A password will be e-mailed to you.

19. İstanbul Tiyatro Festivali "Ne Yaptıysak Nafile" ile bu gece (9 Mayıs 2014) perde açtı. Oyunun yönetmeni Grzegorz Jarzyna ile yazarımız Büşra Bayraktar’ın yaptığı söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. 

Büşra Bayraktar: Öncelikle size Sanatatak adına hoşgeldiniz demek istiyorum. Festival programı içerisinde iki tane oyunnuz yer alıyor ve bu oyunlar festivalin en çok merak edilen oyunlarından. Festivalin açılış oyunu olan ”Ne Yaptıysak Nafile”yle ilgili olarak bu oyunu yönetmeye nasıl karar verdini? Size ilham veren neydi? 

Grzegorz Jarzyna: Bu oyunu bizim ricamız üzerine Dorota Masłowska kaleme aldı. Maslowska istisnai bir yazardır – Polonya’da 1989’daki siyasi dönüşümün ardından yaşanan değişimi yakalayan ve yansıtan bir dil yarattı. Bu yeni neslin diliydi. Benim aradığım da tam buydu: günümüz Polonya’sına uyacak hem yeni bir dil, hem de yeni bir drama biçimi. Bu oyunda Dorota, uyumsuzluğu, “istatistiksel Polonyalı” denen şeyin yokluğunu, bütün bunların buluşup “biz” kelimesi ile tanımlanabileceği ortak bir zeminin olmayışını açığa çıkarmak için nesillerle, dillerle, farklı düşünce ve işleyiş biçimleriyle ve farklı gündelik gerçekliklerle yüzleşti. Yüzeyde her şey ürkütücü ve abartılıyken derinde yatan Polonya eleştirisi değil, aksine –kendisinin de söylediği gibi – tüm kusurlarına, yetersizliklerine ve komplekslerine rağmen Polonya’lı olmanın olumlanmasıydı.

Büşra Bayraktar:Oyunu uzun zamandır sahneliyorsunuz, seyirciden gelen tepkiler genel olarak nasıl? Ve günümüzde izleyici tiyatronun içeriğini formunu nasıl belirliyor? 

Grzegorz Jarzyna: Oyunun prömiyerini Mart 2009’da yaptık, yani 6. sezondayız ve bu oyun hala kapalı gişe oynuyor. Oyunun hem genç hem daha yaşlı izleyiciler tarafından aynı coşkuyla karşılanması da hayli ilginç; belki korkularımıza, özlemlerimize, komplekslerimize ve arzularımıza çok iyi ayna görevi gördüğü, tüm bunları çok iyi özetleyebildiği içindir. İnsanların basitçe kendilerini özdeşleştirdikleri, dönüşüm halindeki bir toplumun acı-tatlı hikayesi resmediliyor.

Büşra Bayraktar: Bram Stoker’ın Dracula romanı birçok esere esin kaynağı olmuş bir yapıt, siz de oyunu sahnelerken bu esinden yararlanıyorsunuz bildiğim kadarıyla. Oyundan kısaca bahseder misiniz?

Grzegorz Jarzyna: Bu yapımda öyle narin bir materyali dokumaya çalışıyordum ki hiç öncekilere benzemeyen bir deneyimdi. Fikir ve gerçek arasında, kavram ve yaratı arasında, ışık ve karanlık arasında ne olduğuydu ilgilendiğim. Hakikat, kitsch, sıkıntı, çekicilik eşiğinde bocalayan bir border-line deneyim göstermek istedim. Hiç konuşulmayan, adlandırılmayan, bir tür varolmama, zamanda donma, bir yavaşlama; göstermeye çalıştığım bunlardı. İzleyiciye hazır yorumlar vermek istemedim. Kendi adıma, anlmadığım şeyler hep merakımı uyandırır. Tanıma süreci de büyüleyicidir bana göre. Özgün olmak istemedim, yaratma ve kavrama sürecinde benim de payım olsun istedim. “Nosferatu”da gerçeği izleyicinin yaratmasını istedim; kendi çağrışımlarına dayanarak oyuna kendi yorumlarını getirmelerini istedim. Bu yapım, kendisini bu hikayenin içine çekilmeye izin veren herkesin kendi çizimleriyle doldurabileceği özenli bir taslak gibi.

Büşra Bayraktar: Uzun zamandır bizim de festivalde izleme fırsatı bulacağımız TR Warszawa’yla çalışıyorsunuz. Sizden ekibin kuruluş sürecini ve sizin ekibe katılışınızı dinleyebilir miyiz?

Grzegorz Jarzyna: 1997’de Varşova’da TeatrRozmaitości’de bir oyun sahnelemek için davet aldım ve “The  Tropical Craze”I çıkardım; oyun çok başarılı oldu ve Krzysztof Warlikowski’nin “Electra”sı (ki çok sıradışı bir tesadüfle benim “Tropical Craze” ile aynı gün prömiyeri vardı) ile birlikte eleştirmenler tarafından Polonya tiyatrosuna yeni bir başlangıç olarak adlandırıldı. Ardından aynı sahnenin sanat yönetmenliği teklifi geldi; 2003’te adını TR Warszawa olarak değiştirdim. O zaman henüz 30 yaşındaydım ve Polonya’daki en genç sanat yönetmeni bendim. Krakow’da okudum, o yüzden Varşova’ya gelirken orada tanıştığım, aralarında, oyuncular, yönetmenler, set tasarımcılarının olduğu bir grup insanı da yanımda getirdim; böylece Rozmaitości tiyatrosunun eski ekibinin bir kısmıyla yeni gelenler karışmış oldu. Yıllar içerisinde ekibimiz değişti – ayrılanlar oldu, her zaman arayışında olduğum yeni yetenekler davet ettim. TR Warszawa’da farklı deneyime ve altyapıya sahip ilginç bir oyuncu karışımımız var ki bu bize büyük bir dinamizm sağlıyor. Ayrıca, başka tiyatrolardan oyuncuları da sıkça davet ederim ki böylece sürekli bir fikir ve esin alışverişi yer alır. 2013’te belediye yetkilileri ile (TR Warszawa, büyük oranda Varşova şehrince finanse edilen bir belediye tiyatrosu) bizzat tiyatromuzun varlığını tehdit eden bir çatışma yaşadığımızda zor zamanlar geçirdik ve bu olayda da ne kadar güçlü ve adanmış bir ekip olduğumuzu ispat ettik. Şahsen benim için son derece önemli bir deneyimdi.

Büşra Bayraktar: Peki gelecek projeleriniz nelerdir? Yakın zamanda isminizi hangi projelerde duyacağız?

Grzegorz Jarzyna: Çok yenilerde John Cassavetesin filmi “Opening Night”a dayanan“The Second Woman” adlı oyunu sahneledim. TR Warszawa’da 24 Nisan’da açılışı oldu. Bir kaç ay içerisinde “Ne Yaptıysak Nafile”nin film versiyonu piyasaya çıkacak ve tabii ki sırada bir kaç proje daha var ama şu an ayrıntılı konuşmak için erken. Ama bir tanesinin Türkiye’yle ilgili olduğunu söyleyebilirim. Dün (8 Mayıs Salı), 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde bulunuşum vesilesiyle Türkiye’li genç oyuncular için bir master sınıfı başlattım. Onlarla çalışabilme ihtimali beni çok heyecanlandırıyor ve bunun ilginç bir projeye dönüşmesini umuyorum.


 Çeviri: Hale Eryılmaz

Daha fazla yazı yok
2024-11-22 05:00:36