Geçmişte önemli ve kıymetli işlere imza atmış yönetmenlerin ve senaristlerin artık iş yapamadığı, yaptırılmadığı bir ortamdan bahsediyoruz. Medyada, sporda ve ardından da sanatta da çölleşen, tek tipleşen bir ülkeyi anlatıyorlar.
Geçtiğimiz ay Kadıköy’de açılan Taşra Kabare kasımda prömiyerini yapacak "Ölüm Hastalığı", Füsun Demirel'in Dario Fo ve France Rame uyarlaması "Aşk Dersleri", klasik müzik ile kukla tiyatrosunu buluşturan "Küçük Bir Kukla Süiti" ve akustik konserlerle dikkat çekiyor.
Meryl Streep’in gözünü 20. Oscar adaylığına ve muhtemel 4. zaferine diktiği Florence Foster Jenkins gerçeğin sanattan daha şaşırtıcı olduğu öykülerden biri.
Westworld umut vadeden ustalıkla yazılmış bir ilk bölümle açılmış, dizinin nasıl devam edeceği merak ediliyordu. İkinci bölümde yeni bir şey görmemiş olsak da pek çok vaat ile karşılaştık. Bölüm farklı bir dış-ses ve yeni karakterlerle açıldı.
Alman sinemacı Maren Ade’nin Cannes’da gösterildiğinden bu yana yerlere göklere sığdırılamayan filmi Toni Erdmann bu yılki Filmekimi’nin yıldızlarından.
....Ortayaşlı Julieta rolünde görmüş geçirmiş bir annenin ruh halini tüm nüanslarıyla veren Emma Suarez filmin şüphesiz en iyisi. Almodovar’ın fetiş oyuncularından, alıştığımız grotesk görüntüsünden çok uzak ve ne yazık ki bir hayli yaşlanmış bir Rossy de Palma’nın da oyunculuğunun çok farklı ve şaşırtıcı bir şekilde güçlü yanını sergilediğini belirtelim bu arada.
SALT Galata’da açılan Tek ve Çok adlı sergi, endüstriyel üretimin çokluğuyla, sanatsal üretimin tekliği ve biricikliğine odaklanıyor gibi görünse de her iki alanın kopya ve taklitten kurtulamayacağının altını çiziyor.