A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

Sur

Sanatı sansürleyenleri ihbar eden site

Gammazları kimse sevmez ama söz konusu sanat eserlerindeki çıplaklığı dahi sansürlemeye çalışan Facebook, Instagram gibi kraldan çok kralcı sosyal medya platformlarıysa böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğu muhakkak.

“Tasarım sürekli eşitsizlikler yaratır”

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Tasarım Bienali’nin üçüncüsü 22 Ekim- 4 Aralık 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 3. İstanbul Tasarım Bienali’nin başlığı ve teması, küratörler Beatriz Colomina ve Mark Wigley tarafından 1 Aralık 2015 tarihinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi’nde yapılan medya toplantısıyla açıklandı. Beton ve Doğa yazarımız Özlem Yalın sanatatak adına basın toplantısını izledi ve yazdı.

IŞİD karşıtı sanat eserine sansür tartışması

An be an bomba ihbarlarının geldiği şehrimizde yaşamaya çalışır ve kültür sanat olaylarını her şeye rağmen takip ederken geçtiğimiz Eylül’de Londra’da Mall galeride IŞİD ile ilgili iş yapan Mimsy mahlaslı sanatçının hikayesini ve bunu ünlü eleştirmen Jonathan Jones’un nasıl yorumladığını yayınlamayı uygun gördük. Derleyen ve çeviren: Özlem Akarsu

Ece Temelkuran’dan Suriyeli sığınmacılara dair

Ece Temelkuran, Suriyeli sığınmacıların Türkiye'de ve dünyada yaşadıklarını Alman Deutsche Welle için yazdı. 

"Geçtiğimiz günlerde yoksul Kürt işçileri, Kürt oldukları için yaşadıkları Batı şehirlerinden kovan insanlar Suriyelilerin de ülkelerine geri dönmesini istiyor. Ne talihsizler ki kaçtıkları bir savaştan başka bir savaşa tutulmak üzere olan Suriyelilerin gidecek bir yeri yok. “Ne kadar ilkeller” diyebiliyor insanlar, “40 kişi aynı evde kalıyorlar.”

Benim ülkem bir köprü-ülke. Savaştan kaçan Suriyeliler, insanlık tarihi boyunca bu köprü-ülkeden geçen binlerce toplumdan biri. Çünkü insanlık tarihinin başından beri benim ülkem büyük şair Nazım Hikmet’in dediği gibi “Bir kısrak başı gibi uzanıyor, Asya’dan Akdeniz’e”. Arkalarında ayakkabılarını bırakıp denize açılıyorlar. Bazen sadece şambrelleri vuruyor sahile, bazen köprüyü geçemeyen bir çocuğun cesedi. Benim ülkemin muktedirleri şimdi kendi iktidarlarını korumak için yapmaları gerekenlerle, halkım ise iktidarın yalanlarıyla geçirdikleri felçle baş etmekle çok meşgulken, o kıyıya vuran çocuk cesedini bir jandarma kucaklıyor. Adı Mehmet Çıplak. 39 yaşında. 6 yaşında bir oğlu var. “Allahım inşallah yaşıyordur” dedim diye anlatıyor o anı. Sonra bir çocuğun ölüsüne sarılmanın aklına kendi oğlunu getirdiğini, utanç duyduğunu. Aramızda, ülkenin içinde giderek büyüyen bu görünmez halkla en yakından yüz yüze gelenimiz o. Büyük kararlar alınırken, büyük savaşlar yapılırken biz küçük insanlara acının yüzüne yakından bakıp utanmak kalıyor. Ülkemin iyi insanları her gün yanı başlarında sayıları artan bu görünmez halkın insanlarına bakıp kendinden, yaşamaktan, tok olmaktan utanıyor."

Yazının devamı için tıklayın.

2024-12-23 12:36:32