Ali Akay
M.S.Ü. Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi, sanat eleştirmeni ve küratör Ali Akay, Gezi Parkı’nın Ardından Politik Sanat başlıklı anketimizin sorularını yanıtladı.
için arama sonuçları
M.S.Ü. Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi, sanat eleştirmeni ve küratör Ali Akay, Gezi Parkı’nın Ardından Politik Sanat başlıklı anketimizin sorularını yanıtladı.
Sanat kuramcısı Zeynep Sayın, sanat-siyaset ilişkisi ve Gezi Parkı Direnişi çerçevesinde, M. Kemal İz’in sorularını yanıtladı.
Ünlü oyuncu Tilda Swinton, Venedik'teydi. When Attitudes Become Forms isimli 1968 yapımı efsanevi sergiyi Prada'nın vakıf mekanında izlerken karşılaştığımız ve karşılaştığımıza çok sevindiğimiz Swinton, sanatatak'a şu açıklamalarda bulundu: "Ben İstanbul'u çok seviyorum. İstanbul'da kendimi çok rahat hissediyorum. Park için olanları duydum. Çok üzgünüm. Elimden geleni yapmak isterim." Erkek arkadaşı ressam Sandro Kopp'la İstanbul Bienali'ne davet ettiğimiz ünlü oyuncu, şimdiden gelmeyi planladığını ifade etti.
"Sanat diye bir şey yoktu zaten; biz bunu ta okuldayken öğrenmiştik. Aslında sırf işimize gelmediği için görmezden geldik. #Gezi sürecindeki üretim de sanatın namevcudiyetini, kralın çıplak olduğunu, sert bir şekilde yüzümüze vurdu."
Mimar Jesse Honsa’nın, “son derece yaratıcı bir halkın mirası” olduğunu belirttiği İstanbul’a ve hükümetin kentleşme politikalarına ilişkin çarpıcı değerlendirmeleri…
Çeviri: Hale Eryılmaz
İçinde bulunduğumuz anların tam da yaşanırken arşivlenmesi, kriz zamanlarında algoritmik küratörlük, eleştirel kolektif zekâ ve bir düşünce aracı olarak teknolojik dil konularının tartışmaya açıldığı etkinliği yeni medya ve maduniyet alanında çalışan sosyolog ve sanat eleştirmeni Ebru Yetişkin değerlendirdi.
İKSV'nin Kamusal Simya oturumlarında yaşananlarla ilgili yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz:
"13. İstanbul Bienali kapsamında düzenlenen Kamusal Simya açık oturumlarının ilk gün, Taksim’deki The Marmara otelinde, Vermeir & Heiremans sanatçı ikilisinin sunum ve performansı ile başlayan 13. İstanbul Bienali “Kamusal Sermaye” konulu etkinliği, bir grup protestocunun pankart açması ve yere yatıp bu pankartlarla üstlerini örtmesiyle belirli aralıklarla bölündü. Program ve performansın devam edebilmesi için protestocular bienalin prodüksiyon ekibi tarafından salonun dışına çıkarıldı. Bir saatten fazla süren performans boyunca izleyiciler arasında bulunan Niyazi Selçuk da özellikle Fulya Erdemci’yi ve yanında oturan eş küratörü, İstanbul Bienali Direktörü ve bir konuklarını kesintisiz olarak kamera ile filme aldı. Fulya Erdemci performansın sonunda Niyazi Selçuk’tan kişisel görüntü kayıtlarını izni olmadan kullanmamasını istedi. Bunu bir tehdit olarak algıladığını belirten Niyazi Selçuk bu görüntüleri istediği şekilde kullanabileceğini söyledi. Kişisel haklarının ihlal edildiğini belirten Fulya Erdemci ve konuğu bu görüntülerin izinsiz kullanılmaması için şikayette bulunacaklarını ifade ettiklerinde, Niyazi