"Asaleti ve yüksekliğinin yanı sıra, Batı Klasikleriyle aynı kulvardaki Türk Klasik Müziği alanında bir yıldız var karşımızda: Bekir Ünlüataer."
İzleyicisi yaşlanan ve azalan Batı klasikçilerinden bazıları, 90’ların sonlarından itibaren ‘oyunu kuralına göre oynamaya’ karar verdi. Müzik endüstrisinin giderek artan bütçesi bir yana, dünyanın her yerinden milyonlarca dinleyiciye hitap etmenin dayanılmaz cazibesiyle fraklar, papyonlar, uzun siyah giysiler gardırobun en kuytu köşesine kaldırılırken yüz hatları yumuşadı. Gülümseyin! İzleniyorsunuz!
Teknik ve etik dahil, klasiğin kas-katı kurallarına, “Canın cehenneme!” dendi. ‘Hafifleyen’ klasik, popüler müziğe özgü yöntemlerle ‘pazarlandı’. ‘Özgürleşen’ müzisyenler, aldıkları riskin karşılığını buldu. Bu yıldızların, pırıltısı –hedonizmi?– en yüksek olanlarından biri olan Vanessa Mae mesela bir röportajında ne demişti?
"Beethoven ve Beatles, Mozart ve Michael Jackson, Paganini ve Prince. Ben hepsini seviyorum. Bu dünyaya bir kez geldim ve bu şansımı iyi değerlendireceğim. Dinlemekten zevk aldığım her tür müziği kemanla çalmaya çalışmaktan büyük haz duyuyorum"
Şimdi Türkiye’deyiz…
Bestesi Münir Nureddin’e, güftesiyse İsmet Bozdağ’a ait Sultaniyegah Şarkı şöyle söyler: “Sen şarkı söylediğin zaman / mevsimler değişir gibi kımıldardı içim/ dudaklarında doğardı şafaklar ve güneşler”
Bir süredir Türkiye’de, genç bir adam şarkı söylerken hissedilen bu: Mevsim değişir gibi kımıldıyor içimiz ve onun sesinde şafaklar ve güneşler…
Asaleti ve yüksekliğinin yanı sıra, bir avuç dinleyicisi ve kurallarıyla da Batı Klasikleriyle aynı kulvardaki Türk Klasik Müziği alanında bir yıldız var karşımızda: Bekir Ünlüataer.
Ünlüataer’in klasikten popülerliğe uzanan yolculuğu elbette bir yanıyla kendine özgü, lakin Vanessa Mae ve diğerleri ile paylaştığı noktalar da var. Bunlardan ilki, hiç kuşku yok; Ünlüataer’in ‘özgürleşme’ isteği ve bu konuda aldığı yüksek risk.
Herkesin gözü üzerindeyken, Klasik repertuarı ve onun ‘şekil şartlarını’ bir kenara koyarak yola çıkmak her yiğidin harcı değil. Dahası nice dudak bükmelere, “Evet ama”lara göğüs germe cesaretinden sonra bir de başarmak, çok başka bir yetenek ve donanım gerektiriyor. Bekir Ünlüataer’in sırrı, ‘pop’laşırken avamlaşmamasında. En dillere pelesenk olanı bile söylerken, ‘aslını’ unutmuyor.
Esas gücünü nereden aldığının –Klasik külliyat ve oradaki tavır– son derece farkında. Ne yapıyorsa, bunun üzerine yapıyor ve yaptığı her şey güzel oluyor. Bu yüzden Ünlüataer, sesi çatlarken bile lirik olan.
Gazelleriyle, Boğaziçi’nin musıki geleneğini modern zamanlarda devam ettiren bu genç yıldız, kalplerimizi elbette yalnızca teknik donanımıyla değil, Allah vergisi çok özel sesi ve kendine özel neşesi, samimiyeti, efendi tavrı ile de fethetti. Bu durumda, yine Sultaniyegah Şarkı’nın güftesine referansla şöyle söyleyebiliyoruz: ‘sen şarkı söylediğin zaman/ ne kadar genç dünya ve ne güzel/ bahar sabahlarının rahatlığı içimizde..’
