2019 yılı Avrupa Film Ödülleri bu akşam Berlin’de düzenlenen törenle sahiplerini bulacak. Yunanistan’ın Tuhaf Dalga akımını başlatan ve uluslararası bir yönetmen olarak başarı kazanan Yorgos Lanthimos’un Sarayın Gözdesi / The Favourite’ı Avrupa Film Ödülleri’nin en güçlü adayı. Akademi üyeleri arasında yer alan profesyonellerden oluşan jürinin belirlediği Mükemmeliyet Ödülleri’nin hemen hepsini topladı! Sarayın Gözdesi gecenin gözdesi de olabilir, ancak 42 yıl önceki bir tecavüzün hesabını hâlâ vermediği için her gündeme geldiğinde protesto edilen Roman Polanski’nin An Officer and a Spy / J’accuse ile meslektaşlarından büyük destek görmesi de mümkün.
1977 yılında 13 yaşında bir kız çocuğuna uyuşturucu vererek yasadışı ilişkiye girme (dönemin ABD yasalarına göre tecavüz sayılmıyordu) suçu işleyen Polanski, suçunu kabul etmiş, sadece 42 gün hapis yatmış, yargıcın daha yüksek ceza vermesinden korktuğu için Avrupa’ya kaçmıştı. Zaman aşımına girmeyen bu suçtan dolayı 2009 yılında Zürich’te tutuklanan Polanski’ye Avrupa’da adeta siyasi sığınmacı muamelesi yapıldı. Polanski ise ABD’deki yargıçları yozlaşmış olmakla suçluyor ve yeterince ceza çektiğini iddia ediyor. Avukatının ABD’de mahkemeleriyle anlaşma yapma girişimleri sonuçsuz kaldı.
2010 yapımı Hayalet Yazar / Ghost Writer dünya prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı, FIPRESCI’nin yılın en iyi filmine verdiği Grand Prix’yi ve Avrupa Film Ödüllerini Film, Yönetmen ve Senarist dahil altı dalda kazandı. Vasat üstü bir film olan Hayalet Yazar aracılığıyla Polanski etrafında örülen dayanışma duvarı bu yıl da J’accuse’ün Venedik Film Festivali’nde yarışması, FIPRESCI ve Jüri Özel ödüllerini kazanmasıyla devam etti. Jüri Başkanı Lucrecia Martel’in ödül kazanırsa Polanski’nin elini sıkmayacağını belirtmesiyle başlayan tartışma bu kez eskisinden daha büyüktü ve protestolar arttı. Hakkında başka tecavüz iddiaları da bulunan 86 yaşındaki Polanski, doğduğu ülke Polonya’nın ünlü sinema okulu Lodz’a yapacağı ziyareti iptal etmek zorunda kaldı.
Polanski’nin iyi bir sinemacı olması ve iyi filmler yapmasının onun işlediği bir suçtan dolayı cezasız kalmasını sağlaması adil değil. Çocuk yaşta Holocaust’tan sağ kurtulması ve eşinin cinayete kurban gitmesi de üne kavuşturacağı vaadiyle çocuk yaşta biriyle ona uyuşturucu vererek ilişkiye girmesinin bahanesi değil. Cezasızlık erkeklerin, hele bir şekilde iktidar sahibi olanların cüretini arttırıyor. Belki Roman Polanski zamanında cezasını çekseydi Harvey Weinstein ve emsalleri ayaklarını denk alırlardı… Kadınlar ve çocuklar da istismardan biraz daha korunmuş olurdu… Politik olan sadece kadın cinayetleri değil, kadın istismarı kendine her şeyi hak gören bir ataerkil iktidar sorunu.
Nitekim yaptığı Dreyfus Davası’nı konu alan bir film yapması bile bir tür meydan okuma. 13 yaşında bir çocuğu uyuşturup ona tecavüz etmesini hak ettiği biçimde cezalandırmak isteyen yargıçların Yahudi düşmanı olduğunu ima edip duruyor yıllardır. Yahudi olduğu için haksız yere vatana ihanetle suçlanan bir Fransız ordusu subayının suçsuzluğu ortaya çıkınca başta L’Aurore gazetesinde yayınlanan İtham Ediyorum başlıklı makaleyi yazan Emile Zola olmak üzere dönemin aydınlarının öfkeli kalabalıkların saldırısına uğramasına dek varan bir olaylar dizisidir Dreyfus Davası. Üç kere yargılanıp aklanan Dreyfus’u ordu ‘affeder’ ve madalya verir! J’accuse’ün İngilizce adı Taylor Hackford’ın klasikleşmiş Subay ve Centilmen / An Officer and a Gentleman filmine bir gönderme. Belli ki ünlü yönetmenin en iyi savunma saldırıdır taktiğinden yola çıkan bir mağduriyet beyanı ve / veya intikam hamlesi. Adalet savunucuları da Polanski’yi ‘itham ediyor’ zaten, ‘yönetmen ve tecavüzcü’ olarak!
