3-28 Mayıs arasında gerçekleşecek olan 20. İstanbul Tiyatro Festivali’nde yerli ve yabancı çok sayıda dikkat çekici oyun sahnelenecek. Modern, avangard, absürd ve klasik oyunların yanında birçok edebiyat uyarlaması ilgi uyandırıyor.
Tiyatro ile edebiyat arasındaki ilişki tıpkı sinema ile edebiyat arasındaki ilişki gibi kaçınılmaz olsa da, her tür kendi bağımsızlığını korumak istediği için çelişkiler de barındırır. Bir roman veya kısa öykü tiyatroya uyarlandığı zaman bir dönüşümden geçer ve bu dönüşüm kitapların sadık okurlarını çoğu zaman mutlu etmez. Aynı şey filmler için de geçerlidir. Her okur romanı veya öyküyü okurken kendi zihninde canlandırdığı biçimiyle canlanmasını bekler. Oysa film veya tiyatro oyunu farklı bir tekniğin uygulanmasını bekleyen bir görsellik ve estetik gerektirir. Tiyatroda son yıllarda gelişen sahne tasarımı, teknik olanaklar, ışık, video uygulamaları, makyaj, kostüm biçimleri ve performans yöntemleri uyarlamaları, beslendiği edebi kaynaktan çok farklı yeni birer yaratıya dönüştürdü. Yazarının belki de tanıyamayacağı ama izlemekten kuşkusuz büyük ölçüde zevk alacağı pek çok uyarlama izliyoruz. Günümüz tiyatrosu kabuğunu kırıyor ve deneysel uygulamalarla haz verdiği kadar düşündüren örneklerle seyircinin ezberini bozuyor. Edebiyatla arasındaki bu yeni ilişki, tiyatroya yeni ve taze bir soluk kazandırıyor.
20. İstanbul Tiyatro Festivali‘ndeki edebiyatla yakın ilişkileri mercek altına alalım:
Merhametliler
Uluslararası yapımlarda yönetmen Guy Cassiers’in Toneelgroep Amsterdam’la gerçekleştirdiği Merhametliler, (The Kindly Ones), bir roman uyarlaması. Guy Cassiers, Jonathan Littell‘ın yazdığı ve tartışmalara neden olan Les Bienveillantes adlı 1000 sayfaya yakın hacimli romandan 190 dakikalık bir tiyatro oyunu yapmış. Son yıllarda Avrupa’da ve tüm dünyada yükselen ırkçı söylemler ve eylemler, sanatçıların dikkatini yeniden II. Dünya Savaşı’ndaki Yahudi soykırımına çeviriyor. Yıllardır soykırım üzerine binlerce roman, öykü, oyun yazıldı, çok daha fazla sayıda film çekildi. Bilim insanları, psikologlar, filozoflar soykırımın failleri, tanıkları ve seyircileri üzerine sayısız inceleme, araştırma ve hatta deney yaptılar ama insanın bu karanlık yanı bir türlü aydınlatılamadı. Yeryüzünün her tarafında ırkçı eylemler tüm şiddetiyle devam ediyor. Soykırımın sadece canavar ruhlu bir takım sadistler tarafından değil, düzgün aile babası olan sıradan insanlarca gerçekleştirilmiş olması çok daha dehşet verici. Guy Cassiers oyunda, SS subayı Max Aue’nin Kiev, Stalingrad ve Berlin’de kaldığı dönemlere odaklanıyor. Totaliter iktidarların nefret söylemiyle kitleleri toplu bir çılgınlığa yönlendirebileceğini gösteriyor. Sahneye konuş şekli, dramaturjisi, sahne, kostüm ve müzik tasarımıyla da ilgi çekecek olan Merhametliler’in 7 Mayıs’taki (Unique Hall) sahnelenmesinden sonra yönetmen Guy Cassiers’le bir söyleşi de gerçekleşecek.
Gizli Yüz
Gizli Yüz, kuşkusuz festivalin en çok ilgi çekecek gösterilerinden biri. Orhan Pamuk, Ömer Kavur’un çektiği Gizli Yüz‘ün senaryosunu Kara Kitap‘taki hikâyelerden yola çıkarak yazmıştı. Mükemmel bir sinema-edebiyat işbirliği örneği olan “Gizli Yüz” filmi, sinemamızın en ilginç ve gizemli filmlerinden biri olarak sinema tarihine geçti. Bir yerli filmden çok felsefi yanı öne çıkan bir auteur sinema örneğiydi. “Kara Kitap’taki “Karlı Gecenin Aşk Hikâyeleri”ndeki pavyon fotoğrafçısının hikâyesinden Ölüler Şehri’ne, Garipler Şehri’nden, Kalpler Şehri’ne yol aldı. Hayatın, zamanın, aşkın ve yüzlerin gizini çözme yolculuğuna dönüştü. Orhan Pamuk kitabın son sözünde şöyle anlatır:
“Gazete kesiklerine, yüz fotoğraflarına baka baka bekleyerek kaybolan kahraman izleği de Kara Kitap’tan çıkıp geldi, ama başlangıçtaki hikâyede de vardı. Aynı şey Gizli Yüz’e Kara Kitap’tan sızmış gibi gözüken başka ayrıntılar için de söylenebilir, otobüs yolculukları gibi, taşra otelleri gibi Ömer Kavur filmlerinden çıkıp gelmiş ayrıntılar için de.”
Orhan Pamuk’la Ömer Kavur’un bu senaryo-film çalışması belki de daha sonra Orhan Pamuk’u Yeni Hayat‘taki gizemli otobüs yolculuklarına yönlendiren bir esin kaynağı olacaktı.
