Art in America dergisi eski editörlerinden, romancı ve sanat eleştirmeni Ted Mooney, sanatatak.com için 56.Venedik Bienali İzlanda Pavyonu'nun başına gelenleri yorumladı.
Mitlerin izini sürerek Mardin’de Bienal izlemenin keyfi başka. Şamanları, şahmeran efsanesi, sayısız söylencesi, tarihî yapıları, efsunlu hâliyle Mezopotamya’nın bu en eski şehirlerinden birinde düzenlenen Bienalde, şehrin kendisi başlı başına bir yapıt. İşler şehri yakalamaya çalışıyor adeta!
Kanye West Chicago Güzel Sanatlar Akademisi’nden onursal doktorasını aldı. Akademide soru cevap oturumu olarak başlayıp, harika bir biçimde konudan konuya atlayan ve serbest bağlantılar kuran bir konferansa evrilen bir konuşma yaptı. Dr. West konuşma boyunca müzikle uyuşturucu maddeleri karşılaştırdı, (en yeni “takıntısı” olan) moda tasarımında bizzat yaşadığı süreçleri tartıştı, birçok isimle ilişkisini kesti ve sineztezi hastası olması ve Matthew Barney’in en sevdiği sanatçı olması gibi kendisi hakkındaki pek çok şeyi ortaya koydu. Tutarlı ve sağlam temellere dayalı konuşmayı hem de abartılı algılanmayı başardı. Sanatçı olmanın ne anlama geldiği hakkında hem bilgece hem de saçma sapan konuştu. Amacımız aslında bu karmaşık güzel adama online teşekkür etmek ama işte en sevdiğimiz anların bazıları.
Pera Müzesi’nin 10. Yıl kutlamalarından biri Cecil Beton’ın “Portreler” sergisi. Terence Pepper’in küratörlüğündeki sergi, İngiltere’nin bu dünyaca ünlü fotoğrafçısı ve kostüm tasarımcısının çalışmalarını geniş bir seçkide, hatta bugüne dek hiç sergilenmemiş fotoğraflarla sunuyor.
Venedik Bienali’nin kalbinde sanki Ashes oturuyor. O bir Robert Mapplethorpe portresi gibi. Her geçen gün sular altına gömülen Venedik’te bienalin tam ortasında büyük bir fabrikayı andıran dev serginin en duyarlı hikayesinin kahramanı o.