2018 yılında Türkiye’de 440 kadın erkeklerin şiddetine maruz kalarak öldürüldü. Kabataş’taki Kahve Dünyası’nın yer aldığı binanın yan cephesi (Yan Köşe) bugünlerde Vahit Tuna’nın bu şiddeti eleştirdiği 440 tane topuklu siyah kadın ayakkabısından oluşan “İsimsiz” adlı işle dikkat çekiyor. Kadına şiddeti gündeme getirdiği için övgü toplayan çalışma, ölen kadınların isimlerini vermediği, kadınların isimlerini vermezken sanatçının adının duvarda yer aldığı, her kadını birer topuklu ayakkabı ile resmederek sadece belli bir sınıfı temsil ettiği gibi nedenlerle eleştiriliyor.
‘’Sanat üretiminde erk, iktidar, iktidarla hesaplaşma ve ona göre pozisyon alma konularına odaklanan sanatçı (bu işinde), bugün her üç kadından birinin fiziksel ya da cinsel şiddet mağduru olduğu bir dünyada şiddetin, özellikle de bu coğrafyaya ait şiddet olgusunun temellerine bakıyor’’ cümleleriyle tariflenen Vahit Tuna imzalı “İsimsiz” adlı çalışmaya dair en ağır eleştirinin sahibi 5harfliler sitesinden Pınar Üzeltüzenci… Üzeltüzenci, Tuna’yı şu sözlerle eleştiriyor:
“İktidarla hesaplaşmayı kendine dert eden biri, 440 kadını isimsiz bir kalabalığa indirgerken, kendi ismini gururla sergilemekte nasıl beis görmez. Resmi tarih gibi resmi sanat tarihi de beyaz heteroseksüel erkeklerin kendi açılarından, istedikleri gibi romantize ederek anlattıkları hikayelerle dolu. İnci Küpeli Kız, Sedirde Uzanan Kadın, Ormanda Yürüyen Hizmetçi vs. binlerce tabloya modellik yapmış, esere konu olmuş, hikayeye ‘ilham vermiş’ isimsiz kadın var; kendi hikayelerini anlatmalarına izin verilmemiş, isimleri hatırlanmayan, kendilerini resimleyen erkeklerin şaşalı adları vasıtasıyla hatırlanan kadınlar. Erkekler tarafından bedenleri, kıyafetleri ve duruşları normatif cinsiyet kalıplarıyla temsil edilmiş kadınlar. Geçtiğimiz hafta da işte, öldürülenlerin isimlerini değil, özellikle topuklu olarak seçilen 440 çift ayakkabı vasıtasıyla cinsiyetlerinin altını çizme gereği duyan bir beyaz erkek daha tarihe geçti.
“Sanat camiası içinde nasıl alkış bulabiliyor?”
“Kabataş’taki duvara itinayla ve eşit aralıklarla dizilen topuklu siyah ayakkabılar ise “hazır ol!”da bir orduyu hatırlatıyor bana; bir erkek tarafından hizaya konmuş, düzen ve bürokrasiyi imleyen bir dizin bu. Eserin 440 kadını zaten isimsiz kılan ve bu yüzden öldürülmelerine yol açan dünyayla aynı fikirde olmasına akıl sır erdiremiyorum. Kadınların cinsel, ekonomik, sınıfsal, duygulanımsal, yaşamsal farklılıklarının ‘siyah ve topuklu’ ayakkabılar vasıtasıyla dümdüz edilmesine, onların isimlerinin değil, sanatçının isminin her yerde konuşulmasına içerliyorum. Neden özellikle belirli bir sınıfsal ve simgesel alanı kapsayan bu tip bir ayakkabı seçildi diye sormadan edemiyorum. Bu görünmez hiyerarşiler nasıl oluyor da projenin konuşulduğu masalarda destek, sonra da sanat camiası içinde alkış bulabiliyor? İtirazı geçtim, en ufak bir eleştirinin bile sesi nasıl olur da çıkmıyor?”
“Sadece belli bir sınıf kadını temsil ediyor”
Vahit Tuna’nın Yan Köşe‘deki İsimsiz adlı yerleştirmesi topuklu ayakkabılarla belirli bir sınıfa ait kadını işaret ettiği ve aynı yerde bundan iki yıl önce yer alan Nermin Er‘in Tek Göz Oda isimli yerleştirmesine benzerliği nedeniyle de eleştirilerin hedefinde. Tek Göz Oda‘da da 25x35cm büyüklüğündeki kuş evleri, benzer bir düzen içinde yerleştirilmiş ve şehir yaşamında artık alan bırakmadığımız kuşlara dikkat çekiyordu.
İLGİLİ HABERLER
“Kadın düşmanlarının filmleri gösterilmesin, şarkıları çalınmasın!”
sanatatak.com/view/kadin-cinayetleri-artarken-kadin-cinayeti-haberleri-azaliyor