Babamın Cesetleri: Sahnede Sinema Mucizesi
Sahnedeki oyuncunun, hatta karakterin kalp atışlarını duymak; sanatsal bir hediye gibiydi...
için arama sonuçları
Sahnedeki oyuncunun, hatta karakterin kalp atışlarını duymak; sanatsal bir hediye gibiydi...
Rüçhan Şahinoğlu, 5 Haziran’a kadar Ankara Galeri Siyah Beyaz’da sergileyeceği “Dışarda” sergisiyle önceki dönem çalışmalarında kendine yolladığı kartpostal çalışmalarının evrilmiş bir adımı olarak; modernleşmenin uzantısı; standartlaşma sürecinin getirisi olan; şehrin tekdüzeliğine, metalik görünümlerine, yalnızlığına ve kimliksiz yapılarına yer vermekte.
13. İstanbul Bienali’nin 22 Mart Cuma günü gerçekleştirilmesi planlanan ve yapılan eylem nedeniyle iptal edilen etkinliği, 23 Mart Cumartesi günü Salon İKSV’de gerçekleştirildi. “Kamuya Hitap Etmek” başlıklı etkinlikte yazarlar, aktivistler, sanat eleştirmenleri kamuya hitap biçimlerini, siyasi sistemler ve bilgi teknolojileri arasındaki bağlantı ve medyada ifade özgürlüğü konularını tartıştı.
13. İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci'nin konuşmasına bir önceki gün gerçekleşen eyleme gönderme yaparak başladı:
“Aslında bu durum davet ettiğimiz bir şeydi. Benimle aynı düşünceyi paylaşmayanların da özgür bir platformda seslerini duyurabilecekleri bağımsız bir alan yaratmak istemiştik. Türkiye gibi ifade özgürlüğünün ve demokratik paylaşımın ciddi sorun olduğu bir ülkede, böyle siyasi bir forum alanı açmanın, bastırılmış, dışlanmış ve susturulmuş olanların seslerini duyurmaları açısından acil bir gereksinim olduğunu düşünüyordum.
Kamusal Simya programının Kamuya Hitap Etmek etkinliği, hem yurtiçinden hem de küresel bağlamda sistem karşıtı eleştiriler ve stratejiler geliştiren ve de merkez medya ile iktidarlar tarafından sansürlenen, dışarıda bırakılmaya çalışılan iki konuşmacının, Eren Erdem ve Adbusters Medya Vakfı (Darren George Fleet ve Pedro Inoue Sardenberg) konuşmalarının kendilerini sistem karşıtı olarak tanımlayan bu grup tarafından engellenerek sansür edilmesiyle sonuçlandı.
Ayrıca, İstanbul’dan ve Türkiye’nin farklı kentlerinden, hatta başka ülkelerden bu konuşmayı dinlemek için gelen izleyicilerin bilgi üretim ve paylaşım imkanını ellerinden almış oldular. Bunun üzerine hepimizin ciddi düşünmesi gerekiyor."
Açılış konuşmasının ardından etkinlik, şair ve sanat eleştirmeni Fırat Demir ile yazar ve yayıncı Burak Fidan’ın Ahmet Güntan şiirlerini okumasıyla devam etti. Sonrasında, kültürel frekans bozucu, yayıncı ve son dönemde Occupy Wall Street/Wall Street’i İşgal Et gibi küresel kampanyaların geliştirilmesine öncülük eden Adbusters Medya Vakfı (Adbusters Media Foundation)’ndan Darren George Fleet ve Pedro Inoue Sardenberg, projelerinden örneklerle deneyimlerini izleyicilerle paylaştı.
Adbusters ekibi, “Zihinsel Çevrenin Siyaseti” başlıklı sunumlarında, küresel kapitalizmin görsel diline karşı ürettikleri işlerde kullandıkları taktikleri anlattı. Bireylerin somut veriler yerine duygusal deneyimlerine göre karar verdiklerini belirten ekip, reklamcıların ve siyasetçilerin kullandıkları görsel/duygusal mesajlara dayalı taktiklerin kapitalist sistemi eleştirmek amacıyla da kullanılabileceğini vurguladılar.
