A password will be e-mailed to you.

Sinemamızın en üretken isimlerinden biri olan Ümit Ünal’ı her daim ilgi ve merakla takip ettim. Çocukluğumda izlediğim “Teyzem”i (Halit Refiğ) o zamanlar çok fazla anla(ya)masam da çok sevmiştim, büyüdüğümde ise anladım ve daha çok sevdim. Ümit Ünal’ın henüz yirmi yaşındayken senaryosunu yazdığı “Teyzem” hem kendisinin hem de Türk Sinemasının nadide eserlerinden biri. Elbette usta yönetmen Halit Refiğ’i de burada anmadan olmaz. “Usta yönetmen” demişken Ümit Ünal, ülke sinemasının usta, emektar ve üretken yönetmenlerinin en başarılı filmlerine adını senarist olarak yazdırmış biri olarak da çok kıymetli bir isim.

Sinema okumaya ve onunla hemhal olmaya başladığım zamanlardan itibaren yönetmenlerimizi tanımaya gayret ettiğim dönemde fark ettim ki sevdiğim pek çok filmin senaryosunda onun imzası var: Milyarder” (Kartal Tibet), “Hayallerim, Aşkım ve Sen” – “Arkadaşım Şeytan” (Atıf Yılmaz), “Piano Piano Bacaksız” (Tunç Başaran), “Amerikalı” (Şerif Gören) bunlardan bazıları.

 

İlk filmi “9” ile senarist kimliğine yönetmenliği de ekleyen Ümit Ünal, pek çoğunuz gibi benim de o gün bugündür radarımda artık.

Ümit Ünal, son filmi “Evcilik” ile Büyükada’da çektiği “Aşk, Büyü Vs.” den sonra bizi bu kez Ege kıyılarına götürüyor. Genç bir çift olan Fırat (Fatih Artman) ve Filiz (Öykü Karayel), evliliklerini canlandırmak maksadıyla Özkan (Nejat İşler) ve yaşça ondan küçük olan karısı Aysun (Deniz Işın)’un tüm işlerini gördüğü “Evcilik” ismindeki otele gelirler.

Fatih Artman – Öykü Karayel.

Fırat ile Filiz, bir süredir evli ve tutkularını kaybetmiş bir çiftken; Özkan ile Aysun, aşık ve tutkulu bir çifttir.

Özkan ve Aysun birbirlerine takma isimlerle, Kınalı ve Duman diye hitap ederler. Filiz ve Fırat, köylü çiftin aşkına özenip onların aksanını taklit ederek başta dalga geçse de sonradan bunu, aralarındaki tutkuyu tetikleyen bir oyun olarak görmeye başlarlar. Önce Aysun, sonra da Özkan bu durumu fark edince kendilerini aşağılanmış hisseder ve her iki çiftin arasında bir gerilim meydana gelir.

Nejat İşler – Deniz Işın.

                                   ”Her mutlu çift birbirine benzer,

                   her mutsuz çiftinse kendine göre bir mutsuzluğu vardır.”

                                                                                              Tolstoy

Sınıfsal Çatışmalar 

Evcilik”, cinsel, sınıfsal ve kültürel gerilimlerin savaş alanı haline gelirken; küçük burjuvanın aşağılayıp, hor gördüğü alt sınıfın mutluluklarını, yaşam sevinçlerini çalma hikâyesini merkeze koyuyor. İmtiyazlı kesimde maddi durumu olabildiğince iyi ve her şeyi yapmaya kendine hak gören Filiz ile Fırat; işçi kesimindeyse el emeğiyle üreten az ama helal para kazanan, kendi halinde mutlu, mesut yaşayan Aysun ile Özkan var.

Ümit Ünal’ın filmografisine baktığımızda sınıfsal çatışmaların ilgisini her daim çektiğini görürüz. Filmlerinde genel anlamda -kategorize edilecek herhangi bir türe girmese de – hakikatin göreceli tabiatını, ötekileştir(il)meyi ve dolayısıyla önyargılarımızı kurcalayan bir üslubu benimsemiştir. Sinema dili, toplumun fay hatlarını kırıp parçalamasa da hissedilir artçı sarsıntılar yaratmıştır.

Tabii Ümit Ünal burada şehirli olan çifte “kötü”, köylü olan çifte “iyi” etiketini yapıştırmıyor. Hikâyenin harcında bir klişe mevcut olsa da temeli ve katmanları klişeden ilerlemiyor neticede. Her iki çiftin de sorunlu ve arızalı olan yanlarına ayna tutuyor yönetmen.

Çiftler sınıfsal olarak birbirinden farklı olduğu gibi zengin çift de temelde kendi içinde sınıfsal farklılık barındırıyor. Fırat ve Filiz, her ikisi de üst orta sınıfa ait bireyler değil aslında. Fırat ikinci, üçüncü belki de dördüncü denebilecek bir kuşağın temsilcisi olarak zenginliğin içine doğmuşken; Filiz varlıklı olmayan bir ailenin mensubudur. sekreterlik yaptığı şirketin sahibinin oğluyla, Fırat’la evlenmiştir ve evlenince de işi bırakmıştır. Karakteristik olarak da farklılıkları mevcut: Filiz edebiyat okumuş, hayata bakış açısı biraz daha incelikli iken Fırat aynı oranda nezaket sahibi biri değildir.

