Modern sanatın en etkili 12’inci şehri: İstanbul
Brooklyn kökenli moda, kültür ve sanat dergisi A.R.T.S.Y Magazine, modern sanatı en çok etkileyen 15 şehri içeren bir liste yayınladı. İstanbul listeye 12'inci sıradan girdi.
için arama sonuçları
Brooklyn kökenli moda, kültür ve sanat dergisi A.R.T.S.Y Magazine, modern sanatı en çok etkileyen 15 şehri içeren bir liste yayınladı. İstanbul listeye 12'inci sıradan girdi.
22-27 Aralık tarihleri arasında yapılacak Uluslararası Zeugma Film Festivali, bu yıl da, son bir yılın en nitelikli yerli ve yabancı filmlerini Gaziantep’te sanatseverlerle buluşturuyor. Programındaki filmlerin niteliği ve çeşitliliğiyle öne çıkan festival, bu yıl sinemaseverlere 100’e yakın filmin yanı sıra usta sinemacıların katılacağı söyleşilerle dolu bir hafta sunuyor.
4 Aralık - 14 Aralık tarihleri arasında, Ege Üniversitesi bünyesinde, iki yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası EgeArt Günleri, "Algısal Farklılaşma" teması altında altıncı kez düzenlendi. Ege Üniversitesi, Akbank, Fransız Kültür Derneği, Bornova Belediyesi, Italyan Konsolosluğu gibi birçok kurum, kuruluş ve galeriyle ortaklaşa çalışarak gerçekleştirilen on günlük etkinlik, üniversite mensuplarından oluşan kurul ve sanat severlerin katkılarıyla hayata geçirildi.
Christopher Rothko, babasının karmaşık geçmişiyle ilgilenmek ve sanatı üzerine dersler vermek amacıyla, klinik psikolog görevini bir tarafa bıraktı. Ve on yıldan uzun bir süredir, sanat dünyasında tam zamanlı olarak yer alıyor. Babasının resimleri üzerine ve resimlerinin izleyiciler üzerinde yarattığı hala-huzur kaçıran etkisi üzerine yazdığı eleştirel makalelerden oluşan ve Yale Üniveritesi Yayınları’ndan çıkan ‘Mark Rathko: İçten Dışa’ adlı ilk derlemesini yayınladı. Randy Kennedy, kitabı üzerine oğul Rothko'yla görüştü ve yazdı. Billur C. Yılmazyiğit, Mark Rothko: ‘İçten Dışa’da Oğul Babaya Dair başlıklı bu yazıyı çevirdi.
"Yoda, Luke’u dini “okul”una kabul ederek ona Jedi köktenciliğini ve gerilla savaşını öğretir. Diğer çoğu aşırı mollalar gibi Yoda da katı "Kuvvet" yorumuna karşı tam bir bağlılık talep eder ve Luke’ubağımsız düşünceden soyutlamayı amaçlar." Yıldız Savaşları'yla ilgili ilginç bir iddia ortaya atan yazı Güzin Ayan'ın çevirisiyle huzurlarınızda.
İzlenmesi gereken sergilerden biri Bim Bam Bom Çarpınca Kalp. Bosna’daki savaşın görüntüleri belleklerde hâlâ sürerken yanı başımızda yaşanan çarpışmalara da rehberlik ediyor.
İngiliz sokak sanatçısı Suriyeli sığınmacıların Fransa ve İngiltere arasında sıkıştığı Manş Denizi kıyısındaki Calais kampına Steve Jobs'lı bir graffiti çizdi.
Söyleşi Temmuz 2007 yılında Profesör Malabou’nun Paris’teki evinde yapıldı. Konukseverliği için Profesör Malabuo’ya ve söyleşiyi kaydeden ve kayıtları metne dönüştüren asistanı Carissa Devine’a teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen İnsan Hakları Belgesel Film Günlerinin teması, yaşam hakkı ve barış.
