A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

diyarbakır

Kaya Özsezgin vefat etti

"Sanat eleştirmenliği doğuştan gelir" diyen sanat tarihçi ve sanat eleştirmeni, pek çok önemli sanat tarihi metnini Türkçe'ye kazandıran Prof. Dr. Kaya Özsezgin'i kaybettik. 

Senden Kalan Şarkı

Pınar Selek de Duygu Asena'yla Düşünmek konferansına bir mektup gönderdi. Selek, Duygu Asena'ya "Biliyorum, hayatta olsaydın 40 kez gelmiştin yanıma" diyerek seslendi. İşte Selek'in okunması için gönderdiği o metni yayınlıyoruz:

Biliyorum güzelim, biliyorum. Hayatta olsaydın kırk kez gelmiştin yanıma. Cezaevi aramalarını aşmaktan daha kolay şimdi yurtdışına gelmek… Gelirdin sen konakladığım şehirlere, ülkelere...

İlk kez görüş kabininde gördüğüm gözlerini taşırdın yanıma. Tuhaf bir şekilde, gözyaşıyla değil ama saçtığı ışıkla yüreğime serpmiş olduğun bakışlarını taşırdın. Cesaretine, sağına soluna bakmadan hareket etme gücünü içime çekip sarılırdım sana. Yine sarılıyorum Duygum. İçimdeki sana. Kadınlar arasındaki tutuşmaya, dayanışmaya, dostluğa sarılıyorum. Feministler arası izleğe, işbölümüne, açılan, devam edilen yollara sarılıyorum.

Sen bu yola beni çeken kadınlardan birisin. Sadece biri değil, en önemlisisin. Feminist teoriyle tanışmadan önce seni tanıdım. Sesini duydum. Feminizm mutlu bir kadın olmak için şarttır. Böyle demedin belki ama ben böyle anladım seni. Senden feminizmi tehlikeli ama neşeli bir yolculuk olarak öğrendim. Bu yolculuğu hiç bırakmadım canım yoldaşım. Teori sonra geldi, iyi de oldu, önümü daha iyi gördüm.

Cezaevi kabininde bana kendinle ilgili anlattıkların tarihseldi. Yaşadığım romanın basamaklarından biriydi. Sadece dayanışmak için gelmiş olamazsın bu romana. Kuşaklar arası aktarımdı yaptığın. Romanın yazarı yer olarak o karanlık görüş kabinini seçmiş teatral olsun diye. Ayşe Düzkan gibi başka dostları da soktu ki feminizmle bağım güçlensin. Sen hep gülümseyerek geldin o kabine. Şarkı söyleyerek. Bitmeyen şarkı. Görüş bitince koğuşa götürdüğüm şarkı. Hayatımın romanın yazarı boşuna seninle tartışmalarımızı hapisten çıkana kadar sürdürmedi.

Bu romandaki yerin belirgindi Duygucuğum.

Bu nedenle, sonra, özgürlüğün ilk eylemini seninle örgütlerken buldum kendimi. Diyarbakır’a gittik birlikte, binlerce kadının barış çağırısını buralara taşımaya… Sonra yeni dostlar, yeni yoldaşlar, yeni eylemler, yeni tartışmalar. Değişmeyen senden bana kalan şarkı. Feminizm neşeli bir yolculuktur diyen şarkı. Dostluğu, aşkı anlatan… O olmaza yıkılırım Duygu. Bu yüzden sen gideli, hep ıslık çalıyorum.

Bunca ölüme, bunca yıkıma, bunca zulme değer mi?

...Kendimle hesaplaşıyorum, geçmişteki fikirlerimle, bugünkü "ama"larımla, Batılı aydının konuya ilişkin önyargıları ve saplantılarıyla yüzleşiyorum. Ama diyaloğun öteki sesi, yani bölge insanı da bir o kadar önemli ve ağırlıklı. O, kimilerinin sandığı ve eleştirdiği gibi tek bir kişi değil; konuştuğum, dertleştiğim, tartıştığım gerçek Kürt arkadaşlarım. Diyaloğun o tarafı olmasa zaten kitaba Surönü Monologları ya da Surönü’nde Kendimle Hesaplaşma adını vermem gerekirdi... 

Toz Bezi filmi ile alıp veremediğimiz ne?

