A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

kar

Botticelli, Venüs’ü ve Remiks’leri

Michelangelo, Santa Croce’de, bir prense yetecek kadar muhteşem bir anıtın altına gömülmüştü, ama çekingence yalaka yazılar bırakılmamıştı. Diğer bir yanda, Brenson’un değindiği gibi, Botticelli’nin eserlerine tapmayanlar, tiksinmeye meyillidirler. Lucian Freud’la yaptığımız bir sohbette konuyu açtım: Botticelli’nin sanatının büyük bir hayranı olmadığını tahmin etmiştim. Freud, hissederek, “tiksinirici” diye cevap verdi. Dolayısıyla hala 21.yüzyılda bunu sormaya değer: Bu 15.yüzyıl Floransalısı, ölümünden 500 yıl sonra, nasıl hala bu kadar güçlü tepkiler almaya devam ediyor?

Senden Kalan Şarkı

Pınar Selek de Duygu Asena'yla Düşünmek konferansına bir mektup gönderdi. Selek, Duygu Asena'ya "Biliyorum, hayatta olsaydın 40 kez gelmiştin yanıma" diyerek seslendi. İşte Selek'in okunması için gönderdiği o metni yayınlıyoruz:

Biliyorum güzelim, biliyorum. Hayatta olsaydın kırk kez gelmiştin yanıma. Cezaevi aramalarını aşmaktan daha kolay şimdi yurtdışına gelmek… Gelirdin sen konakladığım şehirlere, ülkelere...

İlk kez görüş kabininde gördüğüm gözlerini taşırdın yanıma. Tuhaf bir şekilde, gözyaşıyla değil ama saçtığı ışıkla yüreğime serpmiş olduğun bakışlarını taşırdın. Cesaretine, sağına soluna bakmadan hareket etme gücünü içime çekip sarılırdım sana. Yine sarılıyorum Duygum. İçimdeki sana. Kadınlar arasındaki tutuşmaya, dayanışmaya, dostluğa sarılıyorum. Feministler arası izleğe, işbölümüne, açılan, devam edilen yollara sarılıyorum.

Sen bu yola beni çeken kadınlardan birisin. Sadece biri değil, en önemlisisin. Feminist teoriyle tanışmadan önce seni tanıdım. Sesini duydum. Feminizm mutlu bir kadın olmak için şarttır. Böyle demedin belki ama ben böyle anladım seni. Senden feminizmi tehlikeli ama neşeli bir yolculuk olarak öğrendim. Bu yolculuğu hiç bırakmadım canım yoldaşım. Teori sonra geldi, iyi de oldu, önümü daha iyi gördüm.

Cezaevi kabininde bana kendinle ilgili anlattıkların tarihseldi. Yaşadığım romanın basamaklarından biriydi. Sadece dayanışmak için gelmiş olamazsın bu romana. Kuşaklar arası aktarımdı yaptığın. Romanın yazarı yer olarak o karanlık görüş kabinini seçmiş teatral olsun diye. Ayşe Düzkan gibi başka dostları da soktu ki feminizmle bağım güçlensin. Sen hep gülümseyerek geldin o kabine. Şarkı söyleyerek. Bitmeyen şarkı. Görüş bitince koğuşa götürdüğüm şarkı. Hayatımın romanın yazarı boşuna seninle tartışmalarımızı hapisten çıkana kadar sürdürmedi.

Bu romandaki yerin belirgindi Duygucuğum.

Bu nedenle, sonra, özgürlüğün ilk eylemini seninle örgütlerken buldum kendimi. Diyarbakır’a gittik birlikte, binlerce kadının barış çağırısını buralara taşımaya… Sonra yeni dostlar, yeni yoldaşlar, yeni eylemler, yeni tartışmalar. Değişmeyen senden bana kalan şarkı. Feminizm neşeli bir yolculuktur diyen şarkı. Dostluğu, aşkı anlatan… O olmaza yıkılırım Duygu. Bu yüzden sen gideli, hep ıslık çalıyorum.

2024-11-20 09:28:46