“TUZLU SU: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori” başlıklı 14. İstanbul Bienali’nin parçası olarak İstanbul Modern'de bir film programı gerçekleştiriliyor.
Filmekimi başladı başlıyor, siz hala biletlerinizi almadınız mı yoksa yorgun argın sinemaya koşturmakta tereddüt mü ediyorsunuz? Haydi sizi biraz heveslendirelim. Filmekimi Cannes Film Festivali’nin kaymağını üstten sıyırıp tabağınıza koydu işte, böyle ikram da geri çevrilmez. Hepsini biz de beğenmedik elbette ama bazılarını da kaçırmak olmaz ki! En azından ileride izlemek üzere akıl defterine yazın.
Senenin en iddialı Fransız yapımlarını geride bırakarak Fransa’yı Oscarlarda temsil etmek üzere seçilen film Mustang’in Türkiyeli yönetmeni Deniz Gamze Ergüven, filminin Türkiye'de alacağı tepkiler üzerine:
"Türkiye'de hala tabu olan çok fazla şey var. Bundan dolayı film dişleri gıcırdatabilir. Film son derece özgür..."
Moving Image İstanbul bu yıl 4-6 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek. Sanatatak'ın medya sponsoru olduğu fuarda kaçırmamanız gereken videoları derledik. Üç gün sürecek fuara uğramayı ihmal etmeyin ve bu işleri sakın kaçırmayın!
PATTU, İstanbul Modern’de Yeni Mimarlık Programı’nı (YAP) kazanan mimarlık ofisi. Mimar Cem Kozar ve peyzaj mimarı Işıl Ünal tarafından kurulmuş. Projeleri, ABD, New York’taki MoMA PS1, Santiago’daki CONSTRUCTO, Roma’daki XXI. Yüzyıl Sanatları Ulusal Müzesi (MAXXI) ve Seul’deki Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’ndeki (MMCA) yarışmaları da içeren daha büyük bir programın parçası olan Istanbul Modern’deki YAP’ın ikinci yılına damgasını vuruyor. PATTU’nun kazandığı adını Marx’tan esinlenen ‘KATI OLAN HER ŞEY’ projesi, Galataport olarak bilinen bölgenin tarihinden ve bölgenin fiziki, sosyal ve endüstriyel durumlarından esinleniyor. BLOUIN ARTINFO, binanın 10 Haziran'da sergilenmesi için beklerken, Cem Kozar’la konuşma fırsatını yakaladı. "Duvar inşa etmek politik bir eylemdir" başlıklı söyleşiyi Billur C. Yılmazyiğit çevirdi.
"Contemporary dediğimiz güncel sanatta yaşanan bir tıkanma, sıkıcılaşma, rutinleşme, resmi tekrar tartışılabilir ve “geri çağırılabilir” kılmaya çalışıyor gibi. Aşırı kavramsal ve “text”e bağlı giden bir rutinleşme ve standartlaşma yaşıyoruz; bu açık!" Ali Şimşek yazıyor.
"Ben aslında bu çağın Leonardo da Vinci'siyim". İşte bu başlığı atmıştık Deniz Kutlukan'la 1997 yılının Eylül ayında Negatif dergisinin 33. sayısı için yaptığımız söyleşide. Hiç unutmuyorum bugün İstanbul Modern'in yer aldığı antrepoda prefabrik dış ticaret bürosunda yaptığımız söyleşiyi. Onun bırakın sohbet boyunca kokusunu aldığımız Boğaz sularını, okyanusa sığmayacak coşkusunu bugün gibi hatırlıyorum. Gerçekten bir fenomendi. Başımız sağolsun!
SALT’ın gelenekselleşen Perşembe sineması, bu bahar Garanti Mortgage desteğiyle urbanizmin farklı boyutlarını ekrana taşıyor. Bazıları hemen herkesin aşina olduğu filmler ama birçoğu da pek az biliniyor. Bugün (5 Mart) bütün “Dünya” ayağınızın altında mesela!