Mitolojiler başlıklı 3.Mardin Bienali ertelendi. Mardin Sinema Derneği, Döne Otyam, Ferhat Özgür, Fırat Arapoğlu, Mehmet Baran, Sait Tunç, Mesut Alp, Fikret Atay, Hakan Irmak, Ferhat Satıcı, Hülya Özdemir, Claudia Segura Campins,Canan Budak, Can Bulgu’nun imzalarını taşıyan mektubu yayınlıyoruz.

 

“Mitolojiler” konseptli 3. Mardin Bienali’ni coğrafyamızdaki halkların yaşadığı acılar nedeniyle ileri bir tarihe erteliyoruz. Sanat susmaz, susmayacak ancak vakit çocuk çığlıklarını duymanın vaktidir.

Bizler 3. Uluslararası Mardin Bienali Ekibi olarak, Mezopotamya ve Anadolu arasında önemli bir kesişim ve etkileşim alanı olan Mardin’de, “Mitolojiler” konseptiyle, iki uygarlığın ortak belleğini antik çağlarda olduğu gibi dünyanın her köşesiyle harmanlayıp, yeni sentez işlerle yaşadığımız bin yılın sorumluluğunu yerine getirip, o şehirlerin, o ülkelerin sınırlarını aşan akıl almaz renk ve zenginlikteki kültür denizine kendimizce birkaç damla katmak istemiştik. Bunu yapmaya çalıştığımız dönemde, Mezopotamya’nın içinde bulunduğu süreç oldukça manidardı.

Son derece ciddi gelişmelerin yaşandığı bu süreçte, sadece belirli coğrafyaların yeniden haritalandırılmasına değil, halkların geleceklerini belirleyecek bir döneme şahit olmaktaydık. Bunun için Kobanê kuşatmasına ya da Êzidîlere yapılan saldırılara, Êzidî halkının karşı karşıya geldiklerine bakmak yeterli. Biliyorduk; birileri Mezopotamya ovasını kan deryasına boyarken, birileri Babil Kulesini inşa ediyordu; birileri insanları, evlerini ve düşlerini talan ederken, birileri de yazıyı icat ediyor ve büyük tapınakların duvarlarına mitolojileri resmediyordu.

Karanlık ne kadar barbarca ve zulümle gelirse gelsin, ışık her zaman ‘’bu topraklarda’’ vardı ve kendini korkusuzca karanlığın önüne attı. Aydınlığın kendini ilk var ettiği alan da hep sanat oldu. Umudun bitti dendiği yerde ışık sanatla var oluyordu.

Biz Uluslararası Mardin Bienali, “Mitolojiler” ile bunun en doğru zaman olduğunu düşündük. Karanlığın en barbarca kendini dayattığı bu günlerde sanat ile bir çığlık, bir mum yakmak istedik, Mezopotamya’nın Kuzeyinden veya Anadolunun Güneydoğusundan… Çığlığımız “ışık var” demek, çığlığımız “mitolojiler yaşıyor” demek, çığlığımız “yarın birlikte daha güzel olabilir” demek ve çığlığımız “sanat ile daha güçlü, daha güzel olabilir” demekti. Lakin çığlığımız korkusuzca kendini bu ana kadar getirirken bizim sesimizden, bizim çığlığımızdan daha büyük bir ses duymaya başladık. Bu çığlığın adı Kobanê, bu çığlığın adı Şengal… Bu çığlığın adı vicdanın barbarlık karşısındaki duruşu. Bu çığlık, bu topraklarda yaşayan herkesin yüreğinde kanayan yara. Korkmuyoruz, inanıyoruz ve umutluyuz.

17 Ekim-17 Kasım tarihleri arasında yapmayı planladığımız 3.Mardin Bienalini yanı başımızda vuku bulan acıların görülmesi ve duyulması için erteliyoruz.

Sanatçılarımızın ve Mardin halkının desteği hep bizimle oldu ve olmaya devam edecek. Çok yakın bir gelecekte çocukların değil sanatın çığlığıyla bir arada olacağız…

 

Daha fazla yazı yok
2024-03-19 08:45:02