Senenin en iddialı Fransız yapımlarını geride bırakarak Fransa’yı Oscarlarda temsil etmek üzere seçilen film Mustang’in Türkiyeli yönetmeni Deniz Gamze Ergüven, filminin Türkiye'de alacağı tepkiler üzerine:
"Türkiye'de hala tabu olan çok fazla şey var. Bundan dolayı film dişleri gıcırdatabilir. Film son derece özgür..."
Dünya prömiyerini geçtiğimiz Mayıs ayında Cannes Film Festivali’nde yapan, sonrasında katıldığı tüm festivallerden de ödüllerle dönen Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği Mustang filmi Fransa’nın yabancı dilde Oscar adayı oldu.
1960’lı yıllarda, Walter Keane 1 milyon adet satan duygusal portreler onuruna bir parti veriyordu ama aslında onun başarısını sürekli kılmak için köle gibi çalışan, sanatçı karısı Margaret’ti. Margaret biyografik filmde yaşadıklarını anlatıyor.
Jon Ronson'ın Guardian için kaleme aldığı yazıyı Billur C. Yılmazyiğit çevirdi.
Bu yazının bir kamu spotuna veya duygu sömürüsü yapan şeker çikolata reklamlarına benzemesinden korkarım ama bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı olduğunu da ben uydurmadım.
Açıkekran Yeni Medya Sanatları Galerisi'nde küratörlüğünü Ali Akay'ın yaptığı Ulay'ın Erken Dönem İşleri: Kimliksizleşme ve Dönüşme sergisinde 10 Ekim'e kadar Ulay'ın performanslarını görebilirsiniz. Daha ilk cümlemde sözünü ettiğim “Sanatın kriminal bir yönü var” performansını henüz görmediyseniz ya da haberdar değilseniz mutlaka görmelisiniz.
Fransızların entelektüel dinamizmlerini yitirmesinin ardındaki tartışmasız en büyük etken, hem maddi anlamda hem de kültürel bakımdan Fransızların global ölçekte güçlerini büyük oranda yitirdiklerine ilişkin giderek kuvvetlenen düşünce.
Slavoj Zizek, 'AB Mülteci Krizi Küresel Kapitalizmle Yüzleşmeden Ele Alınamaz' başlıklı yazısında şöyle diyor: Mülteciler için öğrenilmesi gereken acı ders şudur ki, Norveç’te bile “Norveç diye bir yer yok”. Hayallerini sansürlemeyi öğrenmek zorundalar: gerçekliğin içinde hayallerinin izini sürmek yerine, değişen gerçekliğe odaklanmalılar.