İlyas Salman ve Tamer Levent’in rol aldığı, Kristal Küre sahibi ve Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’ın dokuz adayından biri olan Mısır Adası, her yönüyle çarpıcı bir film
Tess ve Paris Teksas filmlerinin unutulmaz oyuncusu Nastassja Kinski, Malatya film festivali onur konuğu olarak Malatyalılarla buluştu. 12 yaşında sinema kariyerine başlayan ve 70’in üzerinde filme imza atan ünlü yıldız, düzenlenen basın toplantısına Türk sinemasının 100. Yılını kutlayarak başladı. Türk sinemasını çok iyi tanımadığını belirten Kinski, Kelebeğin Rüyası’nı izlediğini ve etkilendiğini söyledi. Teklif gelmesi halinde Türk bir yönetmenle de çalışabileceğini ifade eden ünlü oyuncu 80’li yıllardan sonra kariyerindeki düşüş ile ilgili “Hayat asla aynı şartlarda devam etmiyor” dedi. İşini hala çok sevdiğini de söyleyen Kinski, önümüzdeki dönemde birinde yönetmen, diğerinde oyuncu olarak iki projesi olduğunu sözlerine ekledi.
Türkiye’yeyle ilgili çok bir şey bilmediğini ifade eden Nastassja Kinski, İstanbul’a her geldiğinde camilerin kendini büyülediğini dile getirdi ve Malatya’nın da tarihi camilerini görmeyi çok arzu ettiğini söyledi.
Nastassja Kinski, 27 Kasım akşamı Malatya Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Festival kapanış ve ödül töreninde onur ödülünü aldıktan sonra Malatya’ya veda edecek.
David Cronenberg’in son filmi Yıldız Haritası filmekimi’nde gösterimişti. Şimdi Başka Sinema'da. Ayşegül Sönmez, filmi sürrealist değil hiperrealist buldu.
Kağan Uluca ve Serdar Bakioğlu tarafından yetkinlikle canlandırılan Gyore ve Gero kardeşler, ortasında kaldıkları savaşın, her kardeşi karşı karşıya getiren savaş olduğunu, yani her savaşın aynı olduğunu, kara mizah marifetiyle gözler önüne seriyor.
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Çarşamba akşamı (10 Aralık 2014) 20 bin çocuğun eğitimine destek olmak üzere, müzik direktörlüğünü Sabri Tuluğ Tırpan'ın yaptığı "Şarkılarla Filmler" başlıklı bir konser düzenledi. Konser izlenimlerini, Prof. Ayşegül Yaraman yazdı.
Dergicilikte menzilin uzunluğu belirsizdir. Onuncu yılını kutlayan Bant ekibi, Forward dergisinden Bant Mag’e uzanan yolda hayatımıza kattığı güzelliklerle baş köşeyi hak etmiş bulunuyor. Bu on yıl boyunca onlar sayesinde sayısız grup, illüstratör, film ve zihin açıcı proje keşfettik ve bu topraklara uğraması ihtimal dışı görünen nice ismi sahnelerimizde izledik. Bant’ın Moda’daki karargâhına uğrayıp mevcut sergiye göz attık, arşivleri kurcaladık ve on yılın üzerinden geçerken muhabbetin lezzetinden dolayı birkaç kahve soğuttuk.
Özellikle, inatla kendi mitolojisinden bahsetmek, durmadan onu gündeme getirmek; Semiha Berksoy’un fantastik otoportrelerinde, ‘anne ve çocuk’larında, kendi kendisini bir değişim-dönüşüm-başkalaşımın kahramanı (bazen de bir maske) olarak sunduğu işlerinde zamanı, trendleri, sade suya ruhbilimi, teatralliği aşan bir şey.