1978’de çapraz ateşte vurularak öldürülen sanat tarihçi Bedrettin Cömert ile ilgili belgesel çekmekte olan ve İtalya’da yaşayan oğlu Kemal Cömert, Ali Şimşek’in sorularını yanıtladı

Ali Şimşek: Babanız Bedrettin Cömert üzerine İleri Haber’e verdiğiniz röportaj Türkiye’de yankısını buldu. Birçok insan yardım etmek istiyor. Fakat ne yapacaklarını tam da bilmiyorlar. Ne önerirsiniz?

Kemal Cömert: Tek bir röportajın Türkiye’de bu kadar yankı bulmasını beklemiyordum. Ama o tek bir röportaj bana, Türkiye’deki büyük bir topluluk ile iletişime geçme şansı verdi. Beni 5 yaşımdayken tanıyan ya da aile dostumuz olan insanlarla bile iletişime geçtim. Başlangıçta, sadece İtalya içindi ve İtalyancaydı. Ama Türkiye’deki insanların da neden bahsettiğimi bilmeleri gerektiğini farkettim ve İngilizce ve Türkçe altyazılara karar verdim. 

Birçoğu benimle facebook ya da email üzerinden iletişime geçti, nasıl yardım edebileceklerini ya da katkıda bulunabileceklerini sordular. Bazıları bağışta bulunarak ya da babam hakkında hikayeler anlatarak yardım etti zaten. Ama projemin tam olarak ne hakkında olduğunu ve neden başarmak istediğimi açıklamak istiyorum. Tüm bunu kendim için yapıyorum, çünkü onu bir adam, bir baba olarak tanıma şansım olmadı. Ve şimdi de daha çok şey bilmem gerektiğini hissediyorum.

Belgesel, toplayacağım bilgiler, yapacağım röportajlar ve Bedrettin Cömert’in bir insan olarak nasıl biri olduğunu anlamam için gereken diğer her şeyle beraber hayatı adım adım anlatacak. Belli ki, tarihsel gerçekler tartışılacak.

Babamın Türkiye için bu kadar önemli bir figür olduğunu bilmiyordum. Ve bunu da öğrenmek istiyorum. Uzun süredir Türk kökenim ile iletişimim kesilmişti, ve onun ve onu ölüme götüren gerçekler hakkında konuşmak bizim için çok zordu, aile olarak tüm o acıyı hatırlamak çok zordu. Bu yüzden onu ve yarattığı figürü asla çok iyi bilemedim.

Planım maksimum bilgi kurtarabilmek için Türkiye’deki tüm bağlantılarımı kullanmak ve bu yıl içinde belgeseli bitirme amacıma ulaşmak.

Genç insanlar veya üniversite öğrencileri de olsalar, her katkı çok önemli. Bu durumda, insanlarla bağlantı kurmalıyım ve bunun en iyi yolu benimle mail ( kemal@mipiacelalba.it ) ya da facebook ( https://www.facebook.com/mipiacelalba ) üzerinden iletişime geçmeleri olur.

Babamın nasıl biri olduğunu onu tanıyan insanlardan öğrenmeliyim ve daha genç insanlardan ise onun hakkında ne düşündüklerini öğrenmeliyim.

17 Nisan’da bağış alma şansım bitecek, o yüzden biraz bağışa da ihtiyacım var. Kendim için para biriktirmediğimi bilmeniz çok önemli. Bağış toplamak tüm proje için ihtiyacım olan şeylerin sadece bir parçası. Bunu sadece çevirilere ihtiyacım olduğu için yapıyorum, maalesef Türkçe’yi hatırlayamıyorum (şu anda yeniden öğreniyor olsam da). Aynı zamanda projeme düzgün bir şekilde başlayabilmek ve kaliteli bir sonuç elde edebilmek için teknik şeylere de ihtiyacım var. Her şeyi kendi paramla karşılayamayacağımı biliyorum ve İtalya’da kendime bir yapımcı bulamıyorum. O yüzden, katkıda bulunmanın bir diğer yolu da bağışta bulunmak: http://it.ulule.com/mi-piace-lalba/ (İngilizce seçeneği sayfanın sağ üst köşesinde mevcut.)

