“‘Sessiz Kız’ terazinin her bir kefesine koyduğu bu iki farklı çift üzerinden ebeveynlik, aile, sevgi, emek kavramlarını yorumluyor ve gerçek ailenin her zaman kan bağı yoluyla kurulmadığını bir kez daha gösteriyor.”
Guguk kuşlarının hikâyesini bilir misiniz?
Kendisi hiç yuva kurmayan, yumurtalarını her daim başka kuş türlerinin yuvalarına bırakan guguk kuşları, yavrularını kendisi büyütmek yerine bu kuşların büyütmesini tercih edermiş. Zamanlarını daha fazla besin aramak ve yavrulamak için kullanır, farklı yuvalara bıraktıkları yavrularının da hayatta kalma ihtimalini güçlendirirlermiş.
“Sessiz Kız” filminin açılış ve kapanış sahnelerinde guguk kuşu ötüşleri duyulur ve bu hikâyeyi bilenler için filmin olay örgüsü adına güçlü bir ipucu barındırır.
Orijinal adı “An Cailín Ciúin” (Quiet Girl) olan “Sessiz Kız”, Çağdaş İrlanda edebiyatının parlak isimlerinden kabul edilen Claire Keegan’in 2021’de yayımlanan Foster (Emanet Çocuk) adlı kitabından beyazperde için uyarlandı. Filmin senaryo ve rejisine imza atan Colm Bairéad, daha önceden televizyon için dizi, film ve belgeseller çekmiş bir yönetmen. “Sessiz Kız” kendisinin ilk uzun metraj çalışması olmasının yanı sıra İrlanda’nın 2022 Oscar – En İyi Uluslararası Film kategorisine aday olma özelliğini de taşıyor; üstelik ilk kez İrlanda dilinde kısa listeye kalan ilk film.
“Sessizlik bunaltıyor beni.
Sessizliğin sessizliği değil bu.
Benim kendi sessizliğimdi.”
Sessizliğin Sağır Eden Gücü
Yoksul bir evde, sorunlu ebeveynleri ve dört kardeşiyle yaşayan Cáit (Catherine Clinch), evde ve okulda sessiz kalarak kendisini gizlemeyi öğrenmiş içine kapanık küçük bir kız çocuğudur. Annesinin yeniden(!) hamile olması sebebiyle evden bir boğaz kesilsin diye yaz tatilini geçirmesi için akrabalardan birinin yanına gönderilir. Cáit, geldiği bu evde mahrum bırakıldığı sevgiyle tanışır ve ailenin geçmişine ait bir trajediyi öğrenir.
Filmin açılış sahnesi çayırlık bir alanda kameranın tilt hareketiyle başlar, bu başlangıçta hemen dikkati çeken teknik detay, kadraj oranının 1.37 : 1 olarak seçilmiş olmasıdır. Aspect ratio olarak adlandırılan, kadrajın en-boy oranına dair yapılan reji tercihi salt matematiksel bir orandan ibaret değildir, sinematografiye hizmet eden bir unsur olarak kullanılır. Akademi Oranı olarak bilinen 1.37 : 1 daraltılmış bir kadrajdır; hikayenin, karakter(ler)in açmazlarını ve sıkışmışlıklarını vermek, seyircinin filmin klostrofobik dünyasına adaptasyonunu kolaylaştırmak gibi nedenlerle tercih edilir.
Sahnenin fonunda duyduğumuz “Cáit neredesin, annem seni arıyor” repliğini, uzun otların içerisinde gizlenerek uzanmış bir kız çocuğu bedeni yanıtlar ve bu beden cenin pozisyonundadır. Daha ilk planda gizlenmiştir karakterimiz, bu gizleniş fizikseldir elbette, cenin pozisyonuyla anne sevgisine olan muhtaçlığı ise apaçık ortadadır. Cait’ın, ilk plandan itibaren evine doğru yürürken, odasına girip gece ıslatmış olduğunu anladığımız (ve muhtemelen de annesinin bu sebeple aradığı) yatağına bakarken yüzünü görmeyiz, kamera onu sırtından takip eder. Annesinin ayak sesini duyduğu gibi bu sefer de yatağının altına gizlenen Cáit’ın gözünden (P.o.V) yatağın kenarına gelen annenin ayaklarını görürüz. Anne (Kate Nic Chonaonaigh) “Ayakkabılarında pislik vardı.” der ve gider. İşte tam bu sırada ilk kez yüzünü gördüğümüz Cáit, o ana dek verilen doneler ışığında “sorunlu çocuk” imajı yaratsa da hemen sonraki sahneler bunun sebep değil sonuç olduğunu vermekte gecikmeyecektir.
