A password will be e-mailed to you.

Ali Kazma’nın Arter’de süren Zamancı/Timemaker sergisini Murat Alat yazdı.

"Her şey ölçülmüş, büyük bir özenle yakalanmış.

Yapıtlarında bir saatin keskin hassasiyeti hissediliyor"

"Bize gösterdiği görüntülerin boşluklarını hayaletler dolduruyor

ve bunu yaparken de "boşluk" kavramının kendisini ortadan kaldırıyorlar.

Burada boşluk yoktur. Doluluğun tekrar vuku bulacağına dair bir vaat

ve doluluğun vuku bulduğunu gösteren işaret vardır"

Paul Ardenne*

 

 

Çoğu güncel sanat işine bakılıp "Bu da mı sanat?" denilen bir çağda Ali Kazma izleyicilerine "İşte bu sanat" dedirten videolar üretiyor. İzleyiciye gözardı edilemeyecek bir deneyim sunan bu işlerin anlamlarını sorgulamak elbette pek çok izleyicinin hissettiklerini görmezden gelmek demek; yine de şeytanın avukatlığına soyunup mevcut okumalardan farklı bir okuma geliştirilebilir ve bu deneyimin kendisini sorgulamaya açabiliriz.

Ali Kazma’nın Arter’de açtığı sergisinin adı bize birbirinden değişik konulardaki videolarının yapısına nüfus edebilmemiz için muazzam bir aralık açıyor. Ali Kazma kendini "Zamancı (Timemaker)" olarak tanımlıyor ve bu açıdan bakınca serginin girişinde karşımıza çıkan "Saat Ustası" isimli videoyla, kendi yaptığı arasında bir bağ kurmak mümkün oluyor.

Zaman, insan deneyimine ve düşüncesine verili olarak kabul edilse de zamanın nasıl temsil edildiği ve bizim onu nasıl algıladığımız ideoloji tarafından şekillendirilir. Günümüzde kullandığımız saat, mekanik yapısıyla, deneyimlediğimiz kaotik zamanı çizgisel ve ölçülebilir bir halde temsil eder. Saatler, dakikalar, saniyeler, saliseler… Sonsuza kadar kısalabilen aralıklar yine de zamanı tamamen kat etmeyi beceremezler. Hep arta kalan ölçülemeyen bir fazlalık vardır. Bu, temsil edilemeyen artık ise kendine "süre"de yer bulur. Her eylemin bir süresi vardır ve sürebirimlerle değil eylemin kendisiyle tanımlanır. Bir tamirci saati belirli bir süre içinde tamir eder, bu süre eylemin başlangıcıyla bitişi arasında geçen zamandır. Eylemin her tekrarı ise farklı sürelerde olur. Kimi sefer tamircinin kafası dağınıktır, belki hastadır, aletlerinden biri kırılır, saat çetin ceviz çıkmıştır ya da sadece aylaklık etmek ister. Her tamirin kendine ait bir süresi olmasının yanı sıra tamiri yapan kişiyle onu izleyen kişi için de geçen süre farklıdır. Benzer olaylar farklı kişiler tarafından farklı sürelerde deneyimlenir. Ali Kazma tıpkı bir saat gibi konusu ne olursa olsun ele aldığı eylemin kendini açığa çıkardığı kaotik süreyi parçalara böler, dakikalar arasına sıkışmış ölçülemeyen boşlukları kesmeler arasında yok etmeye çalışır ve birbirinden farklı sürelerde gerçekleşen ve deneyimlenen saat tamiri, araba üretimi, dövme yapımı ya da disipline edilmiş bedenlerin inşası gibi farklı eylemleri beş ila on dakika civarındaki videolara dönüştürür.

Bu bir zamancının işidir.

