"Baskıların üstesinden gelmemizi sağlayan tek metodumuz, birlikteliğimiz…"
Tiyatro Adam "Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı"nı oynuyor… Brecht’in tiyatronun peygamberlerinden biri olduğunu bir kez daha hatırlatan bir eser bu… Bu eser, içinde kum tanesi olduğumuz büyük bir toprak parçasının uzaktan görüntüsü gibi… İzledim ve büyülendim. Şu anda, tüm zamanlarda insan varlığının başından geçen “dikta felaketi”nin yine tam ortasındayız ya… İşte bu yüzden bu oyunu herkes izlemeli… İnsana kendini hem güvende hissettiren hem tehlikede hissettiren bir oyun. Güvende hissediyorsunuz çünkü sahnede her şeyi harika bir dille anlatan güzel sanatçılar var; tehlikede hissediyorsunuz çünkü tehlikedesiniz… Tiyatro Adam ekibinden Fatih Koyunoğlu’yla oyun hakkında konuştuk…
Özlem Ünaldı: Bu metni böyle mükemmel zamanda çalışmayı seçen dâhi kim?
Fatih Koyunoğlu: Oyun seçimi uzunca bir süreç… Yeni oyunlar taranıyor, aramızda bölüşüyoruz, toplantılar ve daha çok toplantılar yapıyoruz… Tiyatro Adam’ın işleyişi de biraz enteresan olduğu için bu süreç daha da çileli… Çünkü bir genel sanat yönetmeni, bir patronu vs. yok bu tiyatronun… Dolayısıyla tiyatronun her bireyi, hem işçisi hem patronu… 7 yıldır böyle yürüyor işler ve artık bir dili de oluştu tiyatronun. Bu bazen bizi daha da zorluyor, yeni kaygıları beraberinde getiriyor vs… Seçtiğimiz oyunun derdinin ve anlatım biçiminin, bu toprakların dertleriyle denk düşmesine dikkat ediyoruz. Genelde bunu mizahi bir dille anlatmasını arzuluyoruz. Tabii ki oyun seçerken bizi zorlayan, seçilecek oyunun aynı zamanda kadronun yapısına da uygun olması gibi birçok kıstas var. Neyse uzatmayayım, biz ilk defa tersten gittik. Yönetmeni seçtik önce… Ümit Aydoğdu, Tiyatro Anadolu’nun kurucularından ve Genel Sanat Yönetmeni; aynı zamanda Anadolu Üniversitesi’nde Tiyatro Bölüm Başkanı… Eskişehir’deyken oyunlarını izleme fırsatı bulmuştum. Tiyatro Anadolu, nitelikli oyunlar sahneleyen şahsına münhasır bir tiyatro… Oyunlarında gördüğüm uyum beni çok etkilemişti. Tam bir ekip ruhu vardı sahnede… Bunlar bizim de tiyatromuzun amaçladığı, kolay bulunan şeyler değil. İster istemez duygusal bir yakınlık oluştu işte… İlk başta Ümit Ağabey’e başka bir tekstle gittik; oyunun adı “Canavar”dı ve bir diktatörü anlatıyordu… Fakat o, bizi “Arturo Ui”ye ikna etti… Özünde aynı meseleyi anlatan daha güçlü bir metin olduğu için ikna etti…
Özlem Ünaldı: İyi ki etmiş… Harika bir zamanlama… Oyunun ön hazırlık ve prova süreci nasıldı?
Fatih Koyunoğlu: Yönetmenimiz bu oyunu daha önce konservatuarda öğrencileriyle okul oyunu olarak sahnelemiş fakat 17 kişiyle… Biz 8 kişiyiz… Dolayısıyla problem büyüktü. 8 oyuncu 36 rolü değişerek oynayacak, oyununun müziklerini (akapella) yapacak, dekor ve kostüm sürekli değişecek falan filan… Ümit Ağabey projeyi ilk anlattığında bayağı gözümüz korkmuştu, ürktük… İlk defa sınırlarımızı bu kadar zorladık diyebilirim… Çünkü yönetmenin öngördüğü sahneleme biçimi, oyuncunun birçok kaçışını engelliyordu, defolarımızı sürekli yüzünüze çarpıyordu. Dolu dolu üç ay çalıştık. Müzik direktörümüz Oktay Köseoğlu da Tiyatro Anadolu’dan… Belki abartıyorumdur ama sadece akapella çalıştığımız sürede bir oyun daha çıkardı. Biri “bom bom bom” derken sen “tram tatam ta tam” diyorsun, alışkın olmadığımız şeyler… Ecel terleri… Çok komik ve çaresiz durumlara düştük açıkçası. Öyle ki dışarıdan izleyen asistanlar halimizle çok eğleniyorlardı. Valla kamera kayıtları izlense kariyer bitirir. (Gülüşmeler…) Müzikte kendi bölümünü takip ederken, kostümünü değiştirmek için yerine gidiyorsun, bayağı böyle aklın alınmış gibi bakıp “Şimdi ben ne giyecektim?” diye kalıyorsun falan… Bir sizin izlediğiniz oyun var, bir de bizim oynadığımız… İkisi aynı oyun değil sanki. Şöyle ki bir yandan rollerin ve lafların yani metnin aktığı bir oyun var, bir yandan da sahnede deli bir matematiğin aktığı oyun var.