Çocuklarıyla iletişim kurmayan, tüm gün at yarışı oynayan, kızlarının beslenme çantaları boşken pub’ta bira içen arıza bir baba (Michael Patric); ev işlerinden başını kaldıramayan, 4 kız ve küçük bir erkek çocuğu yetmiyormuş gibi bir de hamile olan bir anne… Huzurun, sevginin, sağlıklı iletişimin ve sağlıklı beslenmenin olmadığı bir evin çocuklara psikolojik yansımasını detay planlarla aktarmış film; Cáit’in geceleri yatağa işemesi, sınıfta hâlâ okumayı sök(e)memiş ve arkadaş edinememiş olması gibi.
“Eğer Benim Olsaydın, Asla Senden Ayrılıp Yabancıların Olduğu Bir Eve Göndermezdim.”
Eibhlín (Carrie Crowley) ve Seán (Andrew Bennett) oğullarını trajik bir şekilde yitirmiş, yaralı bir karı-kocadır. Yaz tatili için evlerine kabul ettikleri bu güzel kız çocuğunu bahçede karşılayan Eibhlín’in arabanın kapısını açtığı an içeri dolan ve Cait’ın gözlerini kamaştıran ışık, Cait’ın aradığı anne şevkati için doğru adreste olduğunun sinyalini verir. Başlangıçta mesafeli dursa da Sean da sevgisini sunmaktan geri kalmayacak ve Cait’la sağlam bir bağ geliştirecektir. Cait sadece gerçek aile sevgisini, mutluluğu bulmayacak, evin ve çiftliğin işlerine yardım ederek kendisini işe yarar ve değerli bir birey olarak da hissedecektir.
“Sessiz Kız” terazinin her bir kefesine koyduğu bu iki farklı çift üzerinden ebeveynlik, aile, sevgi, emek kavramlarını yorumluyor ve gerçek ailenin her zaman kan bağı yoluyla kurulmadığını bir kez daha gösteriyor. Çocuğunu yitirmiş bir kadın olan Eibhlín, beraber çok kısa bir süre geçirmiş olsalar da sağlıklı bir annelik duygusuyla Cait uyurken ona sessizce şu cümleyi kurar: “Eğer benim olsaydın, asla senden ayrılıp yabancıların olduğu bir eve göndermezdim.”
Film neredeyse bir ebeveynlik rehberi görevini görüyor ama bunu asla didaktik bir dille yapmıyor.
Hikâyesini durağan bir kamerayla ve az diyalogla veriyor ama görüntü yönetiminde (Kate McCullough) ışıktan, kadrajdaki detaylara dek ince çalışılmış nüanslarla anlatısını derinleştiriyor. Yönetmen Colm Bairéad, Cait karakterini hemen her planda kapı aralığında -kadraj içinde kadraj / picture in picture- resmederek karakterinin psikolojisini- daralmışlığını ve arada kalmışlığını- doğru bir atmosferde kuruyor ve bunu da seyirciye başarıyla geçiriyor. Çocuk oyuncu Catherine Clinch’in hakkını da teslim etmeli, bu başarıda performansının payı çok büyük.
“Sessiz Kız” tüm zamanların en yüksek gişe yapan İrlandaca filmi ve son yılların en büyük eleştirel ve ticari başarıyı kazanan İrlanda filmi oldu. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde (2022) Jüri Ödülü’nü almasının yanı sıra Dublin Uluslararası Film Festivali’nde (2022) Seyirci Ödülü aldı. Ayrıca film ülkemizde ilk kez 12. Uluslararası İstanbul Suç ve Ceza Film Festivali‘nin (2022) “Adalet Terazisi” kategorisinde gösterildi ve seyirciden yoğun ilgi gördü.
Ajitasyona kaçmadan anne-baba-çocuk sevgisini olabildiğince yalın bir o kadar da duygusal anlatan ve çok dokunaklı bir final yapan “Sessiz Kız”, halihazırda vizyondayken seyredilmeyi hak eden bir yapım.
İyi seyirler.