A password will be e-mailed to you.

için arama sonuçları

Salt

Tuzun hikayesi

Fransız Devrimi'nden film festivallerine, eski ziyafet sofralarından yeni dönem sofistike lezzet arayışlarına tuzlu bir bakış.

Önce Zero vardı, Sıfır Yani

Zero sergisi birbirinden avangard sanatçılarıyla İstanbul’da. Sergi pek çok ayağıyla büyük ilgiye değer. En başta pazar diye derdi olmayan sanatçının ne kadar özgür olabileceğini görmek adına… Sonra yakın sanat tarihi yazımlarının ne kadar hala yazılmamış olduğunu göstermek adına... Ve elbette savaş sonrası ruhların ne kadar yaralı ve yaşadıkları şimdiye tutunma hatta sarılma ihtiyacını ifşa etmek adına...

Zero Sanatçılarını Yakından Tanıyalım: PIERO MANZONI

Robert Schuster, Manzoni'yle ilgili "Kendi Bokunu Konservelemiş Birinden Çok Daha Fazlası" başlığını atacak ve şöyle devam edecekti: “Bugünlerde saygısızlık her yerde kolaylıkla bulunabilen öylesine ucuz bir hisse senedi ki sanatçının nanik yapan bir etkinliğinin, radikal olarak adlandırıldığı bir dönemi hayal etmek kolay olmayabilir. Bu yüzden, neredeyse 50 yıl önce kavramsal şamatayı başlatan, kışkırtıcı bir İtalyan olan yaramaz Piero Manzoni’nin Gagosian Galeri’deki retrospektifi, daha ciddi bir döneme yapılan nostaljik bir tur gibi olmaktan çok, ayağınızı yerden kesen eserlere bir övgü gibi hissediliyor.” Zero sergisi dolayısıyla Zero sanatçılarını ağırlarken aklımızdan çıkarmamamız gereken bakış açısı bu. 

Ölü Bedeni Öptün mü?

Geçen birkaç yıl içinde, aralarında Rajkamal KahlonJenny Holzer ve Fernando Botero’nun da bulunduğu sanatçılar, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Terörle Mücadele’yle ilişkili olarak, işkence, gözaltı ve şiddete odaklanan önemli projeler yarattılar. Aralarından Kahlon, Amerikan gözaltı merkezlerinde yaşananlara duyduğu tepkiyi anlatıyor.

Çeviri: Billur C. Yılmazyiğit

Türkiye, açık şehir!

Kartpostallardan yansıyan ‘Türkiye, açık şehir’ görüntüleriyle bir dönemin tanıklığına götürüyor Vahap Avşar bizi. Kıyafetinden gözlüğüne belli bir erkek tiplemesinin hâkim olduğu, kadının hemen hemen hiç gözükmediği, askerin mutlak egemenliğini kutsadığı, kim bilir kaç faili meçhulü ‘gezdiren’ beyaz Renault’lu yıllar. ‘70 ve ‘80’li yıllarda sokağın, gündelik hayatın dili doğanın mavi/yeşiline tezat bir karamsarlığı görselleştiriyor.

“Mimar küratör gibi davranmalı”

PATTU, İstanbul Modern’de Yeni Mimarlık Programı’nı (YAP) kazanan mimarlık ofisi.  Mimar Cem Kozar ve peyzaj mimarı Işıl Ünal tarafından kurulmuş. Projeleri, ABD, New York’taki MoMA PS1, Santiago’daki CONSTRUCTO, Roma’daki XXI. Yüzyıl Sanatları Ulusal Müzesi (MAXXI) ve Seul’deki Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi’ndeki (MMCA) yarışmaları da içeren daha büyük bir programın parçası olan Istanbul Modern’deki YAP’ın ikinci yılına damgasını vuruyor. PATTU’nun kazandığı adını Marx’tan esinlenen ‘KATI OLAN HER ŞEY’ projesi, Galataport olarak bilinen bölgenin tarihinden ve bölgenin fiziki, sosyal ve endüstriyel durumlarından esinleniyor. BLOUIN ARTINFO, binanın 10 Haziran'da sergilenmesi için beklerken, Cem Kozar’la konuşma fırsatını yakaladı. "Duvar inşa etmek politik bir eylemdir" başlıklı söyleşiyi Billur C. Yılmazyiğit çevirdi.

Eleştiri içeriye yapılır!

Çağdaş sanat günümüzün yıldızı. Dünya tarihinde olmadığı kadarıyla büyük paraların dolaştığı bir ucu Dubai şeyhlerine uzanan bir küresel ağ aynı zamanda. Masanın üzerinde duran bir kül tablası ummadığınız anda bir sanat yapıtı olabilir dikkat edin. Seven de var sevmeyen de... Ne var bunu ben de yaparım diyen de... Yazarımız Ali Şimşek ile son kitabı Kriz ve Kritik dolayısıyla çağdaş sanatın krizini konuştuk.

HÜLYA KÜPÇÜOĞLU'NUN BİRGÜN İÇİN YAPTIĞI RÖPORTAJDAN

2024-12-24 16:44:35