Özlem Ünaldı: Koreografi nasıl çıktı? Hikâyenin ve karakterlerin beden dili doğaçlamalarla mı çıktı ortaya?
Fatih Koyunoğlu: “Arturo Ui” hareketleri Hitlerin şablon 7 hareketinden yola çıkılarak belirlendi. Fakat hepimiz sahnede dönüşümlü olarak Arturo oynadığımız için, oynadığımız kesit Arturo’nun çizgisinde nereye denk geliyorsa bu hareketleri buna göre sınırlıyorduk. (Kenar mahalle gangsterinden diktatöre dönüşen süreçte.) Aslında bir karakteri hep birlikte inşa ettik. Prova sürecinde bunların hepsi ayrı çalışılan şeylerdi… Önce her bölümde sahne düzeni, sonra roller, sonra sahne geçişleri, sonra montaj…
Özlem Ünaldı: Sahnede şahane bir denge ve omuz omuza taşıdığınız bir fikir akışı var… Nasıl bir araya geldi bu ekip? Hiç biriniz bu tiyatroda sadece oyunculuk yapmıyorsunuz… Diğer sorumluluklarınız neler? Tiyatro Adam’ın nasıl bir yapısı var? (İşe ve ekibe duyduğum hayranlıkla gelen soru yağmuru bu.)
Fatih Koyunoğlu: Tiyatronun kuruluşundan bu yana devam eden 4 kişiyiz. Tiyatro Adam’da iki oyuncu arkadaşımızın 3. yılı… 2 arkadaşımız da bu oyunla aramıza katıldı… Aramıza yeni katılacak biri de bizim tiyatroda önemli bir tartışma başlığı… Galiba biz de biraz tartışmayı seviyoruz işte… (Gülüşmeler…) Oyuncu, yönetmen, tasarımcı, sahne amiri vs… tiyatroda ortak dertleri taşıyan kişilerin bir araya gelmesi önemli bir şey bence… Ancak bu şekilde yazarın derdinin seyirciye samimi bir şekilde ulaştırılacağına inanıyorum. Sahnede düştüğün zaman sana el verip kaldıracak 7 rol arkadaşının olduğunu bilerek oyuna çıkmak, güzel şey. Tiyatromuzda bu lüksümüzü koruyabilmek için de hassas ve özenliyiz. Çünkü tiyatro yapma keyfinizi kaçıracak onlarca dış etmen var. Bunların üstesinden gelmemizi sağlayan tek metodumuz, birlikteliğimiz…
Özlem Ünaldı: Seyirciden nasıl tepkiler geliyor?
Fatih Koyunoğlu: Tuhaf bir saygı duyuyor seyirci oyuna. Bu, tabii ki bizden çok Brecht’in başarısı… Birbirinden bağımsız birçok şey geliyor kulağımıza. Genelde çok çalışılmış, özenli olduğundan bahsediyorlar, uyumdan bahsediyorlar. Gerçekte yaşanılanları sorgulattığımızdan bahsediyorlar falan… Fakat sahnedeyken de hissettiğimiz şey; seyirci oyunla organik bir bağ kuruyor, bu çok önemli. Bir küçük anı: Biz mahkeme sahnesini oynuyorduk, seyircinin arasından oyunu izleyen bir teyze kendini tutamadı ve “Alın size işte Balyoz Davası!” diye bağırdı! Biz de sahnede zor tuttuk kendimizi… (Gülüşmeler…) Ama en beğendiğim yorumu Twitter’da okudum. 17 yaşında bir kız yazmıştı: “Kahrolsun bağzı çerçeveler!” diye.
Özlem Ünaldı: Harika! Sürmekte olan “Gezi Sesleri”… Tiyatro Adam’ın sıradaki projesi ne?
Fatih Koyunoğlu: Tiyatro Adam yeni oyununu arıyor henüz… Bol tartışmalı bir süreçteyiz anlayacağın…
Özlem Ünaldı: Gelelim senin diğer işlerine… Ekranda bir proje var mı?