Ali Kazma’nın konu aldığı eylemlerden çıkardığı boşluklar ilk bakışta hiçbir işe yaramayan, belki sıkıcı olduğunu düşündüğü ve süreç üzerinde bir etkisi olmadığına karar verdiği anlardır. Birden çok videosuna konu olan sınai üretim süreçlerinin de temel amacı üretimde boşluğu yok etmek ve üretim süresine müdahale eden öngörülemez, insani faktörleri makineleşme ile minimuma indirip üretimi planlanabilen asgari bir zamanda sabitlemektir. Büyük makineler, dişliler, bantlar, robotlar, bilgisayarlar, hepsi de bu ele geçmez boşluğu ezip dizginlemeye çalışır. Ama iş kazaları, tekrar edip duran hareketlerin sıkıcılığı, makinelerin kaotikliği ya da sigara aralarındaki ufak muhabbetler de bu sürece dair anlardır. Öngörülemez, planlanamazlar, kararsızdırlar. Bunlara denk gelip kayıt altına almak şansa bağlıdır, kolay kolay kendilerini imaja teslim etmezler ve kaydedildiklerinde bile onları tekil kılan öğeleri imgenin dışında bırakırlar; bu yüzden de iktidarın her şeyi gören gözünden sürekli kaçar ve ona karşı bir tehlike teşkil ederler.

Ali Kazma’nın videolarının kısa ama pek de naif olmayan başlıkları altında konu alınan eylemi oluşturan jestler, eşyalar, insanlar, mekanlar organize edilir. Saat tamircisine dair kadraja giren her şey artık o saatin tamir edilmesi etrafında örülmüş ağa takılır. Benzer bir şekilde "Ev" isimli videoda bir sanatçının içinde yaşadığı mekanı kayıt altına almaya çalışırken o mekanda bulunan her şey artık o sanatçının kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Evet, Ali Kazma’nın da sergi için hazırlanan katalogda alıntılanmış bir röportajında dediği gibi bu başlıklar bir ansiklopedi maddesi gibi açımlanmaz ancak açığa çıkan şey de bir şiir değildir. Şiirde imgeler bir merkezkaç kuvvetiyle savrulur, Ali Kazma’nın videolarında ise her şey bir çekim kuvvetiyle birbirine eklemlenir. Bir amaca hizmet etmeyen ya da tesadüfi hiçbir şey yoktur. Ali Kazma tesadüfleri, hataları, kusurları ya da bir fabrika işçisinin aylaklıklarını da çekebilir ancak kendi videosunu hazırlarkenki kusursuzluğu, dahası bu olağandışı durumları bile bir sürecin parçası olarak organize etmesi onlardaki düzen bozucu nüveyi bertaraf eder. Kadraja giren her an tıpkı “OK” adlı işinde noter memurunun yaptığına benzer bir jestle damgalanıp o videonun etrafında örülen söylemin bir parçası haline gelir.

Yine  sergi kataloğundaki başka bir röportajında Ali Kazma "Sanatsal zaman, zamanın karadeliğini ‘tamir eder’ ona biçim verir; böylelikle hakkında konuşabilmeye başlarız" der. Halbuki, bunun aksi de iddia edilebilir. Kara delikleri üzerlerine konuşulur hale getirip kat etmek iktidarın söylem üretme mekanizmasının işidir.

Foucault "Kliniğin Tarihi”nde tıbbi söylemin ve buna bağlı olarak iktidarın, nasıl insanın karanlık bedeni kat kat açıp, parça parça adlandırılarak ve haritalanarak etin derinliklerinde kurulduğunu anlatır. Ali Kazma da tıpkı bir cerrah ya da kasap gibi kendine seçtiği konuyu özenle ufak ufak  keser, kasabın eti sinirlerinden ayırdığı gibi ondaki  işe yaramadığını düşündüğü kısımları ayıklar ve onu yeniden dikip bir söylem olarak kurgular.

Kara delik metaforundan devam edecek olursak iktidarın bu her yeri kaplamaya çalışan söylemsel stratejilerinin karşısında sanatı, söylemler tarafından kapatılamayan ama sürekli olarak üzeri örtülmeye çalışılan karadeliklerin peçesini açmayı deneyen bir taktikler bütünü olarak tanımlayabiliriz.

