A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

TIME

Görme engelliler sanatı dokunarak görecek

Ağır görme kaybı yaşayanların ve görme engellilerin de sanat eserlerini tanıyabilmesine yönelik olarak bir kampanya başlatıldı. Eğer yeterli bütçe sağlanırsa klasik ve modern sanat eserlerinin üç boyutlu baskıları çıkarılacak.

İzlenecek bir yol: Piotr Piotrowski’yle söyleşi

Okuyacağınız söyleşi geçtiğimiz günlerde vefat eden Piotrowski’nin küresel sanat tarihi üzerine organize ettiği ve Lublin, Polonya’daki "Küresel Bakış Açısıyla Batı Avrupa Sanatı: Geçmiş ve Bugün" konulu uluslararası bir konferans sırasında gerçekleştirildi.

Çeviri: Billur C. Yılmazyiğit 

Ya herkes dans edecek ya da hiçkimse

Alternatif dünya ideallerinin en görkemli zamanlarından 1960’larda bastıkları gece kulüplerinin duvarlarına “Ya herkes dans edecek ya da hiçkimse” yazıp da kaçmışların liderlerinden Jose Mujica artık pek de dans edemediği bir zamanda Türkiye’ye gelip beklemediği bir ilgiyle karşılaşınca hayatında bir şey değişti mi bilinmez ama bizim hayatımız sanki aynı kaldı.

Tıpkı yağmurda gözyaşları gibi gelecek

“Bütün bu anlar zamanın içinde kaybolacak, yağmurda gözyaşları gibi” Latifa Echakhch’ın sergisinin ismi. Bu isim bir bilim kurgu filminin son sahnesinden alınmış, devamı ise: “Şimdi ölüm zamanı!” Bu sade ama sert sergi derin sularda gezinip şiirsel bir estetiğe bulaşarak Türkiye ve Ortadoğu’nun kaderini sorunsallaştırmış.

Osman Hamdi Bey’le ilgili rüşvet iddiaları

Aktüel Arkeoloji dergisi Eylül- Ekim sayısında ‘Osman Hamdi Bey neden istifa etti?’ başlıklı Yaşar Yılmaz imzalı yazıya göre Osman Hamdi Bey, müze görevi sırasında yabancılardan 'rüşvet' almış.

30 yıla yakın süre boyunca üstlendiği Müze-i Hümayun müdürlüğü görevi süresince, Osman Hamdi Bey’in usulsüz arkeolojik kazılar yapılması ve çıkarılan eserlerin Avrupa müzelerine taşınmasına göz yumduğunu, arşiv belgeleri eşliğinde, ortaya çıkaran Yılmaz’ın yazısına göre; arkeoloji alanındaki adımlarını kolaylaştırmak isteyen büyük güçler, eski eserler konusunda tek yetkili olan Osman Hamdi Bey’le ilişkilerini sıcak tutmaya çalışıyorlardı.

Osman Hamdi, Bağdat vilayeti sınırları içinden eser taşıyan Fransızlara yardımcı oluyor, Fransızlarsa Osman Hamdi Bey’in bu iyiliklerine teşekkür için onun Paris’te bir sergiye katılan ve bugün kayıp olan ‘Mezarda Türk Kadınları’ tablosunu 4000 franga satın alıyor, yetmiyor, bir de kendisine fahri doktora veriyorlardı.

"Assos eserlerini Amerikalılara verdi Osman Bey, Fransızlara bunca ayrıcalık tanırken, ABD’lilere ise Anadolu’dan eser taşımaları ve kazı izni almaları konusunda güçlük çıkarıyordu. Boston’dan iki arkeolog Assos’tan (Behramkale) kazdıkları eserleri götürmek istiyor ama eserler sandıklar içinde bir buçuk yıl bekletiliyordu. Hâl böyle olunca, ABD’liler de Fransızların yöntemini benimsediler. Osman Hamdi Bey’in Chicago sergisi için ABD’ye gitmiş ‘Cami Önünde’ adlı tablosunu 6000 franga satın almakla kalmadılar, kendisine Pennsylvania Üniversitesi’nin fahri doktora kararını da bildirdiler."

