Müziğin Ludus’u
Oda müziği denince artık akla ‘Ludus Ensemble’ gelecek. 4 genç sanatçıdan oluşan grup yeni yılda ilk konserlerini 7 Ocak’ta Akbank Sanat’ta verecek.
için arama sonuçları
Oda müziği denince artık akla ‘Ludus Ensemble’ gelecek. 4 genç sanatçıdan oluşan grup yeni yılda ilk konserlerini 7 Ocak’ta Akbank Sanat’ta verecek.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın geleceğin sanatçılarının yetişmesine katkıda bulunmak amacıyla 2012 yılında başlattığı ve her yıl klasik müzik alanında gelecek vadeden bir genç müzisyene verilen “Aydın Gün Teşvik Ödülü”nün bu yılki sahibi belirlendi. “Aydın Gün Teşvik Ödülü”nün üçüncüsü 19 yaşındaki kontrbas sanatçısı Emre Erşahin’e verildi.
"Geleceği görmek için geçmişe bakmak gerekiyor; geleceğimizde bizi geçmişimiz bekliyor olacak..." Edward Bond
Yeni yılın akşam yemeği herkesin kendisine özel. Ertesi günün, muhtemelen öğleden sonra, hatta akşamüstüne kadar sarkacak büyük kahvaltısı için, geçtiğimiz yıl içersinde sanatatak ‘a yazdığım romanlardan bir edebiyat mönüsü hazırladım. Kimbilir, belki bazılarını yazarları ve kahramanlarını hatırlamak için koyarsınız masanıza.
Dyo Resim yarışmasında sergilenmeye değer görülen eseri, Cemal Reşit Rey'deki yarışma sergisinden çıkarılan sanatçı Metin Çelik, resminin Dyo resim yarışmasının İstanbul'dan sonraki Eskişehir sergisinde yer alacağına ilişkin iddialarla ilgili sanatatak.com'a şu açıklamayı yaptı:
"Son günlerde sosyal medyada büyük yankı bulan sansür hadisesi “Çilek Seven Kadın” adlı resmime uygulanmıştır. Resme ve sanatçısına yapılan bu yasaklar asla kabul edilemez. Dyo yetkilileriyle içine girdiğim bu sansür tartışması, onlar tarafından pazarlık konusu haline getirilip “farklı şehirlerde (Eskişehir, İzmir, Ankara) sergileme” teklifine dönüştü.
O yüzden önümüzdeki günlerde Eskişehir'de gerçekleşecek sergi teklifi doğrudur.
Fakat oluşan kamuoyu desteği ve olayın bir anda basında yer almasından çekinilerek önüme sunulan bu teklifi riyakarca yapılmış bir ört bas olarak görüyorum.
Yaşadıklarım asla pazarlık konusu değildir.
O yüzden resmimi DYO’nun organize edeceği bütün sergilerden çekiyorum.
Bu tavrım yapılan sansüre net bir tepkidir. Tüm bu süreçte yanımda olan herkese ve yaptıkları resimlerle bana destek veren bütün sanatçı arkadaşlara özellikle teşekkür ederim."
992 sanatçı, 1574 eserle katılım rekorunun yaşandığı lakin sansür açıklamalarıyla üzerine gölge düşen 36. Dyo Resim yarışmasında, sergilenmeye hak görülen fakat sergilenmeyen Metin Çelik'in Çilek Seven Kadın resmiyle ilgili sansür iddiaları gündem yaratmaya devam ediyor.
İlk kez sanatatak.com'da çıkan haberle ilgili Dyo yetkililerinden hala resmi bir açıklama gelmese de, Dyo'nun iletişim ve pr ajansının yaptığı açıklamaya göre sergilenmeye hak görülen ve sergilenmeyen Metin Çelik'in Çilek Seven Kadın'ının dışında daha 12 yapıt daha var. Sergilenmeme nedenleri de Cemal Reşit Rey salonunun duvarlarında bu yapıtlara yer kalmaması. İstanbul'da mekan sıkıntısı nedeniyle sergilenemeyen bu yapıtlar dönüşümlü olarak Eskişehir, İzmir, Şanlıurfa, Samsun ve Ankara'da düzenlenecek Dyo Resim Yarışması sergilerinde gösterilecek. Yine ajansın açıklamasına göre Çilek Seven Kadın, Eskişehir, Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi yolcusu.
sanatatak.com söz konusu sansüre ilişkin yarışma jürisinden istifa ettiği iddia edilen Prof. Dr.Aydan Ayan, Prof. Dr.Zafer Gençaydın ve Prof. Dr.Cuma Ocaklı'ya ulaştı. Aydın Ayan, konuyla ilgili konuşmak istemeyerek gerekli açıklamayı Dyo'ya bir mektup yazarak yaptığını aktarırken sansür iddialarıyla ilgili "söyleyecek tek kelime bile bulamıyorum" dedi. Cuma Ocaklı, jüriden uçağının saati yüzünden erken ayrıldığını, Çilek Seven Kadın'ı sergilenmeye hak gören jüride kendisinin de oyu olduğunu, resmin Cemal Reşit Rey'deki sergiye neden alınmadığıyla ilgili en ufak bir fikri olmadığını ifade etti. Zafer Gençaydın, konuyla ilgili görüş bildirmek istemediğini vurgulayarak sansür söz konusuysa elbette sansüre karşı olduğunu ekledi sözlerine.
