Haftanın etkinlikleri: 5-11 Aralık 2016
İzel Rozental 25. Yıl Sergisi: Karikatör
Yer: Scneidertempel Sanat Merkezi Tarih: 5 Aralık 2016 Saat: 18:00
İstanbul’da yayınlanan Şalom Gazetesi’nde 25 yı... devamı...
için arama sonuçları
Performanslar, film gösterimleri ve sergiler... Haftanın dikkat çekici etkinliklerini Batur Talu seçti.
SALT Galata’da açılan Tek ve Çok adlı sergi, endüstriyel üretimin çokluğuyla, sanatsal üretimin tekliği ve biricikliğine odaklanıyor gibi görünse de her iki alanın kopya ve taklitten kurtulamayacağının altını çiziyor.
Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor. Bu haftanın önerileri: Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları: Krikor Gergeryan Arşivi, Aşkın Sonu Cinayettir, Sadık Bey ve Eğlence İncelemeleri
D-Marin Klasik Müzik Festivali’nin açılış gününde müzik dünyasının en büyük piyano virtüözlerinden biri kabul edilen ve bu yıl 75. yaşını kutlayan İdil Biret’e Uluslararası “Onur Ödülü” verildi.
Woody Allen’ın kariyerinde bir ilke denk düşen yeni filmi Café Society ustanın eski filmlerini aratsa da şu bunaltıcı yaz günlerinde serin bir esinti gibi iyi geliyor insana.
Bu metni yazmaya başladığımızdan bu yana geçen zamanda metni gerekli kılan bağlam çok hızlı bir şekilde değişti. Tekrarlanan şiddet eylemleri, Ankara ve İstanbul'daki son saldırılar bizi derinden üzdü. Bu yaşananlar göz önüne alındığında bir sanat etkinliğinin sansürlenmesi görece küçük bir şeymiş gibi görünse de, bu deneyimimiz hakkında özellikle şu anda konuşmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu metni yayınlayarak, kriz durumlarında ve acil durumlarda sıklıkla vuku bulan otosansür ve devlet sansürüne karşı olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu, Türkiye'nin içinde olduğu son durum, ama bu durum sadece Türkiye'ye özgü ya da Türkiye'yle sınırlı değil. Kamu alanındaki aciliyetlerin kültürel, gazetecilik, ve akademik alandaki ifade özgürlükleri kısıtlamalarını meşru hale getirmek için kullanılması pek çok insana hareket alanı bırakmayan yaygın bir uygulama. Bu susturulmalara karşı ses çıkarmak, müzakere ve derinlemesine sorgulama alanlarının gerekliliğini savunmak kültür emekçilerinin bir sorumluluğudur. Bu saydığımız nedenlerden dolayı Barış Sonrası (Post-Peace) Sergisi'nin sansürlenmesi üzerine yazdığımız ortak açıklamamızı yayınlıyoruz.
Barış Sonrası Sergisi Sanatçılarından Sergi İptali Kararına Tepki Katia Krupennikova’nın küratörlüğünü üstlendiği ve Akbank Sanat Uluslararası Küratör Yarışması’nı Kasım 2015’te kazanan Barış Sonrası (Post-Peace) isimli serginin sanatçıları ve katılımcıları olarak, Akbank Sanat’ın sergiyi son dakikada iptal etme kararına karşı kızgınlığımızı dile getirmek istiyoruz. Bu sergiye ‘savaş ve barışın günümüzde nasıl tezahür ettiği’ sorusu çerçevesinde davet edildik. Serginin açılışı 1 Mart olarak planlanmıştı, ve sergi 25 Şubat’ta iptal edildi. Akbank Sanat Direktörü Derya Bigalı, Krupennikova ve jüri üyelerine yolladığı e-mail’de, ‘Serginin hazırlıkları sırasında Türkiye çok sıkıntılı zamanlardan geçti. Özellikle Ankara’da yaşanan trajik olaylar, halkın hafızasında çok taze’ ifadelerini kullandı.
Sergi hazırlıkları aşamasında Türkiye’deki toplumsal ve siyasi durumun kötüye gittiğinin farkındayız. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri gün geçtikçe artıyor; bağımsız basın, kültür kurumları ve vatandaşların ifade özgürlüğü görülmemiş bir baskı ve (oto)sansürle karşı karşıya kalmakta. Kültür ve sanatın, bu zorlu sürecin yakın takipçisi olmasının acil ve elzem olduğunu düşünmekteyiz.
