Performans sanatının efsane ismi Ulay, 1970’li yıllara tarihlenen erken dönem işlerinden bir seçkiyle 2 Eylül–10 Ekim tarihleri arasında Şekerbank Açıkekran Yeni Medya Sanatları'nda olacak.
Suriye'de devam eden savaş halkını zorunlu göçle başbaşa bırakırken, bir yandan ülkenin tarihi de ait olduğu yerden koparılıp yasadışı yollarla satılıyor. Gazeteci Mike Giglio ve Munzer el-Awad, Türkiye sınırı boyunca tarihi eser kaçakçılarıyla buluşarak 'yeraltından' yürüyen bu 'tarihi trafiğin' izini sürdü. Konuştukları kaçakçılardan Muhammed durumu şöyle anlatıyor: "Çok fazla hayat ve tarih kayboldu. Suriye artık bambaşka bir ülke."
sanatatak.com astrologu Meltem Ersoy, uyarıyor: 13 Eylül Güneş Tutulması Başak'ta, 28 Eylül Ay Tutulması Koç'ta... Aşk kapıyı çalınca keşke yapacak başka işlerimiz olmasaydı...
"Şimdi kendisinin “Frippertronics” adını verdiği bir ekiple çalışıyor. (Fripp, “Frippertronics”i temelde şöyle tarif ediyor Fripp ve Eno eksi Eno). Bu tanımı farklı durumlara da uyguluyor. Sohbetimiz süresince birkaç defa ifade etmiş olduğu gibi yapması gereken şeyleri hayata geçirmek için nadiren yeterli vakti oluyor. Biz konuşmamızı sürdürürken giyiniyor, gitarının tellerini değiştiriyor ve bir diyapozom yardımıyla gitarını akord ediyor." Evet kesinlikle bu bir Robert Fripp konuşmasıdır. Ve doğrusunu isterseniz mükemmel bir konuşmadır. Çeviri: Özlem Akarsu
‘’Araf’taki Ermenilerin Hikâyesi’’, coğrafyanın kader anlamına geldiği bu toprakların en kadim halklarından biri olan Ermeniler ve yaşadıkları hakkında, ne yapılsa hala bir türlü halının altına süpürülemeyen gerçekleri, yaşanmış hikâyeler eşliğinde tek tek önümüze koyuyor.
Ünlü modacı çağdaş sanat toplamasının altında yatan an büyük nedene artık içmediğini gösteriyor. Andy Warhol ve Jean Michel'i tanımış olmanın da bir ayrıcalık olduğunu sözlerine ekliyor.
Kartpostallardan yansıyan ‘Türkiye, açık şehir’ görüntüleriyle bir dönemin tanıklığına götürüyor Vahap Avşar bizi. Kıyafetinden gözlüğüne belli bir erkek tiplemesinin hâkim olduğu, kadının hemen hemen hiç gözükmediği, askerin mutlak egemenliğini kutsadığı, kim bilir kaç faili meçhulü ‘gezdiren’ beyaz Renault’lu yıllar. ‘70 ve ‘80’li yıllarda sokağın, gündelik hayatın dili doğanın mavi/yeşiline tezat bir karamsarlığı görselleştiriyor.
Carolyn Christov-Bakargiev metni kurarken hiç riske girmemiş; her şeyden bir damla koymuş... Biraz da bilim tamamdır! Hiç istisnasız 14. Bienal metni, dünya çağdaş sanat tarihindeki en “laf salatası” çerçeve olarak yerini alacaktır.