Her şeyin bir anlama sahip olduğu ve bir işe koşulduğu, bir işe yaramayan şeylerin ise değersiz olduğu modern dünyada anlamsız bir fazlalık olarak boşluk, makinanın çarklarını bozar. Sadece üretimde değil, gündelik hayatın düzenlenmesinde de boşluğa karşı topyekün bir savaş vardır. Bu uğurda çalışmaya ayrılmamış her an eğlenceyle, turizmle, hobilerle, sporla, kişisel gelişimle, hatta ertesi gün azami verimle tekrar çalışabilmek amacıyla dinlenmeyle kapatılmaya çalışılır. Hedef aylaklığa ve can sıkıntısına yer bırakmadan her anın dolu dolu yaşandığı bir hayatın üretilmesidir. Ali Kazma’nın videoları da benzer şekilde sıkıntıya yer vermez, bir ahenk içinde işlenmiş ardı ardına gelen imgeler izleyiciyi içine alır. Gözünüzü kaçırıp aylaklık da edemezsiniz her an bir şey kaçabilir. Artık işe tutulmuşsunuzdur. Bu videolar boşluğun ve bu boşluğun açığa çıkardığı sıkıntının üzerinin kapatılma çabasıysa, bunların karşısına Andy Warhol’un sekiz saat boyunca tek bir kamera açısından Empire States binasının tepesini gösterdiği "Empire (1964)" filmini koyabiliriz. Ali Kazma’nın videolarında kendine yer bulamayan sıkıntı Empire’da kendini tüm gücüyle gösterir. İzleyiciye seyirlik olarak neredeyse alelade bir fotoğraftan bile az şey sunan bu film tıpkı Becket’in "Godot’yu Beklerken"de yaptığı gibi işin anlamını bir erekte vermektense eylemin kendi anlamsızlığında sunar. Bu jest izleyiciyi bir ucundan acaba bir şey olacak mı sorusuyla gevşekçe yakalayıp diğer yandan da onu izlediği şeyin dışına iterek havada asılı bırakır. Artık bu alan sıkıntının alanıdır ve bu sıkıntı kendisiyle yüzleşmeye cesaret edenlere, bir pazar gününün tekinsizliğinde, iktidar söylemlerinin çatırdamasıyla aralanan bir özgürlük anı sunar.

Ali Kazma’nın videoları ise boşluğu ve anlamsızlığı dışlayıp izleyiciyi sundukları doluluk karşısında bir tutulma haline çeker ve onu sıkıntının sunduğu olanaklara kapatırlar.

Son tahlilde konusu ne olursa olsun Ali Kazma’nın işlerinde özenle seçilmiş imajların bir araya getirildiği bir ahenk olduğu kesindir; ancak ne imajların güzelliği ne de ahenk bu işleri şiirsel olarak görmek için yeterli değildir.

Bu konuda en iyi cevabı bir şair, İsmet Özel verir: "Şair, şiir, okuyucu. Bu üçü kasım kasım kasılacaklarına aralığa geçme ihtiyacını ortaya dökmelidirler, Aralıkta boşluk vardır. Boşluk. Taoculara göre en değerli şey boşluktur. Öyle ya, evlerimizin içi boş olmasaydı nerede otururduk? S[ev]ginin evi olduğunu akıldan çıkarmamak lazım. Sevgiyi yazıya salarsanız yiter gider. Musikiyi mümkün kılan iki ses arasında duyumsadığımız boşluk olsa gerek. Musikarın gagasında delikler varmış, aralıklar, boşluklar, rüzgar estikçe bu deliklerden çıkan ses musiki olmuş işte. Şairlerin  rüzgarı beklemekten başka çareleri yok galiba. İki yüzlü okuyucunun da beklemesi gerek rüzgarı. Çünkü sanat, bilhassa şiir hoşumuza giden bir şey değildir, boşumuza gelen bir şeydir."**

 

* Zamancı / Timemaker, Ali Kazma; sergi kataloğundan alıntı

** Şiir Okuma Kılavuzu, İsmet Özel


https://ssl.gstatic.com/ui/v1/icons/mail/images/cleardot.gif

 

 

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 17:30:03