Yazının Notları:
1. Bir süre önce yolunu ayırdığı Eşref Vakti ile izleyici kitlesini çeşitlendiren Bekir Ünlüataer, Üsküdar Musıki Cemiyeti öğrencilerinden ve Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu sanatçısı. Bekir Ünlüataer’e, sanatatak.com adına aşağıdaki soruları yönelttim:
En sevdiğiniz besteci ve eser?
Hacı Arif Bey en sevdiğim bestekârların başında gelir. Hele sözleri Mehmet Sadi Bey’e ait olan "Zahiri hale bakıp etme dâhil bir ferdi. Çekilir çile değil, çille-i germ ü serdi" adlı "Mahur" şarkıyı çok severek icra ederim…
Klasik ile TSM arasındaki fark?
Klasik klasiktir. Değişmez. Klasik bir eser icra ederken belli bir üsluba, femm-i muhsin’e –yani güzel bir ağıza ya da tavra– sahip değilseniz o okuduğunuz şarkı, türkü, gazel, yürük semai ya da her neyse klasik olmaz.
Klasik dinleyicisi ile ‘diğerleri’ arasındaki fark?
Klasik sevenler büyük formdaki eserlere ayrı bir merak duyarlar.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Klasik mi, popüler mi? Veya ikisi birden mi?
Öncelik, tabi ki klasik. Ama yeni projeler de her zaman beni heyecanlandırır. Örnek, Muhteşem Yüzyıl dizisinde okuduğum gazel ve doğaçlamalar…
Bu kadar kuvvetli bir solist, korist olduğu zaman ne hissediyor?
Korist olmak kolay iş değil. Homojen bir uyum içinde okumak belli bir disiplin gerektirir. Ama solist olarak sahneye çıktığımda kendimi çok özgür ve farklı hissederim.
Tek cümleyle Üsküdar Musıki Cemiyeti, Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu ve Eşref Vakti’ni nasıl tanımlarsınız?
Üsküdar Musıki Cemiyeti: Vefa
Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu: Prestij
Eşref Vakti: Popülarite.
İstanbul’da konser yapmayı en sevdiğiniz ilk üç salon?
CRR, Lütfü Kırdar, Haliç Kongre…
Şöhret olmanın bedeli?
Beni tanıyan insanlarla aramda sıcak samimi ve manevi bir köprü olduğu için herhangi bir sorun yaşamıyorum. En önemlisi de kendimi toplumdan soyutlamıyorum. O yüzden çok şükür bir bedel ödemiyorum.
2. Okur için ne kadar önemli bilmiyorum, ama böyle bir yazıyı yazdıktan sonra kendi adıma şu notu düşmek zorundayım: Neredeyse taassup derecesinde Klasik ‘taraftarıyım’. Türk Sanat Müziği dinlemediğim bir tür. Bu tür müziğin, Batı enstrümanlarıyla daha da ‘hafifleştirilmesi’ tahammül sınırlarımı zorlar. Lakin Bekir Ünlüataer bu anlamda istisna.
3. Şimdi bir video: http://www.youtube.com/watch?v=xu4cW9nnKcs
Yani öyle yarışma yapmakla olmuyor bu iş! Gerçek kral ve onun hakiki veliahdını, Beyazıt Öztürk’ün moderatörlüğünde izliyoruz. Canlı yayın ‘arızaları’ bir yana, düet mükemmel. Halef selef arasındaki sözel ve beden dili anlamındaki alışveriş ise işin cabası ve son derece enteresan.
4. Son olarak, Ünlüataer web sitesini acilen yenilemeli! Sitedeki, ‘Biraz kül, biraz duman’, –yaylıların ‘ufak tefeğini!’ duymazdan gelerek– rahatlıkla 50 kere üst üste dinlenebilir. Ve okura- dinleyiciye naçizane önerim, ne yapın edin, Ünlüataer’i mutlaka canlı izleyin. Tecrübeyle sabit: Etkisi inanılmaz! Çünkü o: Neşeli, işinin ehli ve cesur bir uçurtma. Sahnede gökyüzünü adımlarken sizi de öyle bir yükseltiyor ki aşk olsun.