Özkan ve Aysun, Yörüktür ve aynı kültürel kodlara sahiptir; sadece aralarında yaş farkı vardır ama bu fark, evliliklerini sekteye uğratan, sorun teşkil eden cinsten değildir.

Sınıflar arasında böyle bir geçiş söz konusuyken şehirli çiftin, köylü çiftle yaşadığı kültürel çatışma, buz dağının alt kısmında –belki bazı noktalarda- benzerlikler gösterse de üst kısımda soğuk ve sert bir çatışmadır.

Bu sert çatışma, gerilimi tırmandıran bir unsura bürünüyor evet ama “Evcilik” için “gerilim filmi” demek doğru olmaz. Film aslında psikolojik gerilim duygusunu yeterince verebilseydi şüphesiz elini daha güçlendirirdi.

“Evlilik” filmine sınıfsal ayrışmayı bir yana bırakıp salt insanın ihtiyaçları ve hevesleri temelinde bakacak olursak insanın, varlığı ve eylemiyle karşısındaki insan için de bir ayna işlevi gördüğünü yeniden hatırlatıyor. Tutku, heyecan, seks, mutluluk gibi evliliklerinde artık olmayan duyguları Özkan ve Aysun’da gören Filiz ve Fırat, mutluluğa giden yolu onları taklit etme fantezisinde bulur. Onlar da birbirlerine “Kınalı” ve “Duman” diye seslenmeye başlar ve bir gece Filiz, Özkan’la Aysun’un dışarda tutkulu bir şekilde seviştiklerine şahit olur. Bu geceden sonra Filiz ve Fırat tarafında işler epey hareket kazanır, fantezilerini büyütürler ve sönmüş ilişkilerini bu şekilde yeniden alevlendirirler.

Sosyal medya bağımlısı olan Filiz, her şeyi kayda aldığı gibi bu taklit anlarını da kayda almaktadır. Filiz tabletini mutfak masasında bırakır, Aysun da merakına yenilip kurcalarken bu videolardan birini fark eder ve dananın kuyruğu da burada kopar.

Aysun ve Özkan’ın kendileriyle dalga geçen Filiz ve Fırat’a olan öfkeleri, karakterlerde adeta bomba etkisi yapar; “acting”i fazla yüksek mizansenler izlemeye başlarız. Bu kısımlarda senaryonun bir yalpalama yaşadığı da aşikâr.

Her ne kadar iyi bir oyuncu olsa da son dönemde, üstelik tür fark etmeksizin ve bu bilinçten bir hayli de koptuğunu düşündüğüm Fatih Artman’ın, aynı tarz oyunculuğun içine sıkışıp kaldığını görmek üzücü. Tonlamadan, mimiklere ve beden diline kadar her film/dizide ve her karakterde aynı “acting”i sergilemek bir oyuncu için en büyük handikap olsa gerek. Ve Artman burada da aynı şeyi yapıyor; gerilim içindeki mizansenlere “komedi katma çabası” çok gereksiz. İşte tam bu noktada yönetmen müdahalesi elzemdi. Keşke…

Diğer oyuncularsa her zamanki gibi gayet başarılıydı; özelikle Deniz Işın, Aysun rolünde parlıyordu.

Nejat İşler’in “Evcilik”teki performansıyla, filmin prömiyerini yaptığı ve Ulusal Yarışma kategorisinde yarıştığı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldığını belirtmeden geçmeyeyim. Ayrıca film, aynı festivalden En İyi Senaryo Ödülünü (Ümit Ünal) de aldı. Benim de Sanatatak adına takip ettiğim festivalin en güçlü  ve en beğenilen filmlerinden biriydi “Evcilik”. Ödül tahminlerim arasında film adına En İyi Yönetmen Ödülünü de garanti görmüştüm ama olmadı.   Ümit Ünal adaylar içerisinde en hak eden isimdi bana kalırsa.

Bütçesi Küçük, Derdi Büyük

Ünal rejisinde az oyuncuyla, az mekânda iş kotarmaya alışık bir yönetmen. İzleyenler hatırlayacaktır “9”, “Ara”, “Nar” gibi filmlerinde de hemen hemen tek mekânda, dar alanda, az oyuncuyla filmlerini çekmiştir.

Böyle olunca rejisel anlamda oyuna dahil olan mekân da bir kimlik kazanıyor. “Evcilik”teki otel de anlatıda bir karakter kadar yer ediniyor. Mekânın alan tanıdığı, Ünal’ın da hikayeye usulca yedirdiği doğadan detaylar, simgeler ve metaforik unsurlar çok dikkat çekici. Bunları başarıyla vizörüne alan Aydın Sarıoğlu sinematografisinin de hakkını vermeden yazıyı bitirmeyeyim.

Daha fazla yazı yok
2025-01-30 17:43:30