Geçen hafta BirGün gazetesindeki köşesinde Tuğçe Madayanti Dizici'nin Toz Bezi filminin ödül almasına ondan başka herkesin memnun olduğunu dile getirdiği yazısına Evrensel Gazetesi yazarı Evrim Kaya'dan yanıt geldi. 

Dizici'nin yazısındaki "Toz Bezi ile alıp veremediğim ne? Mesele Toz Bezi özelinde değil. Derdim ne sadece bu film ne de yönetmeni. Derdim yönetmenlik rengi olmayan, sinema diline uzak, etnik eksenli filmlerin tam kuvvet desteklenerek, ödüllerle uçurulması ve alternatif sinemanın önünün tıkalı bırakılması. Festivallerin de bu tarz filmleri bilinçli desteklediğini düşünüyorum. Seyirciyi ya BKM tipli filmlere ya da gerçekçilik adı altında sıkıcı filmlere mahkum ettiler. Neden yaratıcı işler yapılamıyor?' sorusuna Evrim Kaya, Evrensel gazetesindeki köşesinde şu sorularla karşılık verdi:

"Kürtler, yıllar, yıllar boyunca çevrelerine var olduklarını bile bir argüman gibi sunmak zorunda kalmış, 90’lara kadar içinde Kürt sözcüğü geçen bir film çekilememişken, son birkaç yılda üç beş ‘içinde Kürt olan’ film görmek bu kadar canınızı mı sıktı gerçekten?

Yok sayılan, bastırılan, kovulan bir fikrin, bir kimliğin bulduğu ilk fırsatta görünür olmak istemesi, şaşırttı mı sizi? Sosyal ne demek, gerçek ne demek, bilmiyor musunuz?

Türkiye coğrafyasında sınıfların ortaya çıkışlarından itibaren etnik köklerle, bu temele dayalı soykırımlar, katliamlarla nasıl iç içe olduğunu, gerçekten mi görmüyorsunuz?

İçinde Kürt hikâyesi geçmeyen filmlerde bir türlü göremediğimiz yaratıcı patlamanın sorumlusu da Kürt yönetmenler midir?

Hükümetin ‘kentsel dönüşüm’ sözünü, dümdüz edilen Sur için, Diyarbakır için telaffuz ettiği günlerde “sırf görüntü olsun diye işlevsiz bir şekilde” yerleştirilmesinden söz ederken iki kez düşünmediniz mi? Nazan Kesal’ın Hatun’u, Asiye Dinçsoy’un Nesrin’inde sadece temizlikçinizden değil, annenizden, teyzenizden, kendinizden bir şeyler görmediniz mi?

Sinema Genel Müdürlüğü’nün birkaç hafta önce açıkladığı kararda bir tek Kürt sinemacının hikâyesine destek vermediğini fark etmediniz mi? Üç beş senedir Kürt hikâyelerinde gördüğümüz bu artışın sonunun geliyor olması ihtimalinin ne kadar güçlü olduğunu görmüyor musunuz? Kürtleri sinemada görmemek sizi rahatlatacak mı? ‘Kıro bir yapımcı’ diye bir ifadeyi gerçekten kullandınız mı? Klavye tutukluk mu yaptı, copy-paste hatası mı oldu? Kıro ne demek biliyor musunuz?

Gerçekten hakaret amaçlı olarak kıro sözcüğünü kullandınız mı? Kıro-bir-yapımcı. Bunu siz mi yazdınız? Çok çiğ, çok tanıdık, çok yazık. Hayret!"

Film festivallerindeki sansür vakaları rapor oldu

Siyah Bant son dönemde Türkiye’deki film festivallerinde karşılaşılan ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara dair “Türkiye’deki Film Festivalleri ve Sanatsal İfade Özgürlüğü” başlıklı araştırma raporunu yayımladı. Veli Başyiğit tarafından kaleme alınan rapor, sinema eserlerinin çeşitli yöntemlerle engellenmesi karşısında film festivallerinin izlediği stratejileri tespit etmeyi ve sansüre karşı mücadelenin olanaklarını genişletecek ortak bir zemin geliştirmeyi hedefliyor. Araştırma, Friedrich Ebert Stiftung Derneği tarafından destekleniyor.

2024-11-05 03:53:14