Hülya Küpçüoğlu, Summart’ta devam eden ve 6 Kasım’a dek izlenebilecek "Yüzyıllık Hikaye: Yeşilçam" sergisini anlatıyor.

Küçük bir çocukken Adapazarı’nda üstü teras olan evimizin hemen karşısında bir açık hava sineması vardı. Yaz akşamları terasımızdan rahatça görülen perdedeki filmi izlemeye komşularımız gelir, çaylar, çekirdekler eşliğinde film izlenirdi. Sinema ile ilgili bölük pörçük ilk anılarım, sonraki yıllarda yerini tek kanallı siyah-beyaz televizyonda sürekli gösterilen; kimi zaman ağlayarak kimi zaman gülerek izlediğim Türk filmlerine bıraktı. Bilgisayarların, internetin, Facebook ya da Twitter’ın olmadığı yıllarda bu filmleri beraber izlemek, bir zamanların en önemli sosyal etkinliklerindendi. Şimdi bu filmler üzerinden neler hatırlamıyoruz ki?

Yıllar sonra Türk sineması ile ilgili resimler yapmaya başladığımda, bana genelde ‘Neden Yeşilçam?’ diye soruyorlar. Ben de ‘Neden olmasın ki?’ diyorum. Belli bir kuşağı ciddi bir şekilde etkilemiş olan Yeşilçam, elbette ki Çağdaş Sanatın da ilgi alanına girecekti. Nitekim benden önce başka sanatçılar da yaptı Türk sineması ile ilgili resimler. Ancak ben diğerlerinden farklı olarak Yeşilçam’ı genel bir anlayışla vurgulamaya çalıştım. Mekanlarından kopardığım figürleri belirsiz bir ortama ama zamanın akıcılığının hissedildiği bir alana çekmeye çalıştım. Hazır malzemeden yola çıkarak nostaljik imgeleri ‘yeni bir üretimle’ biçimlendirerek, eski bir an’ın parçası olan görselleri şimdiki bir an’a taşıdım. Resimlerde ikili temalar da ön plana çıkıyor. Mesela iyi-kötü, güzel-çirkin, zengin-fakir, gerçek-gerçekdışı gibi… Bu kelimelere vesile olan Summart’ta Denizhan Özer küratörlüğünde gerçekleşen ‘100 Yıllık Hikaye: Yeşilçam’ sergisinin özellikle Türk sinemasının 100. Yılı dolayısıyla yapılmış olması benim için ayrıca önemli.

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-03-19 06:53:53