Bedri Baykam, Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazısına verdiği yanıtı bir başka yanıtla karşılıyor. Çavuşoğlu'nun yorumunu "mitoloji kokan bir kurgu" olarak değerlendiren Baykam, Halil Altındere'nin kurgusundan yüzlerce sanatçının rahatsızlığına dikkat çekti:
"Esra Aliçavuşoğlu'nun sanatatak'taki yazıma verdiğim yanıtı okudum. Aliçavuşoğlu öncelikle şu noktada yanılıyor: Ben hiçbir yerde "sanat tarihini yanlız sanat tarihçiler yazabilir, sanatçılar yazamaz" demedim, bunu nereden çıkardı anlamakta zorluk çekiyorum. Ayrıca hiçbir zaman böyle düşünmedim ve onun deyimiyle böyle bir "fetişleştirmem" (!) olmadı. Sonuçta bu, Aliçavuşoğlu'nun yaptığı bir yorum, tamamen kendi içsel kurgusu. Mitoloji kokan bir kurgu!
Bunun dışında da Aliçavuşoğlu "kendisi gibi olmayanı dışlayan" şeklinde söz ettiği ama buna karşın "normal" karşıladığı, Nurullah Berk, Bedri Baykam veya Halil Altındere'nin sanat tarihi yazımlarını "olağan bulduğunu" söylüyor.. Bu bence, tam tersine, ağır bir sorumluluktur. Aliçavuşoğlu manipülasyonlardan rahatsız olmayabilir ama yüzlerce sanatçı çok rahatsız! Çünkü kullanılan dil ve sunum uslubu, adeta resmi gazeteyi çağrıştırıyor!
Ayrıca dediğim gibi "sanatçı nesnel veya kendi açısından kendi gözüyle bir sanat tarihi yazabilir, böyle bir girişim başlatabilir. Ancak orada objektif çaba içeren yargılarını buluşturmak dışında, diğer yaşanmışlıkları, kişileri, yok sayamaz. Olsa olsa onlar hakkında, hangi eserde, neyi, niçin tercih edip etmediğini söyleyebilir... Ama her halükarda sanat dünyasının yüzde seksenini çöpe atarak kendini parlatmaya kalkamaz, çünkü o zaman alay konusu olur. Benim de kendi sanatsal tercihlerim vardır, ancak kimi sanatçıları beğenip beğenmemen, tüm akımlara yakın olup olmamam diğerlerini dışlama nedenim veya bahsetmeme nedenim olamaz.
Örneğin Boyanın Beyni" kitabımda, bana çok uzak olan Neo-Geo akımıyla postmodernizm üzerine Türkiye'de yazılan ilk makalelerden biri de var. Aynı nesnellik çabasını, "Maymunların Resim Yapma Hakkı" kitabını yazarken de gösterdim, henüz yayınlanmamış ve 25 yıldır bitirmediğim "Modern Sanat Tarihinin Yüzyılı" kitabımda da gösteriyorum. Ne zannediyordu Aliçavuşoğlu, ben Bauhaus akımına uzağım diye, Bauhaus'tan bahsetmeyeceğimi mi ümit ediyordu(?)... Anlamakta zorluk çekiyorsa, şu örnek kendisine yardımcı olabilir: Ben bir spor yazarı olarak Fenerbahçeli olabilirim. Ama bu, hakem kararlarına, takım oyununa, teknik direktör kararlarına itiraz etmemi ve Fenerbahçe cephesini de acımasızca eleştirmeme engel değil. Eski futbolcu da taraf tutar, ama objektif yorum yapar.
Halil Altındere'nin tavrı bu bağlamda çok tatlı:
"Benden başka buralarda kimse top oynamadı ve oynayamaz. Ayrıca kimi istersem de takımdan hemen atarım" diyor.
Bu olay da artık deşifre olduğuna göre, artık pek ciddiye alacak yanı kalmadı."