman’da Gezi’ye yönelik ciddi eleştiri de var. İdeolojinin, alışkanlıkların, hatta ezberin esiri olmuş zihniyetler,  sürecin en içinden ve acımasızca didikleniyor. Bu eleştiriyi Serbes’in yapması,  durumu ayrıca önemli kılıyor elbet.

 

4.     Romanın en sevdiğim, Türkiye realitesini mükemmel  ifade eden pasajı şöyle:

            ‘… Kızkardeşimin torpile mi ihtiyacı var? Nasıl dans ettiğini görmedin mi? Ama nereden göreceksin ki? Kendinizden başka kimi görüyorsunuz bu memlekette? Michael Jackson mezarından çıkıp gelse moonwalk kadrosu vermezsiniz, kendi tanıdığınızı dans ettirirsiniz.’ Yalan mı? TC’yi Tanıdık Cumhuriyeti.. yapsak.. yakışmaz mı?

 

5. Bundan böyle bir yerde ezo gelin çorbası, boşnak böreği,  dijon hardalı ve beyaz biberle karşılaştığımda Deliduman’ı hatırlayacağım.  Mikrop’un travmatik bir gecenin ardından yaptığı market alışverişi listesindeki tost, içecek, gofret ve jelibomlar için de aynı şey geçerli.. 

 

6. O kış kendisini bir kişi terk ettiğinde sanki 250 kişi tarafından bırakılmış gibi hisseden Çağlar’ın,  zamane aşklarının müjdecisi ve celladı olan telefonla  ‘ilişkisi’ -özellikle bira eşliğindeki ‘SMS faslı- ‘inanılmaz detaylarla aktarılıyor. Okuyan herkes bu bölümlerde  kendinden pek çok şey bulacak, eminim.

 

7. Deliduman’ın play-list’inde Mıchael Jackson’dan ‘They Don’t Care About Us’  ve ‘Geceler Kara Tren’ bulunuyor. Lakin martılarla olan özel ilişkisi nedeniyle Çağlar İyice’ye gönderilmesi gereken şarkı malum: Martılar Ah Eder.. Makam: Hicaz. Söz: Nazım Hikmet. Beste: Mes’ut Cemil. Solist: Münip Utandı.

 

http://www.zapkolik.com/video/munip-utandi-martilar-ah-eder-cirparlar-kanat-823942

 

8. Son not şöyle: Çarşı, malum nedenlerle.. zaten baş tacı! Yanı sıra, Emrah Serbes üretkenliği ve cesaretiyle kendinden sonraki kuşaklar için iyi bir rol model. Deliduman ise, bu yolun önemli kilometre taşlarından.. Okumayan kalmasın!

 

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-03-28 14:26:28