Polanski’nin ismi Avrupa Film Akademisi konuk listesinde yok… Oysa bu akşam ödül kazanması kuvvetle muhtemel. Ancak bu ödül film hak ettiği için mi yoksa bu dayanaksız dayanışma yüzünden mi verilecek, kesin olarak bilemeyeceğiz. Lars von Trier de Nazileri anladığını söylediği için Cannes Film Festivali’nden kovulduğunda aynı dayanışma onun etrafında da oluşmuş ve Melancholia ödüllere boğulmuştu. Baskıcı siyasi rejimler ve ideolojiler devreye girdiğinde elbette sinema sanatının özgürce icra edilmesi için duyarlılık gösterilir… Öte yandan yönetmenleri değil filmleri, sinema sanatını dikkate alma ilkesi uygulandığında Polanski ve Von Trier’in tam da hedefe alındıklarında ‘bu kadar iyi’ filmler yapmış olmaları olağanüstü bir rastlantı değil mi?
Kadınların sinemasının yetersiz temsil edilmesine ise şimdilik çare yok. Akademi üyelerinin oyları böyle… Sinema dışı tartışmaların gölgesinin Avrupa Film Ödülleri’nin üzerine düşmesi üzücü bir durum ama genel olarak filmlere bakınca sinemaseverlerin keyfi yerine geliyor.
Avrupa Filmi
An Officer and a Spy – Roman Polanski (France/Italy)
Sefiller / Les Misérables – Ladj Ly (France)
Acı ve Zafer / Pain and Glory – Pedro Almodóvar (Spain)
Oyun Bozan / System Crasher – Nora Fingscheidt (Germany)
Sarayın Gözdesi / The Favourite – Yorgos Lanthimos (UK/Ireland)
Hain / The Traitor – Marco Bellocchio (Italy/France/Germany/Brazil)
Avrupalı Yönetmen
Pedro Almodóvar – Acı ve Zafer
Marco Bellocchio – Hain
Yorgos Lanthimos – Sarayın Gözdesi
Roman Polanski – An Officer and a Spy
Céline Sciamma – Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi / Portrait of a Lady on Fire (France)
Avrupa Belgeseli
For Sama – Waad Al Khateab, Edward Watts (UK/US)
Bal Ülkesi / Honeyland – Tamara Kotevska, Ljubomir Stefanov (North Macedonia)
Putin’s Witnesses – Vitaly Mansky (Latvia/Switzerland/Czech Republic)
Selfie – Agostino Ferrente (France/Italy)
The Disappearance of My Mother – Beniamino Barrese (Italy/US)
Avrupalı Aktris
Olivia Colman – Sarayın Gözdesi
Trine Dyrholm – Queen of Hearts (Denmark)
Adèle Haenel, Noémie Merlant – Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi
Viktoria Miroshnichenko – Uzun Kız / Beanpole (Russia)
Helena Zengel – Oyun Bozan
Avrupalı Aktör
Antonio Banderas – Acı ve Zafer
Jean Dujardin – An Officer and a Spy
Pierfrancesco Favino – Hain
Levan Gelbakhiani – Ve Sonra Dans Ettik / And Then We Danced (Sweden/Georgia/France)
Alexander Scheer – Gundermann Germany)
Ingvar E. Sigurdsson – A White, White Day (Iceland/Denmark/Sweden)
Avrupa Senaryosu
Pedro Almodóvar – Acı ve Zafer
Marco Bellocchio, Valia Santella, Ludovica Rampoldi – Hain
Robert Harris, Roman Polanski – An Officer and a Spy
Ladj Ly, Giordano Gederlini, Alexis Manenti – Sefiller
Céline Sciamma – Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi
Avrupa Komedisi
Ditte & Louise – Niclas Bendixen (Denmark)
Tel Aviv on Fire – Sameh Zoabi (Luxembourg/France/Israel/Belgium)
Sarayın Gözdesi – Yorgos Lanthimos
Uzun Metrajlı Avrupa Animasyonu
Buñuel in the Labyrinth of the Turtles – Salvador Simó (Spain/Netherlands)
I Lost My Body – Jérémy Clapin (France)
Marona’s Fantastic Tale – Anca Damian (Romania/France/Belgium)
The Swallows of Kabul – Zabou Breitman, Éléa Gobbé-Mévellec (France/Luxembourg/Switzerland)
Avrupa Keşif Ödülü – Prix FIPRESCI
ANIARA – Pella Kågerman, Hugo Lilja (Sweden)
Atlantics – Mati Diop (France/Senegal/Belgium)
Blind Spot – Tuva Novotny (Norway)
Irina – Nadejda Koseva (Bulgaria)
Les Misérables – Ladj Ly
Ray & Liz – Richard Billingham (UK)
Avrupa Kısa Filmi
Dogs Barking at Birds – Leonor Teles (Portugal)
Reconstruction – Jiří Havlíček, Ondřej Novák (Czech Republic)
The Christmas Gift – Bogdan Mureşanu (Romania/Spain)
The Marvelous Misadventures of the Stone Lady – Gabriel Abrantes (France/Portugal)
Watermelon Juice – Irene Moray (Spain)