Bir anne-kız ilişkisi ve bu ilişkinin dinamikleriüzerinden varlığın temelinde olan doğal mücadeleyi anlatan Ana Yurdu'nun yönetmeni Senem Tüzmen'le filmini konuştuk.
İKSV’nin düzenlediği 20. İstanbul Tiyatro Festivaliçerçevesinde 17-18 Mayıs’ta seyircilerle buluşan Her Gün Biraz Daha İranlı kadınların erkekler üzerinden kurgulanan hayatlarını anlatıyor. Ancak üç kadın karakterin İran İslam Devrimi'nden sonra yaşadıkları, erkil zihniyetin hakim olduğu dünyada biz kadınlara yabancı değil. Bu bağlamda Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadınların yaşadıkları toplumsal sorunları, özel hayatlarında tecrübe eden ve bunu üç farklı monolog halinde sahneleyen oyuncular aynı zamanda seyirciye "özel olan politiktir" mesajını veriyor. Bu çerçevede yapımcı Maryam Karroubi ile yaptığımız söyleşide Karroubi, oyunun seyirciyle buluşmasıyla ilgili deneyimlerini aktarırken, aynı zamanda oyunu nasıl değerlendirdiğini ve İran İslam Devrimi’nden sonraki kadın profili hakkındaki görüşlerini aktarıyor.
Hollanda'dan Van Abbe Müzesi, İstanbul’dan Salt, Madrid’den Reina Sofia müzesinin de katıldığı 1980’lere odaklanan Avrupa sergilerinin derdi pekala 'Avrupa projesini terk etme' olarak özetlenebilir. 'Öykü anlatıcılığının yerelleştirilmesi’ olarak da… 'Süreçlere odaklanmak' ve 'heterotopya aracılığıyla' 1980’lerin yazılmamış tarihlerinin neoliberalizme rağmen direnenlerin öyküsünü hem estetik hem de sosyal işaretler olarak çıkarmak da…
...Yönetmen Guy Cassiers de yaşadığı çağa tanıklık etmekten kaçınmayan, duyarlı ve anti-faşist bir sanatçı… O “Ben politikacı değilim, ama onlara savaşın anlamsızlığını ve dehşetini sahnede fotoğraflarla gösterebilirim’’ diyor. Savaşı, soykırımı, kötülüğün sıradanlığını anlatan oyunlara karşı ilgisiz kalamıyor...
UMUT Sergisi, Düzce depreminin ardından “sağlıklı ve güvenli konutta yaşama hakkı” için verdikleri toplumsal mücadeleden başarı ile çıkan Düzceli Kiracı Depremzedelerin hakiki hikayesi üzerine kurulu. Sergi, deprem, katılım, kooperatif ve yuva kavramlarına odaklanarak, 17 yıldır süregiden bu mücadelenin adeta hafıza kaydını tutuyor. Bu pes etmeme serüveni, izleyici üzerinde de umut yaratacak dönemeçlerle dolu.
Yazarımız Mimar Korhan Gümüş, Arkitera'daki yazısında "Venedik Mimarlık Bienali için hazırlanan işin ne mesajı, ne göndermeleri, ne de imaları şu anda tersane alanında yapılması planlanan mimari girişimlerle ilişkili değilken, neden ısrarla Venedik'e sanki tersaneyi yeniden işlevlendirmeyi meşrulaştıran bir proje yollanıyormuş gibi takdim ediliyor?" diye soran Uğur Tanyeli'ye cevap verdi.
Arter, baharı üç yeni sergi ile karşıladı! Bahar Yürükoğlu, Murat Akgündüz ve Şener Özmen’in yeni üretilmiş işlerinden oluşan üç kişisel sergi, 24 Mart – 15 Mayıs tarihleri arasında Arter’de izleyici karşısında.
15. İstanbul Bienali'nin küratör ikilisi bir sanatçı duo. Bunun manevi anlamı büyük. Elmgreen ve Dragset ikilisinin ise yapacakları kestirilemez ve kesinlikle şimdiden söylüyorum ilginç ve "etkin" olacaktır. İlk çıktıkları zamandan beri hevesle takip ettiğim ikilinin en büyük özelliği tam da bu söyleşide teyit ettikleri gibi izleyiciyle değil de sanat dünyası denen sistemle uğraşmaları bazen tiyatro bazen heykel bazen olmayan bir Prada dükkanı yapma özgürlüğüne, cesaretine ve neredeyse Beckettyen bir mizaha sahip olmalarında. Onları en iyi yine bir sanatçı ikilisi tanıtır diye düşündüm ve Ben Hunter ile Nicholas Shorvon'un onlarla yaptıkları söyleşiyi Özlem Akarsu her zamanki titizliğiyle çevirdi.