 

Türkiye’ye gelmeyi düşünüyor musunuz? Dökümanların çoğu Türkçe olduğu için gelmeniz zorunlu gibi…

Bu da benim için büyük bir sorun. Türkiye’de hiç yaşamamış olsam da, Türk kanunlarına göre askeri görevimi yapmak zorundayım. Halbuki, İtalya’da bunu zaten yaptım. O yüzden 15 yaşımdan sonar Türkiye’ye hiç gelemedim. Bu yüzden insanlarla doğrudan tanışma şansım olmayacak ve bu benim için ve belgesel için büyük bir engel oluşturuyor.

Geçen aylarda geri dönmemi sağlayacak bir çözüm olduğunu duydum ancak bunu ancak abartılı bir miktar (doğru hatırlıyorsam 7000 euro civarında) para ödeyerek gerçekleştirebilirmişim. Bu bir çözüm olabilir ancak, şu anda o kadar para bulabilme şansım yok.

Çoğu belgeselin Türkçe olması elbette bir sorun, zaten bu yüzden çok fazla çeviriye ihtiyacım var! Ama bu belgeselim babamın hikayesi üzerine olmayacağını unutmamalısınız, bu bir baba ve oğul arasındaki ilişkiyi anlatacak. İşler yolunda giderse, sadece onun yarattığı figür ve onun hikayesi hakkında da bir belgesel yapmayı planlıyorum.

Gördüğünüz üzere her şey aslında parayla alakalı… Burada normal bir işim, ailem var ve büyük bütçelerim yok. Türkiye’ye seyahat edebilmek (ve buradaki işimi bir süreliğine bırakmak) adına askerlik hizmeti için gerekli olan paraya sahip olsaydım hiçbir sorunum olmazdı. Ama önemli değil, diğer herkes gibi yapacağım ben de, kendi gücüm ve ailemin desteğiyle belgeselimi çekeceğim, çünkü bunu kendim için yapıyorum.

 

Babanızın1977  yılında çeviri Ödülü kazandığı ve çoksatar olan Gombrich’in “Sanatın Öyküsü”, uzun bir süredir Remzi Yayınları’nda başka çevirmenlerin (ki yayınevi sahiplerinin ismi) adıyla yayınlanıyor. Gerekçe ise çevirinin günümüzde yetersiz olduğu ve revize edilmesi gerektiği sanınırım. Bundan haberiniz var mı? Yayınevi size ulaştı mı?

Bu konu hakkında çok bilgim yok ancak Türkiye’de babamın da yakın arkadaşı olan ve yayıncılar ile iletişimi takip eden bir avukatımız var. Babamın bu çeviri için bir ödül kazanmış olması önemli. Bilmediğim gerçekler hakkında konuşmak istemiyorum. Ama söyleyebileceğim tek şey çeviri çeviridir. Dün ya da bugün farketmez. Sanat, sanattır. 1977 yılındaki bir çeviri her zaman geçerlidir. Kitabın orjinalinde herhangi bir kelime değişmediyse, ödül kazanan çevirisi bugün bile kazanmaya devam edecektir.

 

Bedrettin Cömert Belgeseli’ne destek vermek isteyenlerin Türkiye’de iletişim kuracağı isimler var mı? Yoksa sadece sosyal medya üzerinden mi iletişim mümkün?

Şu an için tek bağlantı benim. Belgesel hakkındaki her habere sosyal medyadan ve resmi sitemizden ulaşabilinir: www.mipiacelalba.it 

Güvendiğim tek kişi, benim için bağlantıları takip eden avukatımız ve aile dostumuz Yüksel Ersoy. Onunla iletişime geçmek isteyenler önce bana ulaşabilirler.