Küratörün ilk sergi metninde belirttiği gibi, ‘Barış Sonrası’ Sergisi'nin amacı, günümüzdeki ‘barış’ halinde ‘savaş’ın nasıl bir yeri olduğuna dair farklı fikirleri bir araya getiren bir platform yaratmaktı. Akbank Sanat’ın ‘Barış Sonrası’ sergisini susturması, endişe verici bir semptoma, Türkiye’de fazlasıyla görünür hale gelen korku ve paranoya iklimine işaret etmektedir. Bir sanat kurumunun kamusal tartışma ve bilginin sınırlarının ne olması gerektiğine bilfiil müdahale ettiği bu durumu esefle karşılıyoruz. Akbank’ın bu sorumsuz tavrı, bizlerin bu sergi kapsamında ortaya koyduğu emeği görünmez kılmıştır. Bu durum bizi bu sansürlenme deneyimimizi görünür kılmak için müşterek bir açıklama yapmaya yöneltti. Bir açıdan da şanslı olduğumuzun farkındayız: sansürün daha acımasız şekillerine ve susturulmalara maruz kalan ve ifadelerinin tümüyle yok edilmesi tehdidiyle karşı karşıya olanlara kıyasla deneyimimizi paylaşabilme şansına sahibiz.
Serginin son dakikadaki iptalini inatla sorguluyoruz, ve aşağıda belirtilen noktalarda ortaklaştığımızı belirtiriz:
Akbank Sanat tarafından Katia Krupennikova’ya ve juri üyelerine email olarak gönderilen açıklamanın şeffaflıktan ve inandırıcılıktan uzak olduğunun altını çizmek isteriz. Serginin iptalinin sözde nedenleri görünüşe bakılırsa Akbank Sanat’ın film festivali ve müzik konserleri gibi diğer programlarını etkilememiştir. Bu sebeplerden dolayı ‘Barış Sonrası’ Sergisi’nin iptalinin politik bir sansür olduğunu iddia ediyoruz. Barış Sonrası Sergisi’nin sansürlenmesi, şirketlerin imajlarını güçlendirmek için sergi üretimlerini finansal olarak destekledikleri, ancak politik çıkarlarına uymayan sanatçı ve işlerin ortaya çıkması durumundaysa bu sanatçı ve işlerini acımasızca yok saydıkları bir döngüyü görünür kılmaktadır.
Bu şekilde, şirketin ‘üslubu’ (sanatçı üzerinde) bir baskı ve kontrol aracı haline gelmektedir. İsteğimiz dışında kendimizi böylesi bir durumda bulan sanatçılar olarak bu kötü gidişata karşı çıkmanın sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. Bu durum sanat dünyasının belirli alanlarında semptomatikleşmiştir, ve karşı durulmadığı sürece de sanatsal üretimin üzerindeki bu kontrolün yaygın bir kaideye dönüşme tehlikesi vardır.
Bu açıklamayla, Türkiye’de sansürün farklı biçimleriyle karşı karşıya kalan kişi ve gruplarla dayanışma içinde olduğumuzu da göstermek istiyoruz. Aynı zamanda, sanatçı ve yazar Pınar Ögrenci ve sanatçı Atalay Yeni’ye karşı açılan davayı kınadığımızı ve dava süreciyle ilgili kaygımızı dile getirmek istiyoruz. “Barış İçin Yürüyorum/I Am Walking for Peace” barış yürüyüşüne katıldıkları için, 23 kişiyle beraber Türkiye hükümeti tarafindan terör propagandası yapmakla suçlanarak 18 yıl hapis istemiyle yargılanıyorlar. Pınar Öğrenci’nin ‘Barış Sonrası’ sergisi programında bir performans yapması planlanmıştı.
Bizler, “Barış İçin Yürüyorum/I Am Walking for Peace”in yaptığı şu açıklamayı desteklediğimizi berlirtiriz:
“Bugün karşı karşıya kaldığımız bu zorlu durumla başa çıkmanın, savaşı, ölümleri yıkımları durdurmanın yolu barışa ilişkin talebimizi daha yüksek sesle, cesurca söylemekten ve bölge halkıyla dayanışmaktan geçiyor.”
Barış Sonrası sergisinin yaratmayı amaçladığı açık uçlu ve sorgulayıcı söylemde ısrar ediyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz bu süreç, bu serginin yapılmasının, aciliyeti olan bu konularda yapılan çalışmaların devam etmesinin, ve uluslararası söylemsel bir platformun geliştirilmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır.
Anonim Vatansız Göçmenler Kolektifi (Anonymous Stateless Immigrants Collective), Ella de Búrca, Anna Dasović, Ehsan Fardjadniya, Yazan Khalili, Lyuba Matyunina, Adrian Melis, Dorian de Rijk, belit sağ, Anika Schwarzlose, Alexei Taruts, Anastasiya Yarovenko, Jaha Koo.
Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor: Mahalledeki AKP, Jet Rejisör Çetin İnanç ve Türkiye'nin Anayasa Gündemi...
...Zaman ve mekânda gerçekleşen dönüşümler nedeniyle Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi hem sanatçılar hem de izleyiciler için çağdaş dünya ve çağdaş sanat bağlamında yeni küresel bir kültürel içkinlik alanı söz konusu...