Yılmaz’ın iddiasına göre, ABD’lilerin bu girişimlerinden sonra, yalısındaki bir davetten ayrılmak üzere kendisiyle vedalaşan ABD’li arkeoloğa Osman Hamdi Bey, “Şu sandıkları ne zaman alacaksınız?” diye sormuş, aldığı “Majesteleri ne zaman emir buyurursa” yanıtı üzerine, “Verdim bile” diyerek Assos’taki eserlerimizin iznini ‘verivermişti’.

Yaşar Yılmaz’ın verdiği bir diğer örnek ise, kabartmalarını 15 santimetre kalınlığında ‘kesip’ Berlin’deki Pergamon Müzesi’nin duvarlarına yapıştırdığı Bergama Zeus Sunağı gibi daha pek çok önemli eseri gemilerle Almanya’ya taşıyan Carl Humann’ın Bergama kazılarına ve eser kaçırmasına göz yummuş olması.

Humann, Bergama kazı raporlarına, “Bunların hepsi Hamdi Bey’in müsaadesiyle gerçekleşti. Bu yüce davranışa karşılık bir hediye niteliğinde iki adet eksiksiz sayılabilecek Bergama’da bulunmuş Ammon ve Hermafrodit heykelleri kendilerine hediye edilmiştir” diye not düşmüş.

Aktüel Arkeoloji dergisindeki yazıda ayrıca; Bergama, Priene, Magnesia, Milet eserlerinin Osman Hamdi Bey’in uygulamakla sorumlu olduğu 1884 Asar-ı Atika Nizamnamesi’ne karşın götürülmüş, müze salonlarının bu eserlerle doldurulmuş olduğu, dahası Osman Hamdi Bey’in ofisine sadece birkaç yüz metre uzaktaki Ayasofya haziresinde bulunan II. Selim’in türbesinin çinisi ile Piyale Paşa Camii’nin çinilerinin Fransızlar tarafından soyulmasından bile habersiz oluşu yazıyor.

Zero eşittir: Evrim çarpı Devrim!

Sanatçı Ali Emir Tapan soruyor, Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonu ve Sergiler Yöneticisi Hüma Arslaner yanıtlıyor. Bu söyleşi Zero sergisini hem tanıtıyor hem özetliyor. 

Ali Emir Tapan: Peki sence bu yenilikçi yaklaşımın ne kadarı tepkisel? ZERO karşıtlığın ötesine geçen bir akım bence...

Hüma Arslaner: Evet, aynen... ZERO karşıt olma amacıyla yola çıkmış bir düşünce biçimi değil. Daha ziyade dönüştürücü, yeni bir alan açma dürtüsünden söz edebiliriz.


 

Saçlara tüy takmanın 12 maddede tarihi

Saçlarımıza kondurduğumuz rengarenk tüylerin geçmişi, 20. yüzyılın ilk yarısını saran kuş katliamına son protestolarıyla başa baş giden modaya kadar gidiyor. Her birimizin soğuktan kaçmak için de tercih ettiği kaz tüyü montları da düşünürsek bu geçmişe bir göz atmak ilginç olabilir.

“Pardon Freud fantazini al başına çal”

Zafer Aracagök, Alan İstanbul'daki Arkadan Yaklaşmak sergisiyle ve Kült Neşriyat'tan çıkan Atopolojik Sapmalar Deleuze ve Guattari kitabıyla ansızın geldi gündemimize oturdu. Bu gündeme yakından bakmayı denediğimizde, bakmak fiilinin italyanca kökenini -guardare- hatırlatırcasına -arkasına bakmak, gardını almak- mimetik olma biçimlerine karşı geliştirdiği pek çok imge ve düşünceyi görmek mümkün. Ve belki de bu bir imkandır: "Kimlik ile girdiğimiz mücadeleleri, savaşları" tedavi edebilir. Aracagök'le arzudan cinselliğe, kadınoluş'tan hırsızoluş'a Zizek'ten Badiou'ya pek çok şey'i görüştük.

2025-04-20 18:06:41