A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

kar

Fuarda cesaretin var mı Silvan diye haykırmaya

 

Gazeteci yazar Vivet Kanetti'den bugün açılan çağdaş sanat fuarı contemporary istanbul ve geçtiğimiz hafta açılan Tüyap kitap ve sanat fuarına katılan yazar ve sanatçılara eleştiri geldi. Günlerdir abluka altındaki Silvan şehriyle ilgili eyleme geçmeyen sanatçılarla hakkında gazeteci yazar, sosyal medya hesaplarında şöyle yazdı:

"Onca muhalif "yazar" ve "yayıncı" var sözümona. Hiçbiri şu an #tüyap kitap fuarında Silvan diye haykırmaya cesaret eder mi?

Hayır etmez.

Onca "muhalif" sanatçı var sözümona. Hiçbiri şu an #contemporaryistanbul açılışında orta yerde Silvan diye haykırmaya cesaret eder mi acaba? Hayır." 

Kanetti'nin eleştiri ve isyan dolu tweetleri akla 1968 yılında Cannes Film Festivali'nde Paris sokak olaylarını gündeme getirerek gösteri yapan yönetmenleri ve festivalin iptal edilişini akla getirdi.

1968 yılının Cannes Film festivalinde, Jean-Luc Godard ve Claude Lelouche sahneye çıkarak Fransa'nın dört bir yanında protesto yapan öğrenci ve işçilere destek vermiş, yönetmenler açıklamalarının akabinde filmlerini gösterimden çekmiş ve festival iptal edilmişti.

Bedri Baykam’dan Esra Aliçavuşoğlu’na yanıt

Bedri Baykam, Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazısına verdiği yanıtı bir başka yanıtla karşılıyor. Çavuşoğlu'nun yorumunu "mitoloji kokan bir kurgu" olarak değerlendiren Baykam, Halil Altındere'nin kurgusundan yüzlerce sanatçının rahatsızlığına dikkat çekti:

"Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazıma verdiğim yanıtı okudum. Aliçavuşoğlu öncelikle şu noktada yanılıyor: Ben hiçbir yerde "sanat tarihini yanlız sanat tarihçiler yazabilir, sanatçılar yazamaz" demedim, bunu nereden çıkardı anlamakta zorluk çekiyorum. Ayrıca hiçbir zaman böyle düşünmedim ve onun deyimiyle böyle bir "fetişleştirmem" (!) olmadı. Sonuçta bu, Aliçavuşoğlu'nun yaptığı bir yorum, tamamen kendi içsel kurgusu. Mitoloji kokan bir kurgu!

Bunun dışında da Aliçavuşoğlu "kendisi gibi olmayanı dışlayan" şeklinde söz ettiği ama buna karşın "normal" karşıladığı, Nurullah Berk, Bedri Baykam veya Halil Altındere'nin sanat tarihi yazımlarını "olağan bulduğunu" söylüyor.. Bu bence, tam tersine, ağır bir sorumluluktur. Aliçavuşoğlu manipülasyonlardan rahatsız olmayabilir ama yüzlerce sanatçı çok rahatsız! Çünkü kullanılan dil ve sunum uslubu, adeta resmi gazeteyi çağrıştırıyor!

Ayrıca dediğim gibi "sanatçı nesnel veya kendi açısından kendi gözüyle bir sanat tarihi yazabilir, böyle bir girişim başlatabilir. Ancak orada objektif çaba içeren yargılarını buluşturmak dışında, diğer yaşanmışlıkları, kişileri, yok sayamaz. Olsa olsa onlar hakkında, hangi eserde, neyi, niçin tercih edip etmediğini söyleyebilir... Ama her halükarda sanat dünyasının yüzde seksenini çöpe atarak kendini parlatmaya kalkamaz, çünkü o zaman alay konusu olur. Benim de kendi sanatsal tercihlerim vardır, ancak kimi sanatçıları beğenip beğenmemen, tüm akımlara yakın olup olmamam diğerlerini dışlama nedenim veya bahsetmeme nedenim olamaz.

Örneğin Boyanın Beyni" kitabımda, bana çok uzak olan Neo-Geo akımıyla postmodernizm üzerine Türkiye'de yazılan ilk makalelerden biri de var. Aynı nesnellik çabasını, "Maymunların Resim Yapma Hakkı" kitabını yazarken de gösterdim, henüz yayınlanmamış ve 25 yıldır bitirmediğim "Modern Sanat Tarihinin Yüzyılı" kitabımda da gösteriyorum. Ne zannediyordu Aliçavuşoğlu, ben Bauhaus akımına uzağım diye, Bauhaus'tan bahsetmeyeceğimi mi ümit ediyordu(?)... Anlamakta zorluk çekiyorsa, şu örnek kendisine yardımcı olabilir: Ben bir spor yazarı olarak Fenerbahçeli olabilirim. Ama bu, hakem kararlarına, takım oyununa, teknik direktör kararlarına itiraz etmemi ve Fenerbahçe cephesini de acımasızca eleştirmeme engel değil. Eski futbolcu da taraf tutar, ama objektif yorum yapar.

Halil Altındere'nin tavrı bu bağlamda çok tatlı:

"Benden başka buralarda kimse top oynamadı ve oynayamaz. Ayrıca kimi istersem de takımdan hemen atarım" diyor.

Bu olay da artık deşifre olduğuna göre, artık pek ciddiye alacak yanı kalmadı."

All Hail Kurosawa!

Macbeth gibi bir metnin, The Snowtown Murders'ın yönetmeni Justin Kurzel tarafından çekileceğini, Michael Fassbender ve Marion Cotillard'ın da başrollerde olacağını okuyan herhangi bir prodüktör ya da sinema sever, filmin oldukça başarılı olacağını öngörür. Fakat bir şekilde Kurzel bu beklentileri karşılayamıyor.

Narsisizm salgını neden sanatı öldürüyor?

Her yerde narsisizm. Haber spikerleri politikacıların bu narsisizm yüzünden, acele etmeden, sükunet içinde hareket edemediklerinden dem vurmaktalar. Öğretmenler ve koçlar not vermekten kaçınarak ve “katılımcılara” ödüller koyarak narsisizm eğilimini güçlendirmekte. Hiçbir başarısı olmayan ünlüler Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya ağlarını dünya çapında bir teşhir ve karlı bir onaylanma mecrası haline dönüştürürken, yetişkinler ve çocuklar bu sosyal medya ağlarında başarılı olabilmek için büyük risklere giriyorlar. 

Çeviren Özlem Akarsu

2024-11-18 04:25:29