Sanatatak yazarı Efe Beşler bu hafta ve her hafta yeni çıkan kitaplardan en önemlilerini seçiyor: Aldo Moro Vakası, Sırla Yüz Yüze, Mutluluk Vaadi ve Surönü Diyalogları...
Kuzgun Acar’ın 1949’da Akademi’ye girmesiyle başlayan ve 1968’e kadar yoğun, 1976’daki ölümüne kadar ise ara ara devam ettiği heykel sanatına kazandırdığı çoğu yapıtı yok oldu. Hatta her zaman çok sevdiği sinema sanatına verdiği ürünlerin -Doğu’da çektiği belgesel filmler- ve sokak tiyatroları için yaptığı maskların bir kısmı da kayboldu. O nedenle en bilinen heykellerinden birinin korunduğunu, sahiplenildiğini bilmek iyi geliyor insana.
Türkiye’deki heykel sanatının önemli isimlerinden Kuzgun Acar’ın, 1967 yılında İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’na yerleştirilerek mekanın simgesi haline gelen “Kuşlar - Soyut Kompozisyon” isimli eseri, 24 Haziran 2016 tarihinden itibaren S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.
Aralık 2015’te gerçekleştirilen Ege Sanat Günleri’nde “Ustaya Saygı, Yaşayan Anıt Sanatçı” sunumlarında, Ali Vatansever imzalı 11 dakikalık bir filmle katılımcıya anlatılmıştı Ayfer Karamani. Seramikte 60. yılına doğru ilerleyen bir sanatçının üretimini, yaşamını 11 dakikaya sığdırmak güç elbet. Ancak filmin merak uyandırdığı ve sizi sanatçının işlerinin peşinden sürükleyebildiği doğru. Ben de her ne kadar takipçisi olsam da filmi izleyince kapısını çalıp sohbet etmek istedim Ayfer Karamani’yle.
...Şeylerin İnterneti Teorisi tam da bunu iddia ediyor: Küresel ısınmayı durduracak bir şekilde maliyetlerin sıfıra indiği bir ekonomiyi ve enerji kaynağı olarak insanın yaratıcılığı ve doğayı...
Salt ULUS tarafından 22 Mart’ta Ankara'da gerçekleştirilen “Cümleden Öteye Bir Şehir Vardı” sergisi kapsamında akademisyen Funda Şenol Cantek ve yazar Turan Tanyer ile Ulus Turu gerçekleştirildi.
...Vücudunu kullanış biçiminin epik sahne duruşunun tamamlayıcısı olduğu aşikar. PJ’in performansına gelecek olursak; gerçekten tüm salonu kapsayan açık sesiyle sanki tam da olması gerektiği gibi her daim müziğin 1-2 adım önünde...
...Günümüzde yapılar, bahçeler, yerleşim alanları sanki karşımıza satın alınacak metalar olarak çıkıyor. Bu nedenle şehirliler geçmişte kalfaların, ustaların sundukları esneklikten, çeşitlilikten mahrumlar. Üstelik şehir planları da öyle. Tek seferde ideal bir durumu ortaya koymayı hedefler gibi hazırlanıyorlar. Böyle olunca da daha yapılırken gelişmeler üzerindeki etkilerini kaybediyorlar...