Adbusters ekibi ayrıca, Occupy Wall Street/Wall Street’i İşgal Et kampanyalarının başarısını örneklerle anlattı. The Return of the Public (Kamunun Geri Dönüşü) kitabının yazarı Dan Hind ise konuşmasında, siyasi sistemler ve bilgi teknolojileri arasındaki derin bağlantılara dikkat çekerek, içinde bulunduğumuz dönemde medyanın yapısının küresel ölçekte büyük bir dönüşümden geçtiğini vurguladı.
Devlet ve hükümetlerin, medya içerisinde daima aktif bir oyuncu olduğunun altını çizen Hind, bireylerin bu rolün bilincinde olmakla birlikte, içerik üzerinde söz sahibi olabileceğini savundu. 21. yüzyılda, yeni medya teknolojileriyle birlikte ortaya çıkan "vatandaş-editör" kavramıyla, bireylerin medyanın gündemini oluşturabileceği ve böylece kamusal alanın demokratikleştirilmesinin sağlanabileceğini belirtti.
Sanatçı, müzisyen ve İTÜ TM Konservatuarı ile Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Cevdet Erek’in “doğaçlama”sı ile devam eden etkinlik, ses-sanatı kolektifi Ultra-red’in üyesi olan Robert Sember’in konuşmasıyla sona erdi.
Robert Sember, 1994’ten bu yana ses-sanatı, yerel örgütçülüğü ve araştırmanın bir sentezini oluşturmak için stratejiler geliştiren ses-sanatı kolektifi Ultra-red’in çalışmalarını aktardığı konuşmasında, dinleme ile duyma kavramları arasındaki farklılıktan yola çıkarak, aktif ve organize dinleme eyleminin ne olduğu, hangi bağlamda ve ne şekilde ortaya çıkabileceği gibi konuları, farklı ülkeler ve coğrafyalardan örneklerle irdeledi. Sember ayrıca grubun kolektivite, pedagoji ve ses temelli araştırmalarını “Özgürlüğün sesi nedir?” başlıklı proje çerçevesinde yorumladı.
13. İstanbul Bienali’nin sanatsal üretimle bilgi üretimini bir araya getirmek amacıyla düzenlediği ve “Kamusal Simya” üst başlığıyla gerçekleştirdiği kamusal programın üçüncü ayağı “Kamusal Sermaye”, 10 Mayıs Cuma ve 11 Mayıs Cumartesi; dördüncü ayağı “Nasıl Kamusal Özne Olunur?” 14 Eylül Cumartesi ve 15 Eylül Pazar; son ayağı “Geleceğin Kamuları/ Kolektifler” ise 1 Kasım Cuma ve 2 Kasım Cumartesi tarihlerinde düzenlenecek.
Tiyatro sanatçısı Özlem Ünaldı, CRAFT TİYATRO' da Kabin' i izledi. Oyun çıkışı tweetlerini önce burada paylaştı...
F. Scott Fitzgerald’ın ünlü klasiği “Muhteşem Gatsby”, Robert Redford ve Mia Farrow’lu bir önceki sinema uyarlamasından neredeyse 40 yıl sonra, yönetmen Baz Luhrmann’ın ellerinde yeniden sinemalarda!
Yazın ilk dondurması İlker Çınarel’den: Istanbul’daki ilk sergisi “Kırık Koli” bir performansla açıldı.
Diyarbakır'da yaşayan edebiyatçı ve sanat eleştirmeni Mahsum Çiçek, sanatçı Cengiz Tekin'in Pilot'taki son sergisinden yola çıktı. Onun sıradan ve gündelik yaşamın sanatsal karşılığının peşine düştüğünü düşündüğü sanatını inceledi.
13. İstanbul Bienali çerçevesinde düzenlenen paralel etkinliklerden üçüncüsü 10-11 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirildi. 10 Mayıs’ta The Marmara Oteli’nde protestoların gölgesinde, sanatçılar Vermeir & Heiremans’ın Sanat Evi Endeksi adlı performanslarından sonra 11 Mayıs’ta Salon İKSV’de devam eden programda tartışma, sunum ve paneller yapıldı.
Ortadayken hayat güzel mi, değil mi? Müslüm Gürses'in Veda'sı nasıl bir veda peki?
Vampire Weekend'in Contra'sını dinlerken bende "Neden dinliyorum bunu?" düşüncesi ağır bastı her zaman. Zira albüm çok farklı türleri barındırıyor ama hiçbirini kendine ait hissettiremiyordu bana.