Yarışmada Ayşe Bilir, Gülveli Kaya, Erdal Kocabey ve Belit Sak'ın eserleri pentür dalında ödül kazanmış, özgün baskı kategorisinde Seyit Mehmet Buçukoğlu ve Necla Tosmur özel jüri ödülüne layık görülmüştü.
Bakalım 16 Aralık'ta açılacak sergide Çilek Seven Kadın'ı Eskişehir'de görebilecek miyiz? Görsek bile sansürün İstanbul'a özel olduğunu düşünmeyecek miyiz bu sefer?
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde 31 Ekim – 1 Kasım tarihleri arasında santralistanbul Kampüsü’nde düzenlenen “1964 Sürgünleri: Türkiye Toplumunun Tek Tipleştirilmesinde Son Dönemeç” adlı konferansta, İstanbullu Rumların 20. yüzyılda maruz kaldıkları en büyük kitlesel göçe neden olan 1964 kararı ve sonuçları değerlendirildi.
Konferans, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Rektör Yardımcısı İlay Romain Örs’ün açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmasında 1964 sürgünlerinin yakın tarihin çok az bilinen bir sayfası olduğunun altını çizen Örs, yarım yüzyıl önce İstanbul Rum topluluğu kadar tüm Yunanistan ve Türkiye toplumlarını derinden yaralayan bu büyük travmayı anmak, anlamak, anlatmak amacıyla bu konferansın düzenlendiğini belirtti.
Örs, “Yakın tarihimizin bu sarsıcı dönemi, ilk kez bu kadar kapsamlı bir konferansta konunun uzmanlarıyla genç araştırmacılar tarafından ele alınıyor. Bu anlamda, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin sunduğu akademik özgürlük ortamında bir araya gelmiş olmak son derece büyük bir önem taşıyor” şeklinde konuştu.
Küçük Asya Çalışmaları Merkezi’nden Stavros Anestidis, Vakıflar Meclisi Azınlık Vakıfları Temsilcisi Lakis Vingas, akademi düyasından Iraklis Millas, Cengiz Aktar, Baskın Oran, Ayhan Aktar, Samim Akgönül gibi önemli isimlerin konuk olduğu konferansta, Yunanistan uyruklu İstanbullu Rumların 1964’teki göçüyle sonuçlanan süreç; kararın alınma koşulları ve karar sonrasında yaşananlar, sürgünü yaşayanların tanıklıklarıyla birlikte ele alındı.
1964 sürgününe dair kritik başlıkları değerlendiren Baskın Oran, tehcir kararının Kıbrıs sorunuyla ilgisine yönelik incelemesini paylaştı. Oran, “1920’lerden o döneme kadar gayrimüslimlerin yaşamlarının birçok farklı açıdan zorlaştığını görüyoruz. Hem toplumsal hem de hukuki olarak süregelen bu etmenler ve 1964 sonrasında da devam eden çeşitli olaylar sebebiyle, bu tehcir kararının sadece Kıbrıs sorununa bağlanması yanlış olur” şeklinde konuştu.
Niyazi Kızılyürek konferansta yaptığı konuşmada göçte Kıbrıs sorununun rolünü tartıştı. Alper Kaliber dış politikaya ulusal kimlik perspektifinden bakarak Kıbrıs meselesiyle sürgünü değerlendirdi.
Rita Ender’in “Azınlık Hukuku Bağlamında Sürgünler” başlıklı konuşma yaptığı konferansta Ceren Sözeri meselenin 1964’te basında nasıl yer aldığını sunumunda aktardı.
Sürgünü yaşayan Rumların Yunanistan’da karşılaştığı sorunları ise Maria Kazantzidou ve Eleni Ioannidou “Selanik'te İstanbul Rum Sürgünler”; Emre Metin Bilginer ise “Sürgündeki Rumların Yunanistan'daki Entegrasyon Süreci” başlıklı sunumlarıyla aktardı.
1964 yılında alınan bir kararla on binlerce İstanbullu Rum’un göç etmek zorunda kalmalarının 50. yılında, İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Küçük Asya Çalışmaları Merkezi, Babil Derneği ve İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu katkılarıyla ve Açık Toplum Vakfı’nın maddi destekleriyle düzenlenen konferans, “20 Dolar 20 Kilo” adlı serginin açılışıyla sona erdi. Göç edenlerin anı ve tanıklıklarının yer aldığı “20 Dolar 20 Kilo” İstanbul Bilgi Üniversitesi Çağdaş Sanat Müzesi’nde 30 Kasım’a kadar görülebilecek.
http://www.facebook.com/istanbulbilgiuniversitesi http://twitter.com/bilgiofficial
“Kafamda bir tuhaflık var,” dedi Mevlut. “Ne yapsam bu alemde yapayalnız hissediyorum kendimi.”