13 Eylül – 3 Kasım tarihleri arasında Fransız Kültür Merkezi’nde yer alan Aylaklar (Flaneuses) sergisi, cuma akşamı Yasemin Özcan’ın ‘Flanöz’ün Kalbi’ adlı performansıyla arka arkaya iki gösterim olarak seyirciyle buluşarak, kapılarını kapadı.
Yürürken ayakkabı içine kaçan küçücük bir taş tanesi, o an dünyadaki her şeyin önüne geçer. Adım attıkça ayakkabı içinde yeni noktalara savrulur. Bir adımda hah kayboldu diye düşündükten hemen sonra, öyle bir yerde kendini hatırlatır ki iki önceki adımda denk geldiği noktada kısa bir anlığına refleksolojiye duyduğunuz hürmetten olursunuz. Durmak, bir yere tutunup, etekli eteksiz, çantalı çantasız olmaya göre değişen biçimlerde eğilip, kendisi ile tanışmak ya da ayakkabıyı ters çevirip gönderdiğinizden emin, taşın sesini duymak gerekir.
Yasemin Özcan, Flanöz’ün Kalbi’nden
İKSV tarafından 2009’da, Paris’in sanat kurumlarından Cité Internationale des Arts’ın Türkiye Atölyesi’ndeki misafir sanatçı programına katılmış beş farklı sanatçının, “aylaklık”tan yola çıkarak yarattığı işlerin yer aldığı serginin küratörlüğünde Bige Örer ismi vardı.
Aslı Çavuşoğlu, İnci Furni, Güneş Terkol, Yasemin Özcan ile İz Öztat & Zişan’in işlerinden oluşan “Aylaklar” sergisinin asıl odak noktası, 19. yüzyılda Paris’te Fransız edebi kültürünün önemli bir figürü olarak ortaya çıkan ve daha sonraki yıllarda da evrensel bir karaktere bürünen “aylak” (flâneur) figürü.
Serginin Özge Güven tasarımıyla hazırlanan kitabında, küratör Bige Örer’in sergiyle ilgili yazdığı giriş metni ve Fatih Özgüven‘in Türkçede yazan kadın edebiyatçıların aylaklık deneyimleri hakkında yazdığı metne ek olarak, Özge Ejder‘in sanatçılar ve küratörle birlikte gerçekleştirdiği bir söyleşi de mevcut.
Yasemin Özcan’ın performansı serginin açılış gecesinde ve kapanışında seyirciyle buluştu. Sanatçı, bu sergi için izleyiciyi farklı tarihler, coğrafyalar ve karakterler üzerinden kadının kamusal alandaki varlığı üzerine düşünmeye davet eden öykülerden oluşan Limonata Gibi Hava (Marmalade Skies) başlıklı kitabı kaleme aldı. Kitabını okuyarak gerçekleştirdiği ‘Flanöz’ün Kalbi’ başlıklı performansında Özcan, hem İstanbul’da hem de Cite des Arts misafir sanatçı programı sırasında Paris’te edindiği deneyimleri, her iki şehirde aylaklık yapma pratikleri, bunların zorlukları ve olanakları üzerine düşündürüyor.
Sanatçı, Tünel (1986), İstiklal Caddesi (2005), Taksim (2013) Paris (2012) ve Gümüşlük (2017) ana başlıklarından oluşan metninde, esprili anlatımıyla kendisini samimiyetle ifade ederken, ayakkabıya girip çıkmayan taştan, bir kadının boşanma ve seyahatle ilişkisine, Gezi Parkı’ndan, bir başına ile tek başına olmak arasındaki farka veya bakanla gören arasındaki dinamiğe kadar geniş bir çağrışım yelpazesinde dolanıyor.
Bir sonraki yapıtını merak etmemek elde değil
Hem İngilizce, hem de Fransızca alt yazısı mevcut olan sunumdaki fotoğraflar Pınar Asan, Uğur Bektaş, Barbara Musil ve yine sanatçının kendisine ait.
Metnin Türkçeden İngilizceye (The Heart of the Flâneuse) çevirisi Merve Ünsal, Türkçeden Fransızcaya çevirisi ise (Coeur de la Flâneuse) Mathilde Pinon’a ait.
Yasemin Özcan usta anlatımı ve kurgusal olanla otobiyografik olanı birleştirme becerisi ile her zaman özgün işler üretmiş bir görsel sanatçı-yazar. Kitabının 1500 adet basıldığına şaşırılmamalı. Bir sonraki yapıtını merak etmemek elde değil.