Yazar ve romancı Vivet Kanetti Uluç, blog yazısında her birimizin ve tam olarak hiçbirimizin Sezen Aksu’sunu, kendi romanları üzerindeki etkisini, hayatının kaç durağında onun yanıbaşında oluşunu kaleme aldı. Yazarın izniyle yayımlıyoruz:
“Modern Türk, Sezen Aksu’nun epeyce değiştirdiği biridir”
Birçok kitabıma girmiş, Sezen Aksu. Önce Prenslerin Adası’ndadır. Rize’den Büyükada’ya konuk, belki gelin gelen on yedi, on sekiz yaşlarındaki Ayşe bir akşam bahçede genç kuzenine (planlanan izdivaç onunla değil) kendini anlatmak ister, başaramaz, Sezen Aksu’yu anlatır: Hiç uyumuyormuş
Sezen Aksu, biliyor musun sen? Ben de biraz onun gibiyim. Gecenin bir saatinde uyanır, lambamı yakarım, oturur yazarım.”
Sezen Aksu sadece Ayşe’nin değil, tüm kızların gözünde çok fark atan, pozitif bir rol model olduğu içinKoş Süreyya Koş’a da vardı. Bana Modern Türkün Tarifini Yapabilir misin Kaan?’da gene o. Çünkü Modern Türk biraz da Sezen Aksu’ya değmiş, onu bolca dinlemiş, onun epeyce değiştirdiği biridir de.
Kitapta “ulusun en derin özlemini” Sezen Aksu şarkısı eşliğinde arşınlanmamış olsun. Ayrıca belgeselimin kahramanlarından Sarajevolu tiyatro yönetmeni, Haris Pasovic (2012’de Sarajevo’nun kuşatılışının 20. yıl anmasında, 11 541 boş kırmızı iskemleli Sarajevo Red Line-Sarajevska Crvena Linija’yı tasarlayacak olan) tek kelime Türkçe bilmese de bir Sezen manyağıydı. O Istanbul şarkısı var ya! Ahh, onu bir edinsem, her gün dinlerdim, diye inliyordu, acıdım, memlekete döner dönmez CD’sini postaladım.
Böyledir Sezen Aksu. Ayrı ayrı her birimizin, tam olarak hiçbirimizin. Ve yazarın sözüyle, hep otuz yaşındaki kadın. Yukarıdaki metni bir gazete istemişti birkaçımızdan, sanıyorum bir Sezen Aksu yıldönümü dolayısıyla, taranmış bana tilt bölümü dijitalde arşivimde bulsam da kupürünü ara ara bulamadım bugün.
Benim Modern Türk çıkmış, İstanbul’un mahallelerinden bahsetsem de bir şarkısının, tam da kara kışın şu günlerinde hastane duvarlarını delerek pek ekstrem bir anında size ulaşabilmesinden, ellerinizi tutmasından bahsetmemişim; yani gazetenin tarihi 2010 öncesi olmalı. Yonca Lana Feride’nin yazılmasına ve Sezen’in bir kadın Ulysses gibi oraya da uzanmasına ise daha epeyce vakit var.
En dramatiğinden, en coşkulusuna, hayatımın kaç durağında Sezen Aksu’nun yanıbaşındalığı.
Onun hırpalanması, bizlerin de hırpalanması demek.