Gazeteci yazar Vivet Kanetti Uluç'u, izlediği 'Başbakan ile taşeron işçi konuşması' videosu, bambaşka bir yere sürükledi, sanat tarihinin hala yazılmayan bir şahsiyetine... Önemli bir efsane sanatçıya, Aktedron Fikret'e...
Bedri Baykam’ın Halil Altındere ve Süreyya Evren’in hazırladıkları, “Kullanma Kılavuzu 2.0” kitabı dolayısıyla yaptığı eleştiri, çağdaş-güncel sanat tartışmasının gerilimi ve acilliğini tekrar önümüze getiriverdi.
Türkiye'deki haklarını Ayser Ali'nin ajansı A&A Rights Agency'nin temsil ettiği Nobel ödüllü yazar Svetlana Alexievich'in Çernobil felaketi üzerine yazdığı Çernobil Sesleri kitabı sonrası verdiği söyleşisini Hale Eryılmaz çevirisiyle yayınlıyoruz.
Hazır Dünya Uzay haftası gelmişken bir köşe de müzikleri derledik bir yanda filmleri... Gerçek bilime sıra gelmeyecek mi sandınız? Mars'ta neler oluyor, biz mi uzaylıları, uzaylılar mı bizi bulacak? Kafanızı karıştıran soruların cevapları.
Galip Tekin, ‘’Üniversite bitirmediğim halde Boğaziçi’nde hoca olan sanırım sadece ben varım’’ diyerek çizgi romanın inceliklerini anlatıyor… "Oğuz Aral ‘’Bak, burada üç dergi var, bırak akademiyi ben sana hem çizgi çizmeyi öğreteyim hem de üstüne para vereyim’’ dedi. Öyle başladık...
Bedri Baykam, Halil Altındere ve Süreyya Evren editörlüğünde çıkan Türkiye'de Çağdaş Sanat: Kullanma Kılavuz'nun ikinci cildini tartışmaya açtığı Cumhuriyet gazetesi yazısının genişletilmiş bir versiyonunu sanatatak.com için yazdı.
Marslı’nın bir ‘uzay filmi’ olmasını bir kenara bırakıp onu sadece bir ‘hayatta kalma filmi’ olarak okumaya çalıştığımızda da maalesef filmin karakter çalışmasındaki eksiklik daha da belirginleşiyor.
1999’da Birleşmiş Milletler’in kutlamamız gerektiğine karar verdiği Uzay Haftası’nın 17.sine girmiş bulunuyoruz. “Ben bu haftayı kutlamak için sadece ve sadece 140 dakika ayırmak istiyorum” diyorsanız, yapabileceğiniz iki şey var: Ya Ridley Scott’ın The Martian filmini seyredebilirsiniz, ya da -ki bizce yapmanız gereken şey bu, sizin için hazırladığımız 30 şarkılık playlist’imizi dinleyebilirsiniz.
1874'ten bugüne böylece olmuş olan tüm “kötü” olaylar – Osmanlı'nın yıkılışı, savaş, tek parti, kötü demokrasi, darbeler, kötü demokrasi vb.- için de Dr. Abdullah Bey suçludur. Suçu ne midir Dr. Abdullah Bey'in? Suçu elbette ki ölmüş olmak!