İlk iki bölümüyle geniş bir seyirci kitlesine ulaşan Westworld, HBO'nun yeni Game of Thrones'u olmaya çalışırken gizem manipülasyonlarıyla yeni bir Lost, yeni bir hayal kırıklığı mı oluyor?
Dersim; acıların yaşandığı, ağıtların yıllarca göğe sessizce yükseldiği, hafızalardan silinmeyen, çıkmayan, ulus-devletin en haşin ve sert uygulamalarından biri olan katliamın cisimleşmiş hali. Günümüze kadar süregelen dinmemiş acılar…
“Er ya da geç Milano takımlarına bir üçüncüsü eklenecek. Bu takım neden AS Velasca olmasın!” Bu düsturla yola çıkan sanatçı Wolfgang Natlecen ve arkadaşları, geçtiğimiz sezon başında bir futbol takımı kurdular. Her ne kadar oynadıkları ilk sezonda sondan ikinci olsalar da bu yolda kararlılıkla ilerliyorlar.
Troçki’nin Büyükada'da yaşadığı ev neden bir yıkıntı halinde? Birçok binanın başına geldiği gibi, burnundan kıl aldırmayan koruma aygıtlarına, tescil kararlarına rağmen bu evin bugün bir enkaza, çöpe dönüşmüş olması yeteri kadar travmatik bir durum değil mi?
Westworld umut vadeden ustalıkla yazılmış bir ilk bölümle açılmış, dizinin nasıl devam edeceği merak ediliyordu. İkinci bölümde yeni bir şey görmemiş olsak da pek çok vaat ile karşılaştık. Bölüm farklı bir dış-ses ve yeni karakterlerle açıldı.
Alman sinemacı Maren Ade’nin Cannes’da gösterildiğinden bu yana yerlere göklere sığdırılamayan filmi Toni Erdmann bu yılki Filmekimi’nin yıldızlarından.
H&M sözcüsünün söylemek istediği şu: "Biz reklam firması Forsman & Bodenfors ile bir araya gelip bizim en son ucuza mal edilmiş, kalitesiz giysilerimizi satmakta bize neyin yardımcı olabileceğini tartıştık. Feminizm ve pozitif beden üzerinde karar kıldık, çünkü bunun son zamanlarda moda ve popüler olduğunu fark ettik."
....Ortayaşlı Julieta rolünde görmüş geçirmiş bir annenin ruh halini tüm nüanslarıyla veren Emma Suarez filmin şüphesiz en iyisi. Almodovar’ın fetiş oyuncularından, alıştığımız grotesk görüntüsünden çok uzak ve ne yazık ki bir hayli yaşlanmış bir Rossy de Palma’nın da oyunculuğunun çok farklı ve şaşırtıcı bir şekilde güçlü yanını sergilediğini belirtelim bu arada.
SALT Galata’da açılan Tek ve Çok adlı sergi, endüstriyel üretimin çokluğuyla, sanatsal üretimin tekliği ve biricikliğine odaklanıyor gibi görünse de her iki alanın kopya ve taklitten kurtulamayacağının altını çiziyor.
Sinemacı, eleştirmen, yazar, oyuncu ve ressam Giovanni Scognamillo, külliyatı sayesinde sinemanın kaç bucak olduğunu öğrendiğimiz maestromuzu, kültür hayatımızın eksantrik kişiliğini kaybettik.