Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, ilk Ermeni sosyalist ve feminist yazar Zabel Yesayan’ın hikayelerini 2 Haziran’da Ermenistan’da sahneleyecek.
Osmanlı toplumunda antimilitarist hareketin öncüsü, ilk Ermeni sosyalist feminist kadın yazar Zabel Yesayan’ın yaşam öyküsünü tiyatro sahnesine taşıyan Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nden bir grup oyuncu ve müzisyen, ‘’Zabel’’ adlı oyunla önümüzdeki hafta Ermenistan’ın başkenti Erivan’da izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor.
Roman ve makalelerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kişisel özgürlük ile toplumun geleneksel beklentileri arasındaki ikilemi dile getiren ve bunu epey erken bir dönemde, 1900’lerin başında yapabilen Zabel Yesayan, aynı zamanda 1915 Soykırımı’ndan kurtulabilen Ermeni entelektüeller arasında tek kadın olarak biliniyor. 1878 Üsküdar doğumlu olan Yesayan’ın soykırımdan kaçarak yurtdışına çıktığı söyleniyor. Resmi kaynaklara göre, 1918 yılının sonuna dek Orta Doğu’daki mülteci ve yetimlere yardım etmek üzere çalışmalarda bulunuyor. Bu süreçte, Ermeni halkına yapılan pek çok adaletsizliği konu alan, Verçin Pacagi (Son Bardak) veHokis Aksoryal (Sürgündeki Ruhum; 1919), yeni romanlar yazıyor. başladı. 1926 yılında Sovyet Ermenistan’ı ziyaret eden Esayan, izlenimlerini, Prométhée déchaîné (Zincirsiz Prometheus; Marsilya 1928) isimli romanında anlatıyor. 1933 yılında Sovyet Ermenistan’a yerleşiyor. Bu süreçte Vernaşapik Kraki (Ateşten Gömlek, Erivan 1934; 1936 yılında Rusçaya çevrilmiştir) ve ilk otobiyografik kitabı Silihdari Bardezneri(Silahtarın Bahçeleri; Erivan 1935) ile ilgilendi. Fransızca ve Ermenice edebiyat dersleri veriyor. 1940’larda Sibirya’da sürgünde öldüğü düşünülüyor.
Osmanlı’nın son karanlık günlerinde yaklaşan büyük felaketi sezinleyip yazılarından birinde "Savaşın yanı başımızda olduğunun bilincindeyiz, fakat yine de sakin ve tekdüze hayatımıza devam ediyoruz’’ notunu düşen Zabel’in fırtınalı yaşam öyküsünü sahneye taşıyan Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nden, aynı zamanda oyuncu ekibinde de yer alan Nihal Albayrak ile ekibin Ermenistan yolculuğu öncesinde ‘’Zabel’’i konuştuk.
Her şeyden önce Zabel Yesayan ile yollarınız nasıl kesişti?
Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü olarak feminizm tarihi okumaları yapar ve bu topraklarda feminizmin çıkışımı araştırırken karşımıza pek çok Ermeni kadın yazar çıkmıştı. Aralarında örneğin Hayganuş Mark vardı.
Açıkçası Zabel Yesayan üzerine çok düşünmemiştik başlangıçta. Hakkında bilebildiklerimiz birkaç akademik çalışmanın ötesine geçmiyordu. Tabii bu eksikliğin bir diğer tarafı da Türkçeye çevrilmiş kaynak olmamasından kaynaklanıyordu. Derken Zabel ile ilgili bir belgesel yapılmış olduğunu öğrendik. Ardından, Belge Yayınları’ndan çıkmış olan ‘’Silahtarın Bahçeleri’’ adlı kitabının Türkçesini okuyunca inanılmaz güzel bir edebi eserle karşı karşıya olduğumuzu gördük. Ancak kitabın Türkçeye çevrilirken kimi eksikleri oluşmuş. Bunun üzerine kitabın İngilizce baskısını da edinerek bu eksikleri gidermeye çalıştık.
Bu yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir oyun kurmayı tasarlarken, Zabel Yesayan üzerine yapmış olduğumuz tüm bu okumalar ve araştırmalardan hareketle, bu hikayeyi sahneye taşımaya karar verdik.
Zabel Yesayan aynı zamanda soykırımdan kurtulabilen tek Ermeni entelektüel kadın bildiğimiz kadarıyla?