Fatih Koyunoğlu: TRT’de yayınlanan “Beni Böyle Sev” dizisinde oynuyorum. 2. sezonumuz. Naif bir gençlik dizisi ve sadık bir izleyici kitlemiz var. Çok büyük entrikaların ya da büyük günahların olmadığı bir dizi bizimki. Bu açıdan seviyorum işimi. Ekip olarak artık bayağı birbirimize alıştık. Set arkası bol kahkaha bol mavra… Ben de İlyas Amca’sıyım dizinin… Basit, sıkışmış küçük insan İlyas. Kendimden minik hınzırlıklar taşımaya bayılıyorum, böyle işte…
Özlem Ünaldı: İzleyen herkes de hissediyor bu içtenliğini bence… “Zaman Makinası 1973” yakında vizyona giriyor. Filmden ve karakterinden bahseder misin biraz?
Fatih Koyunoğlu: Her şeyden önce hayatımda ilk defa bir yönetmenin 140. projesinde yer alıyorum. Yaşımın 4 katı bu rakam… (Gülüşmeler…) Fakat sekseninde bir delikanlı Aram Gülyüz… Set aralarında anlattığı fıkraları hiç unutmayacağım… Türk sinema tarihiyle tanıştım resmen! Oynadığım rolün adı Mustafa, sokak macuncusu. 2 yıldır macuncuları gözlemliyorum. Şaka şaka… (Deli mi ne?! Oyunu ve filmi izlediğinizde ne şahane bir deli olduğunu gözlerinizle göreceksiniz…) Mustafa’nın eşi (Gülhan Tekin) fabrikada çalışıyor. Geçim sıkıntısı yakalarını bırakmamış, hep kıt kanaat… Bir çocukları var Çiko… Baba-oğul en büyük hayalleri, deterjandan çıkacak bir Anadol… Gerisi de sürpriz canım (racondan)… Valla biz çektik işte, gerisini izleyen düşünsün… 14 Mart’ta vizyona giriyor… İyi seyirler!
Özlem Ünaldı: Kıymetlimiz Kemal Kenan Ergen yazmış, Aram Gülyüz yönetmiş, senin de dahil olduğun renkli bir kast oynamış, kendini adamış bir ekip çalışmış… Bize merak ve heyecanla filmi izlemek düşer… Yolu açık olsun! Peki, ne okuyorsun bu aralar?
Fatih Koyunoğlu: Tapeleri okuyorum… Kara komedi türünde…
Özlem Ünaldı: Harikasın! Takipte olduğun tiyatrolar var mı? Seyircimize oyun önermek ister misin?
Fatih Koyunoğlu: Yakın zamanda izlediğim güzel oyunlar var: Seyyar Sahne’den “Tehlikeli Oyunlar” ve “Yer Altından Notlar”, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan “Karşılaşmalar”, Semaver Kumpanya’dan “Metot”… Bu saydığım oyunları çok beğendim. Tavsiye ederim… İyi tiyatroya gidin, iyi gelir…
Özlem Ünaldı: Buraya girmişken film de önersene…
Fatih Koyunoğlu: Bağımsız sinema kapsamında yakın zamanda izlediğim iki film var beğendiğim: "Kesişen Hayatlar”… Çok beğendim, çok başarılı bir senaryo. Diğeri “Muhteşem Güzellik” muhteşem değil ama güzel…
Özlem Ünaldı: Sevgili seyirci ben de seyir takviminize "Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı"nı ekliyorum…
Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı
Yazan: Bertolt Brecht
Çeviren: Yücel Erten
Yöneten: Ümit Aydoğdu
Süpervizör: Serdar Akar
Müzik Direktörü: Oktay Köseoğlu
Dekor Ve Kostüm Tasarım: Barış Dinçel
Işık Tasarım: Yüksel Aymaz
Afiş/Görsel Tasarım: Elif Ergür
Sahne Amiri: Uğur Aksu
Reji Asistanları: Pelin Abay, Serkan Ilgaz
Işık Kumanda: Baransel Gürsoy
Dekor ve Kostüm Asistanları: Öykü Akarca, Merve Durak
Dekor Uygulama: Halil Taze
Afiş Fotoğrafları: Kıvanç Niş
Oyun Fotoğrafları: Emre Mollaoğlu
Oyun Fragmanı: Gökhan Akmeşe, Egemen Sençeman
Organizasyon ve Halkla İlişkiler: Yasemin Yeşilgöz
Oynayanlar:
Aşkın Şenol
Ayça Koyunoğlu
Berk Yaygın
Çetin Kaya
Deniz Özmen
Fatih Koyunoğlu
Gökhan Azlağ
Neslihan Arslan