Son yıllarda sahneye koyduğu eserlerdeki yenilikçi ve deneysel tasarımlarla dikkat çeken Mesut Arslan’ın sahne ve ışık tasarımcısı Erki de Vries’in katkılarıyla bu gizemli ve çekici malzemeden nasıl bir oyun çıkarttığını hep birlikte göreceğiz. Bu edebiyat-sinema-tiyatro güç birliğinin bizi düşsel bir yolculuğa çıkartacağını umuyorum.
Zululuzu
Bir edebiyat uyarlaması olmasa da Pedro Zegre Penim‘in Fernando Pessoa‘nın Güney Afrika’daki Durban kentinde geçirdiği ilk gençlik günlerinden esinlenerek gerçekleştirdiği Zululuzu‘yu da esnek bir edebiyat uyarlaması olarak nitelendirebilir miyiz? Pessoa ilk şiirlerini İngilizce olarak Durban’da yazmış ve daha sonra kendi kimliğini aradığı yetmişi bulacak edebi karakterlerinin ilkini burada yaratmış. Bu da oyunun edebiyatla ilişkisi için oldukça net bir ipucu. Pessoa’nın üvey babası Durban başkonsolosuydu ve Pessoa, 7 yaşından itibaren dokuz yıl Güney Afrika’da yaşadıktan sonra 1905’te Lizbon’a döndü. Farklı kimliklere bölünmesinde bu Afrika günlerinin büyük etkisi olmalı.
“Irkların karışmasının, uzaklara gitmenin, yeni şeyler görmenin
Bunca kolaylaştığı bir çağda yaşamanın o yeni övüncünü duyuruyor bana.
Böylece yaşarken gerçekleştiğini görmek nice eski düşlerin sevindiriyor beni.”
Pessoa
Needles and Opium
Bir Robert Lepage klasiği olan Needles and Opium, büyüsünü sahne tekniklerinin yarattığı yanılsama dünyasıyla olduğu kadar Jean Cocteau’nun sözleri ve Miles Davis‘in müziğiyle yaratıyor olmalı. Olağanüstü bir edebiyat-müzik ve sahne tasarımı birlikteliğinden doğan çarpıcı bir görsellikle yaratılan büyülü bir âlem seyircilerini bekliyor.
O/ Hakkari’de Bir Mevsim
Erden Kıral’ın Ferit Edgü’nün romanı O‘dan Onat Kutlar’ın senaryosuyla çektiği Hakkari’de Bir Mevsim, Berlin’de ödül alan, yurt içinde uzun süre yasaklanan önemli bir film olarak hafızalarda unutulmadı. Ferit Edgü, batıdan gelen bir aydının doğunun en ucunda, yüksek bir dağın tepesindeki Pirkanis köyünde kendini ve onları tanıma çabasını anlatır. Oyun, romana ve filme yeni bir yorum getirecek gibi görünüyor. Erhan Çene, Çağdaş Ekin Şişman ve Yiğit Tuna’nın uyarladığı oyunu Yiğit Tuna ve Çağdaş Ekin Şişman yönetiyor. Yeni Dalga yapımı.
Aslan Asker Şvayk
Çek yazar Jaroslav Haşek’in ünlü romanından tiyatroya ilk uyarlamayı Piscator ve Brecht yapmıştı (1929). Şvayk’ın, Avusturya veliahtı Ferdinand’ın Saraybosna’da bir Sırp tarafından öldürüldüğü gün başlayan roman ve oyun, Şvayk’ın I. Dünya Savaşı sırasında başına gelenleri kara mizah tadında anlatır. Brecht daha sonra Şvayk’ın II. Dünya Savaşı’ndaki maceralarını da Şvayk Hitler’e Karşı oyununda yazdı. Aslan Asker Şvayk, ne yazık ki, güncelliğini yitirmeyen bir savaş karşıtı oyun. Savaşlar olmasaydı da eskiseydi keşke diyoruz ister istemez. Her dönemde benzerleriyle karşılaştığımız karakterleri sahneye getiriyor ve Şvayk’ın başı beladan hiç kurtulmuyor.
Kuvayı Milliye Destanı
Nâzım Hikmet‘in benzersiz epik şiiri pek çok kez tiyatroya uyarlandı. Bu kez Ali Berktay’ın uyarlaması ve Ayşe Emel Mesçi’nin sahnelemesiyle Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Okulu öğrencileri tarafından oynanıyor. Ayşe Emel Mesçi’nin Nâzım-Meyerhold, Meyerhold Tiyatrosu üzerine atölye çalışmalarının uygulamalı bir örneği olacak. Seyirciye şiir-tiyatro ilişkisi üzerine farklı bir deneyim sunmayı vaat ediyor.
Baba ve Piç
Elif Şafak‘ın bir dönem çok tartışılan ve hakkında dava açılan romanı Baba ve Piç geçen yıl İtalya’da sahneye konmuş ve çok beğenilmişti. Ülkemizde ilk kez sahnelenecek. İstanbul- San Francisco hattında gidip gelen roman, Müslüman-Türk Kazancı ailesiyle Ermeni asıllı Amerikalı Çakmakçıyanlar’ın 90 yıla yayılan öykülerini içiçe anlatıyor. Birbirine benzer gelenek ve adetlere sahip iki ailenin dört kuşaktan kadınlarının öyküsü narla süslenmiş bir kazan aşureyle buluşuyor. Mehmet Ergen’in sahneye koyduğu oyunda İtalya’daki oyunda da rol alan Serra Yılmaz, Asya’nın teyzesi Banu Kazancı’yı canlandırıyor.
20. İstanbul Tiyatro Festivali, bize türler arası ayrımların esnediğini ve karşılıklı ilişkilerin edebiyatı, sinemayı ve tiyatroyu yenileyerek zenginleştirdiğini defalarca izleme fırsatı sunacak.