A password will be e-mailed to you.

 

Alt.’ın tuğla tonozlarının altında alışılmadık bir kalabalık vardı. Evet, sanat dünyamızın bu yeni mekanı, tuğla duvarları, çevresindeki güzel restoranlar ve yabancı direktörüyle ilgiyi hak ediyor, ama iki hafta önceki açılışın bu kadar kalabalık olmasında yaz aylarının çoraklığı da etkili oldu sanıyorum.

Serginin açıldığı gün daha darbe teşebbüsü olmamıştı, İstanbul sandığımızdan kalabalıktı ve sanat dünyası iyi bir açılışa hasret kalmıştı… Gerçekten iyi bir açılıştı. Hayır, Kilimanjaro’da ikram edilen güzel şarapları kast etmiyorum; Alt’ın salonlarındaki işler… hepsi de göz ve zihin doldurucuydu.

Allora ve Calzadilla ile Marwa Arsanios‘un işlerinin de yer aldığı sergide, hem görselliği hem de içeriğiyle öne çıkan isim Ahmet Öğüt. Ahmet Öğüt, ‘adaletsizlik ve direniş’e gönderme yapan çalışmalarını ‘Tam Gün Devam’ başlığı altında toplamış. Hakikaten sadece Diğerleri Saldırırken, Altı Aylık ve Bakunin Barikatı adlı üç büyük işine bakıp, zamanın ruhuna uygun bir postdarbe yazısı kaleme almak mümkün. Ama ben, eserlerle ilk karşılaşma anımın izlenimlerine sadık kalmak istiyorum. Çünkü esas hedefim Altı Aylık adını taşıyan biraz hüzünlü, bolca ironik işe işaret etmek. Büyükçe bir duvarda kimileri ışıklı pek çok sanat mekanının tabelası bir araya gelmiş. Hepsinin ortak özelliği bir süre önce kapanmış ya da en azından kabuk değiştirip o ismi geride bırakmış olmaları. Müzeler, galeriler, vakıflar, kar amacı gütmeyen kurumlar ve sanatçı mekanları… Platform, Tanas, Non, Galeri Mana, Apartman Projesi, Ura, Hafriyat, Proje 4L, Elipsis, Diyarbakır Sanat Merkezi, Antrepo ve AKM… Söz konusu mekanların orijinal tabelalarını toplamaya çalışmış Ahmet Öğüt. Sanıyorum Hafriyat’ın büyük ve ışıklı tabelası, Karaköy’deki yerinde asılı duran orijinal tabela. Ama birçok tabelanın nerede olduğunu sahipleri bile bilmediği için, tıpkıları yapılmış ve ‘kapanmış sanat mekanları’ duvarında yerini öylece almış. Bir dönem yönettikleri kurumların isimleri o duvarda asılı duran iki kadın küratörü tam da derin derin işe bakarken yakalıyorum. ‘Ne düşünüyorsunuz?’ diye sorduğumda ‘hüzünlü’ diye yanıtlıyorlar. Belki biraz moral vermek için, ama daha çok hakikaten öyle düşündüğümden ‘Boşuna hüzünlenmeyin, bakın işte sanat tarihine geçmiş durumdasınız’ diyorum onlara. Fazla itiraz etmiyorlar…

Bütün bu kurumlar, Türkiye güncel sanat tarihinin son yirmi yılının önemli aktörlerinden bazıları. Bugünün ya da dünün aktif sanatçılarının pek çoğunun parçası olduğu işleri ağırladılar, bazılarının gerçekleşmesini sağladılar. Türkiye’de Platform’a uğramadan güncel sanat tarihi yazılabilir mi? Ya da Elipsis’den bahsetmeden 2010’ların fotoğrafı anlatılır mı? Dolayısıyla Ahmet Öğüt’ün işinde bir tür ‘anısına saygı’ durumu da var. Biraz da Türkiye’de herşeyde olduğu gibi sanat kurumlarında da egemen olan geçiciliğe dönük eleştiri. Bu geçicilik hali, hızlı bir dönüşüm ve buna bağlı olan bir misyonunu tamamlama halinden kaynaklandığında mutluluk verici bile olabilir. Ama bizde durum böyle değil gibi.

Bir süredir, neredeyse iki yıldır tüm sanat ve kültür ortamını kavuran bir kuraklık yaşanıyor.

Konserlerin, festivallerin, bienallerin yapılamaz olması halinden söz ediyorum. Altı Aylık’ın işaret ettiği geçiciliği, politik iklimin bir sonucu olan bu kuraklığa bağlamak mümkün değil bence. Mekanların geçiciliği Türkiye kültür ortamındaki sponsorların, yatırımcıların ve hatta bazen bizzat kurum yöneticilerinin geçiciliğinden kaynaklanıyor. Koleksiyoncuların kararsızlığına galeriler, sponsorların tedirginliğine sanat kurumları… ve hepsinin çaresizliğine sanatçılar dayanamıyor.

Neticede kimsenin kimseye uzun soluklu omuz veremediği bir geçicilik hali genel kural halini alıyor. İstisnalar ise madalyayı hak ediyor… Aslında güncel sanat ortamının dışında kalan ama aslında bu ortamın hazırlayıcıları olarak o sanat tarihinde mutlaka yer alacaklarını düşündüğüm, onca yıldır açık kalmayı başarmış galeriler de var Türkiye’de.

Türk modernlerine sonra çağdaşlarına hizmet etmiş bu galeriler onlu yıl dönümlerini kutluyorlar bir süredir. Belki Ahmet Öğüt, köpekbalıklarının kol gezdiği bir denizin direnişçileri olarak onların da bronz heykellerini yapar ileride bir gün…

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 12:23:30