A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

basın

“Eğer hafızayı kaybettiysek ne kazandık peki?”

“Savaşın başlangıcı sır olacak.” diyor bize Jenny Holzer eserlerinin birinde. Büyük anlatılar ve komplo teorileri bizi hep büyük ve katı nedenlerin peşinden koşmaya itti büyük oranda sorunlarımıza çözüm ararken. Peki ayrıntının ve küçük bir değişimin yarattığı devrim gerçekleşen en büyük devrim ise? Michel Serres'in 2007 yılında İNRİA'da( Institut national de recherche en informatique et en automatique/ Ulusal enformatik ve otomatik araştırmalar enstitüsü) verdiği bu konferans teknolojinin nasıl bir devrim olduğunu anlatıyor bize. Henüz 2007 yılında Wall Street ve Avrupa'daki occupy eylemlerinden, Arap baharına ve Ortadoğudaki savaş ortamının gizli nedenine dair bir açıklama da barındırıyor bu konferans bana göre. Teknolojiyle değişen insan olma “durumu” aynı zamanda alışkanlıklardan hukuka, hukuktan politikaya kökensel bir dönüşümün yaşanmasına da neden oluyor. Kuşkusuz yaşayan, sessiz, etkin ve yıkıcı bir devrim bu! Teknoloji her şeyi dönüştürüyor, peki bunu nasıl yapıyor? Buyrun, Michel Serres anlatıyor bunu:

İzlenecek bir yol: Piotr Piotrowski’yle söyleşi

Okuyacağınız söyleşi geçtiğimiz günlerde vefat eden Piotrowski’nin küresel sanat tarihi üzerine organize ettiği ve Lublin, Polonya’daki "Küresel Bakış Açısıyla Batı Avrupa Sanatı: Geçmiş ve Bugün" konulu uluslararası bir konferans sırasında gerçekleştirildi.

Çeviri: Billur C. Yılmazyiğit 

Dünyanın büyüsünü tekrar hatırlamak

Sinem Dişli'nin 10 Ekim-14 Kasım tarihleri arasında Empire Project'de gerçekleştirdiği Currents sergisi üzerine:

"Urfa’nın ‘taşında toprağında’ yaşamaya devam eden başka türlü bir uygarlığın ve dünya görüşünün izleri ay ışığının esrikliği altında sunuluyor. Bu esriklik de klasik doğu-batı, evrensel-yerel çatışması üzerinden giden bir sosyolojinin yerini, bir ayin halinin almasını sağlıyor."

Ya herkes dans edecek ya da hiçkimse

Alternatif dünya ideallerinin en görkemli zamanlarından 1960’larda bastıkları gece kulüplerinin duvarlarına “Ya herkes dans edecek ya da hiçkimse” yazıp da kaçmışların liderlerinden Jose Mujica artık pek de dans edemediği bir zamanda Türkiye’ye gelip beklemediği bir ilgiyle karşılaşınca hayatında bir şey değişti mi bilinmez ama bizim hayatımız sanki aynı kaldı.

Saatler durdu: Cengiz Çekil (1945-2015)

Cengiz Çekil aniden gitti. Saatleri bir ileri bir geri almakla meşgul tam da onu ve Saat Kaç'larını hatırlamışken bu gidiş çok ani oldu. Hazırlıksız yakalandık. Genel yayın yönetmenimiz Ayşegül Sönmez'in 2008 tarihinde Yapı Kredi Kazım Taşkent sanat galerisindeki sergisi vesilesiyle yaptığı konuşmayı yayınlayarak onu onun sözleri, ağırbaşlı, alçakgönüllülüğüyle hatırlayarak uğurluyoruz:

"Asal takıntı, ölümlü olmamız. Ölümlü olmak, yani dünyada insanların temel trajedisi zamanla alakalı. Kedileri ve köpekleri bilmem ama insanoğlu öleceğini biliyor. İnsanların temel trajedisi. Mesele bu."

Louise Bourgeois: Melankoli ve Tekinsizlik

Psikiyatrist Alper Şahin, Louise Bourgeois eserleri karşısındaki izleyicinin psikanalizini yapıyor:

"Bu sarsıcı deneyimin kişide oluşturduğu boşlukla baş etmek için izleyenler satın alınacak nesnelere sarılmıştı. Peki bu boşluk da neyin nesi?"

“Sanatım bir tür restorasyon”

Yarın akşam 18.30'da sanatatak genel yayın yönetmeni Ayşegül Sönmez, Akbank Sanat'taki Louise Bourgeois sergisinden hareketle Tomur Atagök, Eser Selen, Tuğçe Tuna, Erinç Güzel, Gülçin Aksoy, Selin Kocagöncü ve Yağmur Yıldırım gibi farklı disiplin ve kuşaklardan yazar, mimar ve sanatçıları bir araya getirerek Bourgeois'nın sanat üretimini tartışmaya ve ilhama açıyor. Biz de 14 Ekim 2007 tarihli Rachel Cooke'un sanatçıyla yaptığı önemli söyleşilerinden birini Billur C. Yılmazyiğit'in çevirisiyle yayınlamayı görev biliyoruz.

2024-11-17 05:50:40