A password will be e-mailed to you.

Türkiye sinemasının Altın Palmiye ödüllü yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ın “Babamın Dünyası” adlı fotoğraf sergisi Dirimart Nişantaşı Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergi, Ceylan’ın hayatının kahramanı olarak düşündüğüm babası Mehmet Emin Ceylan’ın fotoğraflarından oluşuyor. Fotoğraflardaki kişide bir ömür boyu hem bu dünya hem de insan muammasını anlama arayışı var. Yaş almış bir yeryüzü insanının bütün olup biteni kavrama isteği. Bu yeryüzü bahçesinde değimli ki bir kere var olmaya görelim, gelip gitmenin ve var olmanın dayanılmaz anlam arayışı her seferinde gelip bizi bulur. Tıpkı Mehmet Emin Ceylan’ın bakışlarında hayat bulduğu gibi.

Ziraat fakültesini bitirdikten sonra devletin açtığı İngilizce kursuyla Amerika’ya giden daha sonra ailesiyle birlikte İstanbul Yeşilköy’de bir müddet yaşadıktan sonra bundan sonraki hayatını Çanakkale’nin Yenice ilçesinde yani taşrada sürdürmek isteyen bir insanın kendine özgü dünyasının izleri görülüyor fotoğraflarda.

Bütün bu hayat deneyimiyle beraber taşranın kattıklarının da şimdide yansıması bakışlarında kendisini gösteriyor. Taşranın, taşralı olmanın havasıyla, kuşuyla, börtü böceğiyle, rüzgârıyla, insanıyla birlikte kazanılan bir dünya ve yaşama deneyimi. Bu deneyim sonucunda edinilen saflığın, sükûnetin, iyiliğin yıllar içinde daha da olgunlaşması. Ki her taşralıda bulunmaz demeyi de unutmadan geçmeyelim. Ancak taşra sıkıntısının ne demek olduğunu, bu sıkıntıyı mistik bir hale büründürebilenlerin anlayabileceği bir şey. Biraz da taşralı olmak öyle değil midir? Geçmek bilmeyen zamanlarda kendimize ve dünyaya karşı sessizce sorduğumuz sorulardır. Anlamını da yine doğaya ve kendimize bakarak bulmaya çalıştığımız geniş zamanların mistisizmi. Bu mistisizmden payını almış mistik bakışlara sahip Mehmet Emin Ceylan. Kendi içine, özüne ve derinliklerine doğru eğilen bir dünyanın yansıması var duruşunda.

İlk önce taşradaki evinin penceresinden uzaklara bakarken görüyoruz Ceylan’ı. Daha sonra günün yorgunluğunu mütevazı olarak döşemiş olduğu bir odada yer edinen somyada otururken ve savrulan tüllere doğru bakarken kendini gösteriyor bu bakış. Oradan da yine uzaklara veya iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Sanki koca bir ömrü tartar gibi. Bir başka fotoğrafta taşradan çıkıp Yeditepeli kentin soğuk ve karlı bir gününde Galata Köprüsü’nde görüyoruz. Martıların, vapurun ve denizin eşlik ettiği karede Ceylan o bakıştan hiçbir şey kaybetmemiş gibi yine uzaklara hep uzaklara bakıyor.

Başka bir fotoğrafta ise yüzüstü boylu boyunca uzandığı toprakta avuçlarını sıkarken tanık oluyoruz. Sonra bize sırtı dönük tren katarına bakarken, film şeridi gibi geçen koca bir hayatın muhasebesini yapıyor sanki. Sonra soluklanmak istiyor. Bu kadar arayıştan, geri dönüşler ve tartmalardan sonra günün belki de hayatın yorgunluğu çöküyor üzerine. Yatakta uyumaya hazırlanırken de o bakışlar bizi gelip yakalıyor. En nihayetinde insan ve evren muammasını anlama arayışı son nefesine kadar peşini bırakmayacağa benziyor.

Bu kez fotoğrafların başrolünde

Usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın “Koza”, “Kasaba” ve “Mayıs Sıkıntısı” filmlerinin başrolünde izlediğimiz Mehmet Emin Ceylan bu kez yönetmenin çektiği fotoğrafların başrolünde kendisini gösteriyor. O filmleri izleyenlerin çok daha yabancısı olmadığı bir insanın bu kez fotoğraflar yoluyla hayatımıza girmesine tanık oluyoruz. Bize en iyi bildiği yerden taşradan bakıyor. Kimi fotoğraflarda kentte görünse dahi. Bu fotoğraflardaki kişinin kentleri de kötü anlamda taşraya çevirdiğimiz şu dönemlerde bize söyleyecekleri var sanırım. Yoksa Nuri Bilge Ceylan, bu fotoğrafları sergileme ihtiyacı neden duysun ki?

Her sanatsal işte olduğu gibi Nuri Bilge Ceylan da “Babamın Dünyası” adlı sergideki fotoğrafları sanatseverlerle buluştururken, bize ve kendisine şunları demek istiyor: Tanıl Bora’nın İletişim Yayınlarından çıkan “Taşraya Bakmak” adlı derleme kitabının sunuş kısmında belirttiği türden bir karşıtlıkla söylüyor. Ne diyordu Bora? “Nuri Bilge Ceylan da filmleriyle bakıyor ‘yiten’ taşraya. Hem taşrada/taşradan yitip gidene, hem kalıcı, ‘evrensel’ olana… Aynı zamanda, -belki de asıl- taşra ile ‘merkezin’ / şehrin taşrayla yüzleşme/yüzleşmeme biçimlerine.” Ceylan bu kez babası Mehmet Emin Ceylan özelinde ‘yiten taşraya’ bakmıyor. Taşralı olmanın derin bilgisini aktarıyor. Babasının dünyasında kendisi için kalıcı olanın ne olduğunu bir kez daha sağlamlaştırma çabası içinde. Öte yandan filmlerinde olduğu gibi şehirlinin taşrayla ve taşralının da kendisiyle yüzleşmesini sağlıyor. Bu yüzleşmeyi; tevazulu, içten, dingin, huzurlu, esrarlı ve zengin bir hayatın portrelerini göstererek yapıyor.

İç dünyası, dünya bakışı ve taşra mefhumunun da katkısıyla mistik bir insan olarak düşündüğüm Mehmet Emin Ceylan’ı fotoğraflarda daha yakından görmek isterseniz 5 Mart’a kadar sergiyi gezebilirsiniz.

Daha fazla yazı yok
2024-11-21 19:06:36