Türk medyası ve gazeteleri ile bağlantı kurmaya çalışıyorum. Daha yolun başındayım ama işler burada, İtalya’da bile ilerlemeye başladı. 26 Nisan’da Roma’da insan hakları üzerine bir etkinliğe katılacağım ve projem hakkında konuşacağım. Türk elçiliğinde Türk gazetecilere bunu yayacak bir bağlantım olduğu için bu haber Türkiye’ye de ulaşacaktır. 

 

Başta Hacettepe olmak üzere üniversitelerden destek için bir temasınız oldu mu?

Evet. Hacettepe’deki ve Ankara elçiliğindeki İtalyan kültür Derneği’ndeki bazı profesörlere ulaşmaya çalıştım. Hatta burada, Roma’daki Türk Kültür Enstitüsü’ndekilere ulaşmayı bile denedim. Ama sonuç çıkmadı. Bazı profesörler bana cevap verebilirdi ama hepsine ulaşamadım.

Yüksel Ersoy, bana belgeselde yardım edebilecek Ankara’daki isimlerin bağlantısını takip ediyor, etkileşimler nasıl olacak göreceğiz.

Gerçek desteğin Türk gazetecilerden, babamın hikayesinin içinde yer almış diğer insanlardan, yakın arkadaşlardan, belgeselimin fragmanını görüp bana yardım etmekten mutlu olacağını söyleyen herkesten geleceğini farkettim.

 

Ayrıca bu belgelele desteği güçlendirecek bir Bedrettin Cömert Sempozyumu düşünülebilir. Örneğin Mimar Sinan Üniversitesi’nde…

Çok çok fazla şey yapmak isterim, yemin ederim. Ancak her şeyi adım adım yapmalıyım. Başarmak istediğim ilk şey belgeselim. Ve Türkiye’ye  geri dönebilmek için askeri hizmet sorununa bir çözüm bulmalıyım. Sadece belgeler toplamak ya da röportajlar yapmak için değil, çünkü orası doğduğum yer. Orası kültürümün bir parçası ve bunu özlüyorum. Annem artık yaşamadığı ve benimle babam ve kökenlerim hakkında konuşamadığı için daha da çok özlüyorum. Ama en çok, gerçekten gerçekten yemekleri çok özlüyorum! 

Gelecekte, doğru bağlantılar kurabilirsem, sempozyum projelerim ya da benzeri şeyler olur elbette. Harika olur. 

Karımı ve oğlumu Ankara’ya götürmeyi, eskiden yaşadığım yeri göstermeyi, Türk insanı ve kültürünü anlatmayı çok isterim. Bu da amaçlarımdan biri.

 

İleri Haber’de röportajınız yayınlandıktan sonra, size Türkiye basınıdan ulaşan oldu mu?

Şimdilik hayır. Röportaj yayınlandıktan iki gün sonar o kadar çok bağlantı ve mail aldım ki sürekli bilgisayarımdan ya da akıllı telefonumdan insanlara cevap veriyordum! Ancak yeni bir röportaj için hiçbir gazeteci iletişime geçmedi.

Buradan, Roma’dan projenin Türkiye’deki etkisini görmek çok zor. Babamın her zaman harika bir adam, harika bir yazar ve profesör olduğunu düşündüm. Ancak Türkiye’deki insanları ne kadar etkilediğini ve hala etkiliyor olduğunu farkedememiştim.

Hiçbir şey şans eseri olmaz. Babam hakkında daha çok şey bilme arzum hayatımda yeni kapılar açacaktır. Film yapmak ve yaratıcılık gibi sevdiğim şeyleri yapma şansı verecektir.

Ve bu Bedrettin Cömert’in mirasıdır: bana yaşayacak, araştıracak ve yaratacak bir şey bıraktı.

Daha fazla yazı yok
2024-03-29 07:05:52