A password will be e-mailed to you.

Birkaç sene önce benzer bir başlıkla, İstanbul’daki indie müzik ortamı hakkında bir yazı yayınlamıştım. O yazımda Replikas, Gevende, Portecho, Wingmen ve Nekropsi’den söz etmiştim. Şimdi, İngiltere medyası kendini tamamen Britpop’ın yirminci yıldönümünün ve bunun ima ettiklerinin heyecanına kaptırmışken, ben de bir kez daha gözlerimi üvey-memleketimin müzisyenlerine çevirmek istedim. 

Tam teşekküllü bir et pazarı diskosuna dönüşmeden önce, İstanbul’un en büyük kara kutu sahnelerinden biri olan Indigo’da, John Robb’un The Membranes konserinde Sean Parker Band ekibi ile ön grup olarak çalmıştık. “Britpop” tabirini bir makalede kazara icat etmiş olan kişi Robb’du. Eğer Beşiktaş, 2013 yazındaki Gezi protestolarından sonra, son derece özgürleştirici bir yeni yaşam tarzına kavuştuysa alternatif genç müzik camiası da belli ki aynı şeyden nasibini almış. Öyleyse lafı daha fazla uzatmadan buyurun; 2014’te İstanbulDogs…

 

10. Abdu

Abdu, İstanbul’un dış mahallelerinden çıkmış geliyor. İçinizi ısıtacak lo-fi ağıtlar yakan tek kişilik bir grup. “Güzel Hayat” isimli harika parçayı dinlemeyi unutmayın.

 

9. Help! The Captain Threw Up 

H!TCTU’ın şu anki müzikal sahnenin atası olduğunu iddia edebilirim, pekâlâ. Ne de olsa, Tortoise’dan ilham alınmış slow-core enstrümantallerini nicedir şehrin dört bir yanında düzensiz aralıklarla çalmakta ekip. Üstelik, bu listede yer alan grupların pek çok üyesi, bizim emektar Captain’ın elinden çıkmadır… 

 

8. Menace

Ele avuca sığmayan Martin Nadin, öncülüğünü yaptığı grupla tam da ambalaj isimlerine yakışır bir şekilde, Kuzey İngiltere’ye özgü enerjisini ve şiddetini pek çok İstan-Bul sahnesine taşıyor. Grubun / Martin’in “Torretz” ve “Chuckle Brother” parçalarına bence kulak verin. 

 

7. Chorni

Gabriel EA, 2000’lerin deneysel “groover”ları Pis Yabancı’nın reisi idi. Sibirya çöllerine yaptığı uzatmalı seyahatten geri geldikten sonra nispeten yeni sayılabilecek Chorni grubuyla herkesi sarstı geçti. “Strom” adlı şarkıyı şiddetle öneriyorum.

 

6. Aysu and the 4th World (Aysu ve 4. Dünya) 

Son derece yenilikçi olan cazibeli sanatçımız Aysu Çöğür’den bahsedeceğiz. Müziğinde Punk olarak adlandırabileceğimiz pek bir şey olmasa da Aysu; loop ve efekt pedalını ustalıkla kullanışı, kristal berraklığındaki sesi ve ritimleriyle muhteşem bir “progresif duruş” ve etkileyici ötesi bir tarz sergiliyor. “Nuri” adlı eserine ve daha önce televizyonda gösterilmiş olan loop ve efekt performanslarına bir göz atın.

 

5. Spent Ex

Listedeki en kozmopolit gruba geldi sıra… Spent Ex (eski adı Spent Six idi); dünyanın dört bir yanından bizlere selâm çakarak İstanbul’a düşüyor ve post – punk, funky çığrışlarını coşkuyla burada harmanlıyor. Deliliğin zirvelerinde dolaşan “Daddy Oh” adlı şarkıyı sakın kaçırmayın. 

 

4. The Away Days

Geçen sene Belle & Sebastian konserinde ön grup olarak yer alan, bu sene Portishead konserinde ön grup olarak arzı-ı endam eden The Away Days’in müziğini daha geniş kitlelere yaymaya dair hırsı, en az liderleri Oğuzcan Özen’in kalbi kadar büyük. TAD, hayal âlemlerinde gezinen astral havasıyla sınırları zorlayan bir indie tarz sunuyor bizlere. Onları sahnede dinledikçe, hâliyle Spiritualized ve Cocteau Twins’i anımsamadan edemiyoruz. En sevdiğimiz parçaları “Galaxies” ve “Rumours”a listenizde yer açın.

 

3. The Revolters 

Indiestanbul sitesinin gözdelerinden olan ve karizmatik Serhat Erman’ın liderliğinde varlığını sürdüren The Revolters’ın, İstanbulDogs camiasının emektarları oldukları söylenebilir. Uzun süren bir aradan sonra şu sıralar geri dönmekte olan grubun müzikleriyle hafızanızı tazelemek için albüm/EP’lerine, özellikle de bir elektro-indie klasiği olan “Step by Step”e kulak verin.

 

2. Saigon Traffic

Onur Andıç’ın (pek çok ismin yanı sıra eskiden Alpaca Approach olarak da bilinen) Saigon Traffic adlı grubu, bence hangi ülkede olsa camiada istisnai bir pozisyona yerleşirdi. Andıç’ın post modern şiirselliği grubun progresif / new wave rock tarzına zarafet ve incelikle yerleşmiş. Bu vokal kişisinin sahnedeki kan ter içindeki sınır tanımayan performansını kaçırmanız üzücü olabilir. Tanık olun ki, böyle bir şeyin var olduğuna inanabilesiniz. Akıllara zarar “Art Theft”i herkese şiddetle tavsiye ederim.   

 

1. The Ringo Jets

Power rock üçlüsü The Ringo Jets, önceleri Babylon ve Peyote’de ve daha sonra her önem arzeden organizasyonda sıkça karşılaştığımız bir ekip. İlk albümleri ve ilk albümden iki parçaya çektikleri videolar ortalığı sarsmaya devam ederken, siz de “Jack White – Sonic Youth ile çalarsa” diye tarif edebileceğim kontrollü / kaotik performanslarına ilk fırsatta şahit olun. TRJ, hak ettikleri başarının karşılığını verecek her türlü teknik beceriye fazlasıyla sahip olmakla beraber, sahne canavarı bir ekip. Davula kök söktüren – aynı zamanda Meg White ile Ringo Starr’ın harika bir karışımı gibi şarkı da söyleyen – muhteşem Lale’si ile The Jets, 2014 yazında Pixies’in ön grubu olarak çalacak.

 

 

Albümü edinmek için: http://seragliopointproductions.believeband.com/

Daha fazla yazı yok
2024-11-02 15:29:58