14 Şubat yaklaşmışken 1900’lerden bu yana bir çoğu Türk Edebiyatının klasiği sayılan romanlarımızda aşkın farklı halleri... N. Zeynep Kürük'ün sanatatak.com'daki ilk yazısı aşktan yana.
İstanbul Modern'de açılan Ressam ve Resim başlıklı retrospektifinde 1960'lardan bugüne bütün üretimini görebildiğimiz Mehmet Güleryüz'ün ağzından mini bir Batı sanat tarihi sözlüğüne ne dersiniz? Sanatçının kendi sözlerinden derlediğimiz sözlüğün, siz okurlarımıza sanatçının kendi işlerine uzanan bir yolu aydınlatması dileğiyle...
Özellikle, inatla kendi mitolojisinden bahsetmek, durmadan onu gündeme getirmek; Semiha Berksoy’un fantastik otoportrelerinde, ‘anne ve çocuk’larında, kendi kendisini bir değişim-dönüşüm-başkalaşımın kahramanı (bazen de bir maske) olarak sunduğu işlerinde zamanı, trendleri, sade suya ruhbilimi, teatralliği aşan bir şey.
Agora Kitaplığı’ndan taze çıkmış “Ruhun Bedeni” nadir bir kitap ve Selim Temo “yuvasına oturmayan çekmecelerin huzursuzluğu”nu (ki o çekmeceler hepimiziz galiba!), birilerindeki (ki o birileri hepimiz değiliz, o kesin) “her taze meyveyi mezarlığa götürme telaşı”nı ve sonra “geniş bir avluya çıkar gibi raylara biriken kadınlar, çocuklar, yaşlılar”ı özel bir sözcükler kümesiyle anlatan, adlandıran bir şair-yazar. Ayrıca, birçok antolojisiyle bilinen bir Kürdolog. Aşağıda onunla söyleşiyoruz.
Şener Özmen: "Sıkışmışlığı edebiyat yoluyla aşabilme düşü fazlaca iyimser, ama nihayetinde bir düş, her romancının düşü. Özellikle de Üçüncü Dünya’da ve ulusal alegorinin revaçta olduğu kent merkezlerinde..."
“ Biz, edebiyata, edebiyatın özündeki kalb ve vicdan yoluna ulaşmaya çalışan ve dilsel göreliliğe inanan madencileriz. Ülkemizdeki edebiyatın özgürlüğe ve tahayyül gücüne ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Günümüzde, kültür-sanat alanında, özellikle de edebiyat eleştirisi alanında görülen oligarşik tahakkümü, bağlamsızlığı ve kötücül yönetimi, yani tüm statükocu mekanizmaları reddediyoruz”.
‘Demek ki insan, yaşıyorsa nasıl olsa iz bırakıyor, bir zeytincinin paslanmış tabelasında bile olsa. İlla birilerinin kalbini dağlamanın lüzumu yok iz bırakmak için demek ki.’ Mahir Ünsal Eriş'in Sait Faik ödüllü hikaye kitabı bir mücevher.
"Fantastik edebiyat, onu okuyan herkese bir yanına ejderhaları, diğer yanına ağaçtaki bir kovukta yaşayan hobbitleri alarak hayatının her alanına nüfuz etmiş iktidara karşı direnmenin alternatif yollarını sunuyor." Ezgi Altun'dan fantastik edebiyata övgü...
Nazlı Eray, ‘Aydaki Adam Tanpınar’ kitabında yazarın mekanlarında dolaşırken ‘Günlüklerin Işığındaki’ hatıralarına da bakıyor. Eşyalar ve şiirler, Beş Şehir’den anekdotlar, Avrupa seyahatlerinin sevinç ve pişmanlıkları…ve dahası…