Selçuk kendisinin de dava açmak istediğini söyledi. Her iki tarafın da birbirinden şikayetçi olması nedeniyle, hukuki işlem başlatıldı. Performansı kesintiye uğratmalarına rağmen protestocular hakkında herhangi bir şikayette bulunulmadı. Bu bize neler düşündürdü? Sanat ve sermaye ilişkisini sorgulayan bu sanat performansına müdahale eden protestocuların eylemleri tartışmaya açılabilir, vandalizme varmadığı ve şiddet içermediği sürece sanat ve aktivizm ilişkisi içerisinde değerlendirilebilir. Ama Niyazi Selçuk’un ısrarlı ve kesintisiz bir biçimde Fulya Erdemci ve yanında oturanları bir saati aşkın bir süre boyunca filme alması protesto ya da aktivizm olarak görülebilir mi? Bu bir protesto biçimi olarak kabul edildiğinde bu protestonun amacı nedir? Psikolojik baskı, taciz ve kişisel hakların ihlaliyle politik bir mesele gündeme getirilebilir mi? Protesto bir araç olmaktan çok kendi başına bir amaç haline geldiğinde neyi hedeflemektedir? Aktivizm, vandalizm ve oportünizm arasındaki sınırları siyasi düşünce ve hareket nasıl tanımlayabilir, böyle bir eyleme nasıl yanıt verebilir? Bienal ve Kamusal Program, tüm farklı seslere, hatta birbiriyle çatışan düşüncelere açık, insanların korkmadan ve birbirlerini engellemeden konuşabildiği gerçek bir kamusal alan düşüncesini açmayı amaçlamaktadır. Bu tür platformların gerçekleşmesine izin vermemek ifade özgürlüğünü engelleyen yöntemleri tekrar etmekten ibarettir. Konuşma, dinleme ve birbirini anlamaya yönelik bu yöntemin, sosyal, politik ve sanatsal değişime imkan tanıyacak yegane yol olduğunu düşünüyoruz."
Dozer çoktan kendi rengine kavuştu, evet. Ama pembeyken şunu gösterdi: kültür sanat alanında da kamu adına hareket etmeye kalkışan mikro veya makro iktidarlar bir gün gelir sarsılabilir.
13. İstanbul Bienali Kamusal Programı Kamusal Simya, bugün "Kamusal Sermaye" başlıklı üçüncü etkinliği The Marmara'da başladı.
İlk oturum gününün konusu "Kamusal Sermaye" kapsamında özel sermaye ve güncel sanat üretimi ile yeni 'kamu'ların (ortak bir soru, amaç ya da eylem etrafında bir araya gelen çeşitli topluluk, sosyal ağ ve izleyicilerin) yaratım/oluşum süreçleri arasındaki ilişkiydi.
Ne var ki Fulya Erdemci ve Dr. Andrea Phillips'in eşküratörlüğünde gerçekleşen katılımcı konuşmalarına oturum boyunca yapılan sessiz eylemler yüzünden konsantre olunamadı.
Eylemciler oturumlar boyunca üzerlerinde Emek ve Tarlabaşı yazılı tişörtlerle sahneye çıkarak panelleri sabote etti. Bu sabotaj sonucu güvenlik görevlileri tarafından sahneden indirildi.
Bu arada kameralı önce gazeteci sonra sanatçı olduğunu ifade eden ve eylemci olduğundan şüphelenilen bir şahıs, Fulya Erdemci'yi sürekli kameraya çekince Erdemci kendisi hakkında şikayetçi olduğunu ifade etti.
Vasıf Kortun, Haldun Dostoğlu gibi İstanbul'dan katılımcıların konuşacağı Kamusal Sermaye yarın hangi aktivistlerin eylemlerine sahne olacak, hep birlikte göreceğiz.
apofani.org yazarı Kerem Ozan Bayraktar, sanat ve politika ilişkisini ve bu bağlamda Gezi Parkı Direnişi’ni değerlendirdi.