1915 olayları sırasında İstanbul’da Ermeni entelektüelleri de aranmaya başlanıyor. Bu aramalarda bir gün Zabel, oğlu ile sokaktayken bir görevli gelip kendisine Zabel Yesayan’ın nerede oturduğunu soruyor. O an çocuğunun elini sıkıca sarıyor r ve ülkeden kaçmaya karar veriyor. Bir süre Avrupa’da yaşıyor. Oradan Ermenistan’a geçiyor, akademisyenlik yapıyor.
Peki bu hikayenin aynı zamanda soykırımın 100. Yılında, siyasetin sığ sularında bir tartışma malzemesi olma riski de yok mu? Ya da siz bu riski hissettiniz mi, herhangi bir çekinceye kapıldınız mı?
Bu konu çerçevesinde (soykırım) tartışmalarının genellikle içinin doldurulmadığını görüyoruz. Her şey bir tarafa, yaşananın soykırım olup olmadığını tartışmak bile konunun nasıl siyasi malzeme haline getirildiğini gösteriyor. Bu aslında bir kadınlık durumu ve bu durumun hikayesi. Ortada yaşanmışlıklar varken bunu bir siyasi malzemeye çevirmek zaten mümkün değil. Bu olmuş ve yaşanmış bir durum. Yüksek siyaset yapmak yerine bu yaşanmışlıkları, insan hikayelerini ve deneyimlerini ele almak bizim için çok daha değerli. Bu anlamda resmi tarih yerine sözlü tarih her zaman daha çekicidir. Bu anlamda Zabel’in yazdıklarını okursanız içinde hiçbir şekilde propaganda olmayan, bir çeşit sözlü tarih okuması olduğunu göreceksiniz.
İstanbul’da daha önce oyunu pek çok kez sahnelediniz, nasıl tepkiler geldi?
Biz oyunu 8 Mart Kadınlar Günü için çıkarmıştık. Boğaziçi Üniversitesi’nde, Getronagan Lisesi ve Esayan Lisesi’nde sahneledik. 30 Mayıs’ta saat 16.00’da yine Boğaziçi Üniversitesi’ndeyiz. Sonrasında Ermenistan turnesine çıkıyoruz. 2 Haziran Salı günü Yerevan Small Theatre’da iki temsilimiz olacak.
Gelen tepkiler daha çok oyunun biçimine ve kurgusuna yönelik bazı eleştirilerdi. Bu yorumları ve önerileri de dikkate alarak oyunu zaman içinde geliştirdik. Bazı bölümler yeniden yazıldı. Oyundaki tarihsel akış yeniden ele alındı.
Ermenistan seyahati nasıl gündeme geldi? Oradan davet mi aldınız?
Hrant Dink Vakfı’nın Seyahat Fonu’na başvurduk ve kabul edildik. Bu fon Ermenistan-Türkiye arasında kültürel alışverişi özendiren bir fon. Kabul alınca Ermenistan’da Women Resource Center’dan arkadaşlarımızla iletişime geçtik. Bize organizasyon açısından çok yardımcı oldular. Boğaziçi Üniversitesi de turne masrafları için katkıda bulundu.
Zabel’e emeği geçenler
Metin: Duygu Dalyanoğlu
Sahneleme ve Prodüksiyon: Kadro çalışması
Işık: Damla Pinçe, Zilan Kaki
Ses: Deniz Saldıran
Görüntü: Beril Sarıaltun
Afiş: Damla Pinçe
Müzisyenler: Beril Sarıaltun (perküsyon), Gülşah Gülebakan (keman), İlksen Gürsoy (ud)
Oyuncular: Büşra Karpuz, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karaman, Maral Çankaya, Miray Bal, Nihal Albayrak
Metin: Duygu Dalyanoğlu
Sahneleme ve Prodüksiyon: Kadro çalışması
Işık: Damla Pinçe, Zilan Kaki
Ses: Deniz Saldıran
Görüntü: Beril Sarıaltun
Afiş: Damla Pinçe
Müzisyenler: Beril Sarıaltun (perküsyon), Gülşah Gülebakan (keman), İlksen Gürsoy (ud)
Oyuncular: Büşra Karpuz, Duygu Dalyanoğlu, Elif Karaman, Maral Çankaya, Miray Bal, Nihal Albayrak