Radikal Rus grup AES+F ile 2007 tarihinde İstanbul'da söyleşi yapma fırsatını bulmuştum. Grubun en büyük özelliği cesur ve dijital dünyadan çok beslenen hiper gerçekçi ifadesinin kifayetsiz kalacağı melez bir dil üretmesiydi. Venedik bienaline paralel projeleri Inverso Mundus'da yine dev ekranlarda etkileyici görselliğe sahip filmleriyle bu dili konuşmayı üretmeyi sürdürüyorlar. Her zamankinden daha görkemli ve bu kez dev sanat tarihinin içinden konuşuyorlar sanki...
“Mad Max” serisinin yeni kuşak filmi “Fury Road” geçmişteki distopyanın içinden günümüz dünyasının ütopyasını üreten, çok iyi çekilmiş bir aksiyon filmi.
"Contemporary dediğimiz güncel sanatta yaşanan bir tıkanma, sıkıcılaşma, rutinleşme, resmi tekrar tartışılabilir ve “geri çağırılabilir” kılmaya çalışıyor gibi. Aşırı kavramsal ve “text”e bağlı giden bir rutinleşme ve standartlaşma yaşıyoruz; bu açık!" Ali Şimşek yazıyor.
Geçtiğimiz günlerde Galeri Apel’de sona eren Sazlı Sözlü Sergi’siyle 49 yıllık sanat yaşamını geriden bırakan Can Göknil, gravürleri, resimleri, resim tadındaki öyküleri ve çocuk kitaplarıyla bizlere mutluluk vermeye devam ederken, kendisine sormak istediklerimiz olduğunu farkedip kapısını çaldık...
William Shakespeare’in ölümsüz aşk öyküsü Romeo ve Juliet, İtalyan David Zard’ın yapımcılığında İstanbul’a geldi. Bugüne kadar sayısız kez bale, film, müzikal ve opera olarak sahnelenen eser, 3 boyutlu dijital sahne tasarımıyla ve orijinal dilinde 1 Mart’a kadar Zorlu PSM’de izleyiciyle buluşuyor.
Arslan Sükan, 27 Şubat'a kadar uzatılan solo sergisinde New York’ta Five Eleven galerisinde Kathy Battista küratörlüğünde dokunmatik telefonlara dokunan parmaklarımızın bilinç dışı bıraktıkları izlerin izini sürdü. Tarayıcıda taradığı görüntüler fiziksel ve dijital dünya arasındaki psişik olanı var ediyordu adeta… Sükan’la son solosunu, görünmeyenle alışverişini konuştuk…